Fariğ Olmam ( tıkla- dinle)
Ne güzel sözler, ne güzel beste ve icra...
Teşekkürler Ayangil Orkestrası, teşekkürler Yalçın Tura
Fariğ Olmam ( tıkla- dinle)
Ne güzel sözler, ne güzel beste ve icra...
Teşekkürler Ayangil Orkestrası, teşekkürler Yalçın Tura
Silas Marner’dan çiçek yüklü iki akasya dalı, bir kır orkidesi, bir de keten çiçeği,
Eylül’den bir karabiber dalı,
Silahlara Veda’dan sarı gül goncası ve Tuna’nın şehitlik haberi,
Damdaki Kemancı’dan tek bir papatya başı,
Mona Lisa Tebessümü’nden sarı bir kaktüs çiçeği,
Huzur’dan laleler ve papatyalar,
Üç Kuruşluk Roman’dan tam dört tane mavi halı saçağı,
Bize Göre’den kabarık bir karanfil,
Alemdağ’da Var Bir Yılan’dan sapsız beyaz bir çiğdem,
Çınar Ömrü’nden kenarları taştığı için kırılıp ufalanmış bir çınar yaprağı,
Yalnızlık Paylaşılmaz’dan turuncu bir starliçe yaprağı,
Bir Tereddüdün Romanı’ndan pembe sardunya çiçekleri, hemen her bölüm başında,
Eşkal-i Zaman’dan mürver çiçeği,
Sisler Bulvarı’ndan yine papatyalar ve laleler,
Uzun Hikâye’den kırmızı bir sarmaşık yaprağı,
Maldoror’un Şarkıları’ndan kır dikeninin iğne iğne pembe çiçekleri ve bir tane çan çiçeği,
Vadideki Zambak’tan sarı bir Bodrum papatyası, epey büyük,
Faust’tan adını bilmediğim bir beyaz top çiçek,
Acımak’tan bir aslanağzı, o da pembe,
Deniz Feneri’nden sarı akşam sefası,
Yüz Yıllık Yalnızlık’tan bir eğrelti dalı,
Allah’ın Garibi’nden tek bir regal yaprağı,
Açlık’tan gelincik yaprakları,
Arka Sokak’tan güzelim bir selluka,
Yanlışlıklar Komedyası’ndan küpe çiçekleri
....çıkıyor.
ENCELADUS
GÖKTE
Yol
kenarında mermer atölyeleri uzanıp giderken, dümdüz Afyon ovasının üzerindeki
engin bulutları seyrettim.
Yükselmiş,
alçalmış yağmur bulutlarıyla dolu gepgeniş göğü seyrettim gelirken.
Şehirdeyken
asla fark edilmeyen gökyüzüne, o dümdüz, hasat edilmiş tarlaların ortasından
bakmak... İkisi asla aynı değil. Şehirde gök yok, kuş yok, dal yok, yaprak yok,
yıldız yok, üç dakikada batan güneş yok, üç dakikada batan güneşi seyredebileceğin
bir yerin yok. Kapanmayan manzaralı diyerek trilyon liraya sattıkları dağ başı
evlerde görürsün belki gün doğumunu ve gün batımını, ama dediğimin bu
olmadığını biliyorsun sen.
Sen, Nahit bey,