MAYIN TARLASI
Bitkinlikten
kolunu kaldıramıyor.
Yüzü turuncuya dönmüş. Sürekli bastığı yere dikkat etmekten topuk dikeni oluşmuş iki ayağında da. Canı yanıyor. O kadar ağır yürüyor ki işlerin bitmesi ne mümkün.
İşte
tam orada, üzerine basmadan geçmesi gereken bir mayın daha. Tam köşede, su
yolunun başlangıcında. Sürekli pürdikkat, sürekli gözleri dört açmak, bir an
bile odağını kaybetmemek, ne yorucu, ne bezdirici, bir anlık dalgınlık ne
tehlikeli. Bu sorumluluk birden yüklendi ona, haberi bile yoktu. Bir mayın
patlarsa çevredeki her şey yok olabilir, bir tek patlama onarılamaz hasarlara, kayıplara yol açacak. Mayınların
fıtratı böyle.
Bu
göreve ilk atandığında çok mutluydu. Mayınlardan haberi olmayan saf bir neferdi
şüphesiz. Daha doğrusu görev bölgesinin mayınlardan ari olduğunu sanıyordu. Onu
böyle saflaştıran neydi? Alıklaştıran yani? Bunca zamandır bu göreve
getirilenlerin oturdukları yerde maaş aldıklarını mı sanıyordu? Mayın
dedektörünün zihninin hatta bedeninin bir parçası olacağını düşünmesi
gerekirdi.
Hayır,
gerekmiyordu, haklıydı, bu görev alanı mayınsız olmalıydı, bu saha savaş sahası
değildi ki. İnsanın en rahat, en dolaysız olduğu yer olmalıydı.
Hayır,
yine yanlış, insan, başka bir insanın olduğu hiçbir yerde rahat ve dolaysız
olamaz. Alık basbayağı.
Alık
ya da saf olabilir, ama mayın dedektörü olmak kimseye reva görülecek bir şey
değil.
Bugün
itibariyle bindoksan gündür bir dedektör. Eskilerden bir söz vardır: iğneyle
kuyu kazmak. Elinde, hadi bir dikiş iğnesi değil bir çuvaldız tutsun,
çuvaldızla bir toprak parçasının üzerine eğilmiş toprağı kazan biri. Bir
metrelik bir çukur açmak istiyor. Otuz metrelik bir kuyu açmak istiyor. Bunu
gerçekten sadece bir çuvaldızla yapacak. Sisifos'tan ne eksiği var? İşte mayın
dedektörü de böyle bir zavallı olup çıkar sonunda. Hangisi mayın, nerede, ne
zaman patlayacak? Şu köşe kabarık, kesin mayın, yolu uzatıp çevresinden
dolanalım. Ya şu? Bütün gün zihin cimnastiği yapmak demek bu. Bütün bir gün,
bütün bir ömür bunları hesaplayarak geçerse ne olur? Korkarak yaşarsa yani.
Korkarak...
Korkunun
olduğu yerde ne olur? Ya da ne olmaz?
Korkunun
olduğu yerde huzur olmaz elbette.
Huzur
gidince sevgi de gider.
Sevgi
gidince saygı da arkasından yollara düşer.
Huzur
yok, sevgi saygı allahaısmarladık çekmiş, bir evin içinde. Ev, dört duvar, su
ve elektrik tesisatından ibaret o zaman.
Bir
tek kelime, bir tek cümle, yanlış zamanda yapılmış bir tek espri bir mayın
olacaksa, patlama korkusuyla çıkacağı torbaya zorla geri konuyorsa, ev dört
duvar ve su-elektrik tesisatından ibarettir. Ya yine yanlış anlarsa, ya kötü
bir zamanıysa, ya yanlış bir şey söylersem bilmeden....ya surat asarsa, ya
öfkelenirse... mayın, mayın, herbir adım mayın.
Kesinlikle olmuş. Mayın ve dedektör eminin bir metafor olarak da çok mutludurlar; kendilerini iyi tanıyan biri olarak söylüyorum:)
YanıtlaSil:) Ama dedektörlük zor, tüm dedektörler kendi sıhhatleri açısından istifa etmeli bir an önce.
SilKorkunun üzerine gittikçe daha da büyüyor üstelik... Belki korku nesnemiz göründüğü gibi değildir.
YanıtlaSilEvet, korkunun ecele faydası yok. Oturup konuşmak ve tüm.mayınları tek seferde patlatmak gerek.
SilÇok güzel olmuş Narda'cım, gerçekten o aile içi gerilimi hissediyor insan, eline sağlık...
YanıtlaSilKadın ya da erkek, her şeye mayın gibi davranan insanlar tanıdım maalesef. Hissettirebildiysem o duyguyu yazdığıma memnun olurum.
Sil