NURDAN BEŞERGİL: BİR SONRAKİ DOLUNAY



                             

Yayınevi: Can Yayınları
Basım yılı: 2011

’71 doğumlu bir yazar Beşergil. Hukuk eğitimi almış. Can Yayınlarından geçen yıl iki kitabı daha çıkmış. 1994’den bu yana öyküleri yayımlanıyormuş çeşitli yerlerde.

Başkumandan Üçlemesi ile açılıyor bu hikâye kitabı. Sorunsuz bir Türkçe kullanımı vardı ama konu ilerleyip de sıradan gelince duraksadım. Birkaç gün sonra tekrar elime aldım. 18 öykü vardı.

Beşergil’in kendine has  üslubu göze çarpıyor: zeki,ince nükteli,kimi yerde lirik,detaylara dikkat etmiş bir gözlem gücüne sahip, güncel deyim ve dile sırtını dönmemiş...

Kimi hikâyelerin konu ve işleniş tarzı çok bildik olsa da bunlarda bilindik olmaktan başka bir sorun yok.Tıpkı “Bir De Baktım Yoksun”daki gibi. Ama buradaki hikâyelerin bazılarını tamamen sevdim: Mektup, Leylek, Seni Görmek Ne Güzel, Biri ve Diğerleri, Sistem Ciddi Bir Hatadan Kurtarıldı.

Tuhaf Olaylar Üçlemesi ise fantastik öyküler, kurt adam dahi var. Kitaba adını veren hikâye de bu.

Tufan Üçlemesinde ise Hz.Nuh (bu “Hz” öneki bana ait, hatta Nuh peygamber de geçmiyor hikayelerde) tufanını üç farklı grup gözünden anlatmış/kurgulamış Beşergil. İlki geminin gerisinde kalanların gözüyle, üçüncüsü Kaptanın gözüyle. İkincisi ise tamamen farklı bir tufan kurgusu, mitolojik tanrılar vb.(kendi uydurduğu isimler de olabilir gerçekteki mitolojik unsurlar da olabilir, o kadarını bilemeyeceğim) öğeleriyle işlenmiş. Üçünde de bilinen hikâyenin sorgulanışı, tersine okunuşu var,diyebilirim.

Yazarın kadın-erkek/evlilik ilişkilerindeki ince gözlemlerini muzipçe aktarması hoştu. Bazı öykülerde akıcılık bulamasam da yeni kalemlerden okumak isteyenlere önerebilirim.

Altı Çizili Satırlar: 
“Denizi sevmediğimi bildiğiniz halde bir gün bile “Neden açık deniz kaptanlığı yapmaya kalktın?” diye sormadınız. Neden dünya güneşin çevresinde döner,neden yeşil yapraklı bitkiler fotosentez yapar,nneden bir kilo demir bir kilo pamukla aynı ağırlıktadır, diye sordunuz da, fareler gitti,sen niye hâlâ gemiyi terk etmiyorsun, diye sormadınız. Bir omzuna renkli bir papağan tünemiş, tahta bacaklı,tek gözlü korsanlardan canımı her kurtarışımda, ciltler dolusu yazdığım seyir defterlerimi adresinize postaladım; iadeli taahhütlü. Hiçbiri geri dönmedi,elinize geçti…” Mektup hikâyesinden

“ Henüz merdivenleri tırmanmayı bitirememiştik. Enişte yukarıdan ooo’lamaya başladı. Ooo’lar tek başına bir işe yaramadığı için kulaklarımız bir kaynaştırma tepkisi bekliyordu; “ Ooo, kimler gelmiş” , “Ooo,hoş geldiniz”, “Ooo,buyrun,buyrun” gibi. Fakat enişte bu ihtiyacımızı karşılamadı ve apartman boşluğunda öksüz kalan ooo’lar yukarıdan üstümüze yuvarlandı….

Bu gösteride kadınların sözü geçecekti ama belliydi ki Gamze’nin bana, teyzenin de enişteye ihtiyacı vardı. El altında olmamızı istiyorlardı; her an kullanılmaya hazır….

