ÖLÜRKEN ELİMİZİ


tutacak biri olacak mı yanımızda? Bu soruyu …'a soruverdim, sanırım geçen haftaydı. Benim bu tip cümleler kurmamın ardında (…yazar burayı iki sebepten ötürü siler.) vardır. Fakat, kandil vesilesiyle bir dostumu aradığımda o da aynı cümleyi söyledi.  Sonrasında bu cümleyi yakın zamanda, yazılı olarak okuduğumu kesinkez hatırladım; ya Woolf'un kitabındaydı, ya da bir blog yazısıydı. Yazılı olduğunu biliyorum.

Böyle ard arda gelen "tesadüflerden" nefret ederim bazen, çünkü (…burayı tamamen başka bir sebepten siler) değilimdir. (Bir tanesi yine yakınlarda oldu ve kafayı yemek üzereyim. Benzeri şey öykülerimi yazarken de oluyor, ya da blog için hazırladığım bir yazıda. Bir bakıyorum tasarladığım öykü, ya tam olarak konusu ya da biçemi ile daha önce yazılmış. Özgün bir şekilde yeniden tasarlanabillir mi? Yoksa at çöpe. Blog yazısı söz konusu ise, yayınlasam, önce benzer şeyi yazmış olanın ya da ortak okurların içine şüphe gelebilir.)  


Tumblr taifesinden bir arkadaş şöyle bir şey yazmıştı üç gün önce (yine tesadüf!), ben de helal olsun böyle düşünen gençlere(!) der gibisinden beğenmiştim gönderisini:

"Bakin aklima ne geldi..bu nesil sevginin boyle internette paylasilan fotograftaki opusen ciftler gibi filmlerdeki gibi arkada guzel bir fon muzigi mutluluk falan saniyorlar.birileri sevginin ileride sevdigi insanin ayak kokusuna katlanmasi gerekecegini sonra hastaliginda agiz kokusunu cekmesi gerektigini sabah uyanirken salyalarinin aktigini gorup yine tebessum ile bakmasi gerektigini gece yataga girdiginde hemen uykusu gelmeyip onunla vakit gecirebilmesi gerektigini yarin bir gun yeri geldiginde parasiz kalabileceklerini bir birleri ile kavga ettiklerinde bir tarafin susmasi gerektigini yarin cocuklari oldugu zaman geceleri cokca defa uykusuz kalip beraber hastane hastane kosacaklarini yarın saçlarının dökülüp beyazlaşabileceğini  anlatsin la kahroldum burada genclerin ask felsefelerinden…paylastiklari foto ,gif,videodakiler gibi olmadigini anlatin."


Neyse efendim, bunların üzerine bir de Amour eklendi.

Aşk'ı bulamadığımdan,  şu harika sinema yazımda bahsetmiştim J Öncelikle bu güzel filmi hediye eden Vladimir'e  buradan da bir teşekkür gönderelim.

Filmi sahne sahne, diyalog diyalog, nota nota, dekor dekor anlatacak değilim. Tıpkı bu filmdeki erkek kahramanın anlattığı gibi, filmler bende varlıklarıyla değil, hissettirdiği duygularla yer eder. Bu sebeple, en sevdiğim filmleri bile detaylı bir şekilde hatırlayamam, anlatamam. Henüz izlediğim şu anda ise bunu yapmak istemiyorum. Şununla yetinelim: Filmin müziksiz olmasına, güzel ve görkemli  bir "yaşanmış" hayatı birebir ifade eden mekan ve dekorlarla  konunun uyumuna hayran  kaldım; yaşlı oyuncuların performanslarıyla birlikte…

Birlikte upuzun bir ömür yaşamış olan yaşlı çiftimizin kadın olanı felç geçirir, giderek kötüleşir ve yatağa bağımlı olur. Eşi onun bakımıyla ilgilenir, karısına önceden söz verdiği üzere onu bir hastaneye ya da bakımevine yatırmaz. Eşlerin içinde bulundukları fiziki ve ruhi durum anlatılır filmde…Konu bu mudur? Böyle deyip geçerseniz yazık edersiniz.

Geçen yıl çevremde çok ölüm oldu.

