GÜLE GÜLE KARDEŞLER/ 2


İşte bir keresinde sormuştum keşke insan olarak doğmasaydım dediğin oldu mu diye. Ters ters bakmıştı. İnsan hayatta mücadele edecek, hepsi bu demişti. Ne güzel söylemişti. Bir de demiştim ki
yuh, iki fincan salep on beş lira.

Bana bakıyorlar yine, bir kere daha bakarlarsa günlerini gösteririm deyip banktakileri süzdü Lili.

O esnada gördü. Tam da böyle dalgınken olurdu hep. Emin olamazdı ilk anda. Ketenciler sokağının başındaydı. Ceketinin ucunu görmüştü. Sokaktan içeri kayboldu. Bu kez mesafe azdı. Koşarsa yakalayabilirdi. Domuz, elime geçirdim şimdi seni diye seslendi Lili. En sağ alt azı dişi ile üstteki birbirine değerek gıcırdadı. Rüzgar esti. Çam dallarından bir tırtıl kesesi düştü arkasına. Banktakiler tekrar ona baktılar ama Lili görmedi. Onun gözleri ilerideydi. Kutusunu hızla çekti. Türk Telekom yazılı kapaktan göbek atarak geçti kutu. Koşmaya başlarken fuşya eteği yukarıya kıvrıldı. Adam Ketenciler sokağını hızla geçerken sola, Nane sokağına sapmıştı. Lili onun nereye saptığını görememişti. Balık eteğinin beş santimlik yırtmacı on santim olmuştu.

Devrilip içindekileri yola boşaltan kutusunu yularından tutulmuş bir merkep gibi çekti. Hayıt Sokağına saptı, Nane'den bir öncekine. Elini siper edip ileriye baktı. Keşke pantolon giyseydim diyerek hayıflandı.
Bankta, dertlenen adam ve ona akıl veren adam ayağa kalkıp sekilerden aşağı inmeye başladılar. Parkı caddeden ayıran alçak, betondan çitlere vardılar. Ayrılacaklarken "Kendini bırakma. Üstüne başına dikkat et. Saçlarını da ihmal etme." dedi dert dinleyici ve akıl veren olanı. "Baksana, zamane delileri bile ne kadar bakımlı."
Lili kös kös geri dönerken, düşüp içindeki yavru kediyi fırlatmış olan küçük kutuyu aradı. Kedicik kutusunun başında büzüşmüş bekliyordu. Giysileri, poşeti topladı, kutuya yerleştirdi. Lastiği bulamamıştı. Kediciği omzuna yerleştirdi.

Köşeyi geri dönerken teri soğumuştu. Kahveye oturmuş onu izleyen Ünsal çilli yanaklarını kaşıdı. Yine mi kaçırdın Necati'yi diye sordu. Gördün değil mi, kaçtı yine şerefsiz dedi Lili. Ne uğraştırıyor seni be. Yakalarsan ne yapacan kız, söylesene? Anneni soracağım dedi Lili hırsla.

Ünsal belli belirsiz mırıldandı, ne delisi be, senden benden akıllı bu dedi.

Yavru kedi düşmemek için tırnaklarını Lili'nin omzuna geçirmişti. Acıtıyordu. Kediyi omuzlarından söktü. Hayvan hâlâ sersemdi. Parka doğru yürüdü.

Az önce dertleşen erkeklerin yerine iki kadın oturmuştu. Kızıla yakın saçları olan kadını tanıyordu Lili, diğerini ilk kez görmüştü. Tanıdığı, Fatoş, elini ağzına götürüp sözde duyurmayarak "Kim bilir başından ne travmalar geçti de böyle oldu. İlk zamanlar böyle değilmiş" dedi. Lili başını çevirip dik dik baktı. Konuşan belli belirsiz gülümsemeye çalıştı. Ne geçecek be ne geçecek, sizsiniz travma. Bi' halt bildiğiniz yok diye bağırıverdi. Cevap veremediler. Önüne döndü. Duydun mu tatlım travma diyor. Çok komik dedi Lili. Kedi anlıyormuş gibi yüzüne bakıyordu. Boynundan tutup öptü kedi yavrusunu. Dur kız Fatoş, anlatacağım. Çok mu merak ettiniz?

Yukarıdakilerin yanına çıktı iki hamlede. Kutusu hoplaya zıplaya arkasından geldi.

Fatoş ile yanındaki kalkmaya cesaret edemeden tedirgin dinlediler. Lafı bitince silkelenip kalktılar. Güle güle kardeşler dedi arkalarından Lili.
           

(Hece Öykü 88'de yayınlanmıştır.)


3 yorum:

  1. Hikaye paylaşımı için teşekkür ederim...Selam ve Dua ile...

    YanıtlaSil
  2. Çok sıcacık, çok içten, çok gerçek bir öyküydü.
    Gözlemlerin, betimlemelerin müthiş, eline sağlık tekrar.:)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Teşekkür ederim.Gerçek bir kadından esinlenmiştim. Hatta öyküdeki ikinci "deli" kadın da gerçek. Akıllı olmak çok da matah değilmiş aslında:)

      Sil

Ölümü görün yazın bir şeyler, üşenmeyin.
E, üşenmeyin dedik ya:)