Kitabın adı: Gün Ortasında Arzu (2008 S.Faik Hikâye Armağanı)
Yazarı: Behçet Çelik
Yayınevi: Can
Basım yılı: 2011
Yazarı tanımam, internette bir şey (ne olduğunu hatırlamıyorum şimdi) ararken web sayfasıyla karşılaşmam sayesinde oldu. Listeme not etmiştim, hem yeni kalemleri okuma hamlem adına, hem de Sait Faik Hikâye Armağanı Kazananlar adı altında açacağım blog etiketi adına.
Kitabı bitirdim. Damağımda kalan tat nedir diye sorsanız cevabım “bilmiyorum.”
Son zamanlarda okuduğum “hikâye” kitaplarındaki sorunum bu galiba: Aklımda kalıcı bir tat yoksunluğu. Oysa yine güzel bir Türkçe ile ve akıcılıkla karşılaştım, hatta sonlara doğru birkaç öykü Sait Faik tadındaydı, beğendim. Güzelce yazılmış detaylarla örülmüştü hikâyeler. Ama…
Kitaba genel bir konu atfedersem, göreceli de olsa başarısız olmuş,tutuk,sanatçı nitelikli erkek kahramanların “an” hikâyeleri: Ama bu “an”lar geçmiş” an”ların bugündeki yansımaları,ortaya çıkışları. Arka kapakta alıntılanan Asuman Kafaoğlu Büke’nin* dediği gibi. Gençlikteki arkadaşlar,sevgililer,şimdiki arkadaşlar,sevgililer…Ayrıca Y.Kopan’ın Bir de Baktım Yoksun’undaki gibi hikâyelerin çoğu birbirini tamamlıyordu; hava ve konu olarak. Toplam 18 öykü var.
Kitapta beğendiğim hikâyeler şunlar oldu:
* Bundan İbaret
* Kedi Bakıcısı
* Hayatlarımızın Aldığı Haller
* Müstesna Eylül
* Hâkim Amca Beni Sormuş ( fazladan bir yıldız)
* İntikam Peşinde
* Kukumav (nedense Avram Usta aklıma geldi bu hikâyeyi okurken)
* Hikâyeden Bir İş
Altı Çizili Satırlarım:
…Kaldırım taşına – özgürlüğün üzerine- oturdum… Kaldırımın altında cinayetlerden,katliamlardan,sahipsiz cesetlerden, tuzaklardan, havaya uçan, uçuran, uçurulan hayatlardan oluşmuş, katılaştıkça katılaşmış, yanık kokan bir alaşım akıyor…(Gün Ortasında Arzu)
…Okul yıllarında bizi küçümser,adını duymadığımız yazarların kitaplarını okurdu…
…Birileri vardı o yarım yamalak anladığım kitapları, yazıları yazan, ne zaman neler okumuşlardı da yazıyorlardı, bilemiyordum. Geri kaldığımı hissetmeye başladım, hiçbir zaman yetişemeyecektim. Aldığım notlar, altını çizdiğim satırlar zavallı görünmeye başladı.; zaman yavaşladı. Durdu. Durdum…(İyi Olacak İyi)
…Yaşamadığım her hayata duyduğum gıpta da canımı sıkmadı,her birine ayrı ayrı imrenmeme karşın. Sanki bazı parçalarım huzur bulmuştu, en büyük, en yakın parçam duymamışsa da hiç yoktan iyiydi. Başka parçalarımın olduğunun, olabildiğinin farkına varmak hoştu…
…Bazı hayatlar bir süre eşzamanlı yaşanıyor. Peş peşe aşık olup peş peşe yıkılıyoruz. Başka yerlerde aynı şeyleri yaşıyormuşuz gibi geliyor. Sanki aynı kitapta aynı satırların altını çiziyoruz,aynı hüsran duygusuyla aynı içkiyi yudumluyoruz- dostluk bundan ibaret. Basit bir eşzamanlılık. Makas açılıyor sonra….(Bundan İbaret)
…Sımsıkı boynunu çürütmek vardı, kulağına eğilip “Sıçarım bacağına,kes itliği!” demek… O denli öfkelenmemişim demek. Olgunluk sandıkları böyle bir şey aslında. İçin çürümesi. Tohumun gevşemesi,yanlış yerde, yanlış zamanda…(Islak Muşamba)
…Hatırlıyorum bunları, hayal de denebilir.Aynı kapıya çıkıyor. Zamanın hızı eşitliyor ikisini…(Yaz Bitti Diyorlar)
… “Bak” diyor, “şu saçma sapan roman bile ne kadar satmış. Söyle arkadaşına uzun yazsın.” …(İntikam Peşinde)
* Bu kişinin bir blogu ve kitap hakkında yazısı da varmış. Ben okumadım ama ilgilenenler okuyabilirler: edebiyatelestiri.blogspot.com
Listedekilerden birisiydi benim de diken ucu ile yerini aldı o da. Henüz okumadım, okuyunca haberdar ederim seni.:)
YanıtlaSil