Teyzeye ilgi gösterme niyetiyle giriştiğim sohbet, içine gömüldüğümüz mayalı bir hamur gibi kabarmıştı ve bir türlü kurtulamadığımız için gittikçe tatsızlaşıyordu. O sırada “Biz damatla balkona çıkalım” dedi enişte. Birden eniştede çakıp sönen şövalye ruhu gözümü kamaştırdı; bizi kurtarmıştı. Ne zaman böyle laf olsun torba dolsun, bir torba, bir torba, bir torba daha dolsun telaşına kapılsam ve kıyıdan iyice uzaklaşıp açılsam Gamze’den bir el atmasını boşuna beklerdim. Gamze bir “Saçmalama Oğuz”u bile çok görür, boğuluşumu seyre hazırlanırdı……

“Sigarayı versene” dedi; bana değil de oturduğum yerde oturan herhangi birine bakıyordu. Gömleğimin cebinden çıkardığım paketi kaptı. Çakmağa uzanırken onu da parmaklarımdan kopardı. Aynı gürültülü adımlarla mutfağa doğru uzaklaştı. Ben yabancısıydım ama anlatılanlardan iyi ibliyordum ki, istemek ve başarmak işte böyle bir şeydi….Leylek hikâyesinden

SON şey; arka kapakta “toplumun çok çeşitli kesimlerinden insanları başarıyla anlatıyor” diye bir cümle var ki ilgisiz. Okumayan da her öykü bir kesimden bir insanın hikayesini anlatıyor sanır. Bir kere üçlemeler 9 adet ve bu tanımlamaya uymuyor bence :)

(Yekta Kopan’ın arka kapağını  atlamışım. Onu da oraya ekledim.Olmaz yoksa:)

7 yorum:

  1. O arka kapakları hiç karıştırma.:)) Bir bunda değil daha ne saçmalıklar var, diğerlerinde.. Üçlemeler ile ilerlemesi, temasından ve temaya bağlı üslubundan taviz vermemesi güzel yanları idi. Ben de esprilerinden, nüktelerinden kelime oyunlarından keyif aldım. Kurt Adam hikayesinde aslında kadınlarla ilgili bir de alt metin vardı ki zımba gibi bir hınzırlıkla kurgulanıp yedirilmiş.

    YanıtlaSil
  2. Ben de bir alt metin koydum kendimce ama pek de gerekli bulmadım sonradan :)

    YanıtlaSil
  3. Kitap incelemelerin çok derin. Çok iyi noktalat yakalıyorsun. Korkuyorum bazen yazılarını okudukça. Çoğu insan okur ancak bunları farkedemez. Ancak çok uzun yıllar boyunca okuma alışkanığıa sahip birisinin tahlilleri bunlar. Akla karayı hemen ayırd edersin sen.

    Lütfen yazmaya devam et. Burayı okumadan kitap almaz olacağım yakında :)

    YanıtlaSil
  4. Estağfirullah, şımardım şimdi :)

    Kitaplar hakkında yanıltmak da istemem kimseyi, zevk meselesinin dışında daha genel şeyleri de yazmaya çalışıyorum, Türkçe'nin kullanımı,akıcılık,konunun işlenmesindeki orjinallik gibi...Tabii, bunlar ahkam kesmek için değil.Paylaşma ihtiyacı diyelim:)Dediğin gibi "iyi" örnekleri okuya okuya diğerleriyle aradaki farkları görmeye başlıyor insan. İster istemez kıyaslamalar başlıyor:)

    YanıtlaSil
  5. selamlar;

    bir sonraki dolunay'la ilgili yorumlarınızı okudum. dikkatli saptamalarınız ve incelikli yorumlarınız için, özellikle hikaye ismi vererek ve alıntılar yaparak kitabı tanıttığınız için teşekkür ederim. umarım kitaplarla ilgilenen herkesin dikkatini çeker. elinize sağlık.

    nurdan beşergil

    YanıtlaSil
  6. Rica ederim. Sizin yorum yazmanız da bir incelik. Teşekkür ederim.

    YanıtlaSil

Ölümü görün yazın bir şeyler, üşenmeyin.
E, üşenmeyin dedik ya:)