TRT Farklı Sahne Amma Farklı Sahne( Allahım sen kabul et hayrımı)


Allahım, adamın ne sesi çıkıyor, ne soluğu... Mikrofon elinde, canlı orkestra arkasında, hafif bir titreme geçiyor yüzünden elinden, lakin...

Ne ağzında gevelediği şeyin sözleri bir şeye benziyor ne bestesi... Hadi sesi nefesi olsa neyse!

Sen kim canlı söylemek kim be adam diyorum. Canlı söylemek toto ister! Bilgisayarlar olmadan söyle de göreyim yavru.





Meğer programın sunucusuymuş da aynı zamanda. Adı da Sinan Akçıl'mış!

Adını duymuşum, demek ki parlatılan pop güruhundan şahıs anca bu kadarmış!*

Pespayelik gemi almış dörtnala giderken ülkenin (bir zamanlarki) seçme kanalında şarkı söyletilen adamlar-kadınlar da anca bu kadar oluyor. Biri değil hepsi böyle ki...

Valla popun patladığı denen bizim ilk gençlik yıllarımızda çıkan şarkıcıların en azından sesleri güzeldi, gürdü! Mustafa Sandal hariç tabii:)

Not: Programın adını ararken ne göreyim, İbrahim Sadri denen dinozor da halen şiirimsiler okumaktaymış aynı kanalda! Daha mı len:) ne zaman bitecek arabesk-melankoliyle imtihanı şu güzide Türk milletinin:)
............................................................

* İnternetten birkaç şarkısına baktım, azıcık Türkçe sevgisi ve bilgisi olan zaten ne demek istediğimi anlar...Müzik damağı olan da... Tabii bunlar bir değil bir sürüler... Ne yapsınlar ekmek kapısı işte! O çok parlatılan muhalifliğiyle yere göğe kondurulamayanlar var bir de. Onlar da aynı tarzın dışında bir albüm yaparsalar yorumlarız evvelallah. Sakin suların güvenliğinde iyiler böyle:)


Sonradan Not: Geçen mart ayında yazıp nedense taslaklarda bıraktığım bir giydirme yazısı bu. Hey Allam nasıl olur da bunu bırakırım diyerekten yekinip yayınladım. Allahım sen kabul et hayrımı, sanat, müzik vs diye bunlarla oyalanan gariban gençlerimizin hayru içiin, aminnnnnn.



Son bir not: Bu yazıma yorum yapan sevgili Melci's Blog'a yanıt olarak yazdığım yorum da bu yazımın açıklayıcısı - devamı niteliğinde oldu sanırım. Umarım asıl üzüldüğüm noktayı az da olsa anlatabilmişimdir....

16 yorum:

  1. Aynen işimiz Allaha kalmış.Gariban gençlerin yardımcısı olsun.Yoksa elden tutan yok

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Sıkıntı tam da bu :Elden tutan yok! Ona üzülüyorum işte. Melci arkadaşımızın yorumuna karşılık bundan bahsettim aşağıda biraz.

      Sil
  2. Hadi ben amin diyeyim :))
    Şimdi bu amin; yazı geçen yıl yazıldığı için eski olmadı değil mi..? :))

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Yok, yok, duanın zaman aşımı olmazmış :p

      Sil
  3. Arabesk melakoli konusunda aynı fikre katılmıyorum "zevkler ve renkler ayrıdır" sözü tam da saygı duymamız için söylenmis bir söz. Biz farklı kültürlerle asırlardır kucaklasan büyük bir milletiz :) Onun dısında kumanda elimizdeyken kimseyi dinleme zorunlulugumuz da yok :) Sevgiler selamlar...

    YanıtlaSil
  4. Öncelikle yorumunuz için teşekkürler.
    Elbette ki kimse kimsenin ne renkte giydiğine, hangi yemekten nefret ettiğine, caz ya da hip hop dinleyip dinlemediğine karışamaz.

    Böyle bir şey söz konusu bile değil.

    Fakat naçizane benim burada anlatmak istediğim sanat (müzik,resim,tiyatro,heykel,edebiyat hatta sinema) söz konusu ise, nasıl ki bir mimar güzel tasarımlı ve inşaat bilimine uygun binalar yapamıyorsa ona iyi bir mimar diyemiyorsak sanatçı için de böyledir. Bunu zevk ve renk meselesinden ayırmak gerek diye düşünüyorum.

    İkincisi, arabesk-melankoli diyerek küçümsediğim arabesk müzik değildir. Arabesk artık sosyologların konusu olmuş bir kavram. Bana laf düşmez. Benim meselem İbrahim Sadri beyin, taaa ben tıfıl bir üniversite öğrencisiyken de okuduğu aynı şiirimsilerden hâlâ ekmek yemesidir:) Bu tabii yukarıda değindiğim gerçek sanat- gerçek şiir bağlamındadır. Bu yaptığım, sanata saygısı ve az biraz anlayan biri olarak, hepimizin hakkı olduğuna inandığım eleştirimdir. Yoksa elbette ki elimde kumanda, kral benim ve izlemiyorum:)

    Asıl anlatmak istediğim ise artık yeni gelen neslimizin çeşitliliği bilmemesi. Buna üzülüyorum. Yeğenlerime de bunu söylerim hep. Mesela bir tanesi 13 yaşında ve Little Mix hayranı. Ona asla Little Mix ortalama altında bir pop grubu, dinleme demiyorum çünkü bizim zamanımızda biz de Spice Girls dinlerdik:)