Bir tanesi tıpkı bu filmdeki gibi bir çiftin ölümüydü. Filmin birebir aynısı diyebilirim.  Erkek olanı felçliydi ve eşi ona bakıyordu, çocukları da ilgilenmiyordu onlarla. Erkek önce vefat etti, eşi de ertesi yıl kaza geçirdi . Kadın, kızının yanında kalıyordu ve ona rahatsızlık vermemek için ölmeyi tercih etti.

Bu tip arka arkaya gelmelerden hoşlanmıyorum işte, bildiğin irrite oluyorum…

Son olarak: Çift-eş olmanın anlamını ve kolay olmadığını, aşkın, merhametle sevgiye dönüşüp varlığını sürdürdüğünü… göstermek (yazar burayı da bir sebepten siler).

Ülen bu Haneke denen gâvurun romantik komedisi neyin yok mu, bir ara izlerdikJ




10 yorum:

  1. Ne romantik komedisi adamın bir filmi var bildiğin arıza. Hem de ne arıza. Kocamustaapaşa canavarı halt yemiş. Niyeyse o arıza hali ile kalmış aklımda. Hani Nurdan'la iddaalaştığımız film. İkimizin kuponunu da yatırmıştı. Sen asıl onu izle de bak bakalım, böyle yazı yazabiliyor musun bi daha.:P
    Not.. mesajdaki metin için "inceleme" yazıp yollayayım mı?

    YanıtlaSil
  2. adamın mottosu öyleymiş zaten, bkz.Vikipedi:p

    Not: memnun olurum valla, ama fazla acımasız olma, kıyma çocuğa:p

    YanıtlaSil
  3. Filmi izledim, güzel bir film,orada olan her şeyi çok insani buldum.Başımıza gelmeden olaylara nasıl tepki vereceğimizi hiç birimiz tahmin edemeyiz.Bazen asla yapmam dediğimiz şeyleri yapmak zorunda kalabiliriz.Kısaca izlenesi bir film:)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. insan kendini öyle düşünmek istemiyor hiç, oysa öyle olabileceğimiz ortada iken. Sondaki sürpriz gelişmeyi ima ediyorsan, o da ilginçti, ötenazi isteğinin gerçekleştirilmesi!...

      Sil
  4. Ben de tavsiye üzerine seyrettim. insanı yoran bir gerçekçilik. Benim başıma gelmez diyemiyorsunuz. Hepimiz bu yaşlı ihtiyarlardan birinin yerine adayız. Bir bıkkınlık, keder, niçin başıma geldi yerine insanı altüst eden bir metanetle, sabırla karşılıyorlar. Belki gerçelikten ayrılan yanı bu. Böyle karanlık filimleri insan seyrettiğine pişman olur, ama bunu seyrettiğine insan pişman olmuyor.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. O metanete, olağan karşılamaya hayran kaldım açıkçası. Bu, birlikte geçmiş, güzel geçmiş senelerin ve sevginin verdiği bir güçle mi gerçekleştirildi?...Böyle düşünürsem gerçekçilik konusunda itirazım olmuyor. Bir de bizim insanımızda bulunan "Allahtan gelene sabır ve imtihan" anlayışı, bizdeki örnekleri anlaşılır kılıyor, Avrupa kültüründe bu yok...

      Sil
    2. O metaneti isimlendirmek çok zor. Bir damla yaş da mı gelmez insanın gözünden. Filmi yapıldığına göre hayali de kuruluyordur. Dinlen , kültürle alakası yok gibi geliyor, insani bir şey. Atesitte olabilir, dünyayı görmekle-yaşanmışlıkla alakalı irfani bir şey.

      Sil
    3. Ha, o soğukluk kısmını diyorsun :p

      Evet, sadece son sahnelerde kızcağızı biraz ağlattılar :)

      Sil
  5. "Her şey boş, bomboş, ve güneşin altındaki hiç bir şey yeni değil." Bunu taaa Hz. Süleyman söylüyor. Tevrat'ta. Bilmem kaç bin yıl önce. Canını sıkmaya değmez, üzerine güneş doğan hiçbir şey özgün değildir aslında. Bir şey aklına geliyorsa senindir; senin olduğu kadar herkesin, herkesin olduğu kadar da senin.

    Sevgiyle...

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Şu mavi gök altında söylenmedik söz kalmamıştır demiş, Bruyer, 16. yüzyılda :p

      Sil

Ölümü görün yazın bir şeyler, üşenmeyin.
E, üşenmeyin dedik ya:)