Hadi devam edelim.
" Zürih'te sıradan
bir yaşam sürme fikri büyülüyordu en çok beni. Londra'da sıradan bir yaşam
sürmekçok da kıskanılacak bir durum değildir.
Sıradan hastaneler, okullar
ve evlerin hemen hemen hepsi iğrençtir. Tabii bunların harika örnekleri de vardır, ama
onlara yalnızca çok zenginler ulaşabilir. Londra bir burjuva kenti değildir.
Zenginlerin ve fakirlerin yaşadığı bir kenttir."
Bu kıyaslama sayesinde ben de burjuva kentlerden yanayım.
Son alıntı bu bahiste:
" Modern ve laik
toplumlardaki insanların çoğunun benimsediği bir görüşe göre herkes gibi olmak, bir insanın başına
gelebilecek en kötü şey, tam anlamıyla
kadersizliktir.
Herkes, geçerli
değerler sistemine bağlı sıradan insanları ve kent merkezinden uzakta, sıkıcı
bir hayat sürenleri içine alan bir kategoridir. Doğru düşünen insanların amacı,
kendilerini bu grubun dışında bir yerde tanımlamak ve yeteneklerinin ölçüsünde
bu gruptan ayrı durmaktır. Ama farklı
olma arzusu, sıradan olmanın ne anlama geldiği ile yakından ilgilidir."....
Velev ki ben, çokça, sıradan dediğim insan ve ailelere
özenmişimdir; kafalar rahat, işler çarkın döndüğü yönde... Bunun dışında
gerçekten sıradanlığa özentim de var, mösyönün dediği şekilde; her şey bir
burjuva kentinde/ dünyasında "adil" konforda olsa...
Yazarın bu denemesini bitiren paragrafları da fotoğrafla ekleyelim.
Kendisine katılıyoruz, saygılarımızı ifade ediyoruz.
Mösyö Button'un bu kitabında kayda değer bulduğum iki denemesi daha var, diğerleri fos bana
göre. Hele Cloe'ye olan aşkından onun yanında karakterini unuttuğu hikayesi
tamamen uydurma, inanmadım:) bknz.
Özgünlük adlı denemesi.
Kayda değer bulduğum bu iki denemeden biri mizah, diğeri iş mutluluğu hakkında.
Charles Philipon
kimdir?
Fransa kralı Louis-Philippe'i, La Caricature adlı hiciv
dergisinde armut kafalı olarak çizdiği için toplamda iki yıl hapis yatan
sanatçıdır. ( Fransızca armut demek olan poire aynı zamanda aptal ya da ahmak
anlamına da gelirmiş.)
Olay 1800'lerin başında geçmiş.
"Mizah, sadece
bir oyun olsaydı, Louis-Philippe bu karikatüre böyle bir tepki vermezdi. Karikatürlerin
kaynağında eleştiri yattığını anlayan ilk kişi o oldu. Espri yapmak, bir
durumdan şikâyetçi olmak anlamına gelir;
esprilerde küstahlık, zalimlik, kendini beğenmişlik eleştirilir, erdem
ve sağduyudan uzak her türlü davranıştan duyulan rahatsızlık dile getirilir.
Karikatürün etkili bir eleştiri aracı olmasının nedeni, bizi
eğlendiriyor gibi görünürken bir düşünce iletmesidir."...
İyi mizahçıların elinde güldürme eylemi ahlaki bir amaç
edinir. Mizahın gerçek amacı ahlaksızlıkları düzeltmektir.... bu gerçekler bize
mizah yoluyla değil de sıradan suçlayıcı bir tavırla söylenseydi öfke ve kırgınlık içinde irkilip içimize
kapanırdık.
Çalışmak ve mutluluk bahsini ayrıca yazacağımdır.
Tam da aynı şeyleri düşünmeye başlamışken bu kitapta karşılaştım ya... Takdir- i İlahi.
Ruh haline uyan kitap bulmak zordur. Bu arada fikirler güzelmiş, aynı ruh haline sahibiz galiba.
YanıtlaSilhoşuma giden tespitlerini yazdım evet. İş ve işin getireceği mutluluk konusunu dabilahare işleyelim dedim:)
Silruh halimiz de epeydir tanımlama kabul etmiyor sanki? :) İyi diyelim iyi olalım acemi Blogger'cığım:)
Şu işi de yaz bir ara sana zahmet ;)
YanıtlaSilAdam iyi bir filozof sanki Narda.teşekkürler..
Karikatürler gerçekten düşündürür ama ahlaksızlara çare yok:(
YanıtlaSil