    Mesele şu, yeğenimin, Little Mix gibi gruplar yanında Ella Fitzgerald, Aşık Veysel, Aşık Mahzuni Şerif, Müzeyyen Senar, Pavarotti, Madonna, Enver İbrahim gibi ustaları da fark etmesi, ya da tür olarak bilmesi. Sesinin rengi, oktavı, gırtlağı, perdesi, inip çıkabildiği ses aralığı... bunlar yetenektir, emektir. Bunları ayırt edebilmesini isterim ki Sezar'ın hakkı Sezar'a gitsin. Gitsin ki iyi-kötü, değerli değersiz yerini bulsun...

    Hep yakınmıyor muyuz işini iyi yapan doktor,taksici, öğretmen vs. bulamıyoruz diye. Sanatçı ve ürünü için de aynısı geçerli değil mi? Bunu anlamak da bize, kendi skalamızı genişletmeye bağlı bence. Zira eğitim sistemimiz bize bu çeşitliliği, özgür düşünce, kıyaslama ve seçme gücünü verecek konumda değil. Önümüze ne çıkartırlarsa ona mahkum olduğumuz bir dünyada yaşıyor olmak sizce de -en azından- sıkıcı değil mi?

    Yoksa "laissez faire, laissez passer" yani bırakınız yapsınlar, bırakınız geçsinlerci bile sayılırım ben:)

    Sizin az ve öz yorumunuza karşılık benimki uzun oldu ama küçümserci bir tarzımın olmadığını, öyle görünüyorsa da amacımın bu olmadığını anlatmak istedim.

    Selamlar,sevgiler.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Öncelikle belirtmek isterim ki arabesk melankoli konusunu ibrahim Sadri'ye yükleyerek yazmadım. O terime genel bir yaklasımdı benimkisi. Kendim üniversiteye gidene kadar çok ön yargılı bir sekilde arabesk müzik dinlemeye tahammül edemezdim ve hatta dinleyenler ile arkadas olacak genis bir kalbe de sahip degildim. Oyle ck yakın arkadaslarımın cok sonradan itiraflarıyla ogrendim dinlediklerini. Gördüm ki toplumun bakıs acısı; bu insanların sevdikleri müzikleri saklama ihtiyacını doguruyor. Cocuk yasta halk müzigi ve halk müzik enstrümanı egitimi aldım. Tüm müzikleri kabul etmisken arabeski kabullenmemek ve melankoliyi kabullenememek profesyonel bakıs acısına yakısmadıgı icin belki de astım bu durumu. Zaman zaman dinledigim oluyor. Ve sizin de dediginiz gibi "laissez faire, laissez passer" kademesine geldim.
      İbrahim Sadri konusunda da söyleyeceklerim var. Ben bir sanatcının dinleyicisine ve begeni topladıgı kitlesine arz ve eda katmasını beklerim. İbrahim Sadri her ne kadar dinlemesem ve tanımasam da benim gözümde sanatcı degil; rodyo yayını yaptıgı dönemlerde bir kitleye ulasmıs bir medya calısanı. O yuzden elestirmeye pek de deger görmedigimden yaptım belki de yukarıdaki yorumu. İncitmek istemedim incittiysem lütfen affedin.
      Tabi hep yakınıyoruz isini iyi yapmayan meslek sahiplerinden. Sanatcı ve ürünü icin de aynısı gecerli bu konuda size hak veriyorum. Zorla asılanan zevkler konusunda ise bir ayrımcılık söz konusu. Kendimden örnek verecek olursam arabesk müziğe zamanında olan tahammülsüzlüğüm ve benle aynı fikirde olan fazlaca insanın bulunması hep o müziği dinleyenleri ötekilestirmedi mi sizce de? Ben tamamen buna karsı biledim klavyemi yorumu yaparken yoksa sizin sahsınıza olan bir sitem degildi :)
      Yorumunuz icin cok tesekkür ederim. Acıklamanız icin de ayrıca tesekkürler.
      Selamlar ve sevgilerimle.

      Sil
    2. Rica ederim, alınacak bir durum yok, karşılıklı anlaşıyoruz işte:)

      Ötekileştirme konusunda haklısınız, derin ve vahim bir mesele.
      Selamlar.

      Sil
  5. Bu güzel temenniye amin diyelim. Sonra biraz da gülelim ağlanacak halimize.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. :) Artık elimizi taşın altına koymamız gerekiyor ama, bir şekilde bir eylemde bulunmalıyız, bu meseleyi ayrıca yazmayı planlıyorum :p

      Sil
  6. muhteşem bi yorumlama olmuş. seviyorum böyle gerçekçi yorumları. :)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Blog güzelliği ve samimiliği diyelim buna:)
      Vasat olana vasat, iyi olana iyi, kötüye kötü demekten yüksünmemeli hem:)

      Sil
  7. Birçok şeyde olduğu gibi sanatta da nitelik düşüyor gibi.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Gibi değil, düştü ve dibi görüyor bence.

      Sil

Ölümü görün yazın bir şeyler, üşenmeyin.
E, üşenmeyin dedik ya:)