22 Nisan 2021

 



Hayat kısa, dünya ise lafı uzatıyor, der Saramago, Ricardo Reis'in Öldüğü Yıl romanında


Dün gece hasta hasta eğilip notlarıma bakarken karşılaştığım bu cümle beni bir kere daha derinden etkiledi, ve öyle hayıflandım ki bunu anlamak için insanın kırk yıl yaşaması gerektiğine,

ama ardından bu hayıflanmanın da gereksiz bir şey olduğunu çözmek için aynı kırk yılın yettiğini hatırladım. Yine de biliniz ki ey henüz kırk yıl yaşamamış dostlar, hayıflanmadan gün geçmez. Hayıflanmamayı öğrenin en çabuğundan...Yaşamayı öğrenin.

Beş günü geçeli iki grip vakasıyız evde. İlk günler covid miyiz yoksa diye tırsmadım değil. Şükür ki giderek iyileştik. İnşallah yarına daha da iyi oluruz. 

Bilgisayarımı mutfağa taşımadan önce ekmek sepetindeki kırıntıları pencere önüne ufalamıştım. Şimdi birkaç serçe, cıvıltıları ile penceremin önündeler. Hatta son cıvıltıları ile fark ediyorum, çoktan kırıntıları bitirmişler, ben yazıya dalarken. Kışın da çok kırıntı koymuştum, bir sürü fotoğraflarını çekmiştim.

 

İnsandan başka canlıların, mesela bu minnoş, cıvıltıları iç açan serçelerin varlığı bana başka bir şeyin koridorunu açıyor. Bu "şeyi" hepimiz benzer ya da farklı adlandırabiliriz. Bana huzur dediğimiz şeyin dışında fanilik ve katlanma gücü denen şeyleri de gösteriyor.

 

Pencere koluna domatesi bağladığım ipleri sabitlediğim için pencereyi çok az açıyorum son aylarda. Bilirsiniz domatesler sarılgan bitkilerdir ve uzadıkça uzun bir çubuk gibi desteklere ihtiyaç duyarlar. Bende çubuk olmayınca çeşitli yerlerinden iple bağladım ve daha yüksek bir yere sabitledim diğer ucunu.

 

Bu "evde bilimum yeşillik -bostan-bahçe sevdası" covid'in ilk zamanlarından yadigar bizlere. Daha önce de safiyane bir hisle paylaşmıştım burada yeşil yeşil fidelerimi.

 

O fidelere aylarca baktığım halde, sarı sarı çiçeklendikleri halde, meyveye dönmediler. Nisandan eylüle kadar.

 

Çocukluktan tabiat severim ben, yeşil sever. Genetik olarak annemden aldığım kesin. Fideler hakkında da biraz bilgim vardı, birazını anneme sormuştum, birazını da you tube'dan bulduğum kaliteli bir videodan toplamıştım. Teyzemlerin bağından getirdiğim tohumları ekmiştim. Sıfırdan başlamıştım yani.

 

Yine de domatesler olmadı. Son bir öfkeyle hepsini sökmüş, henüz üzerinde çiçekleri olan birini bırakmıştım.

 

İşte o fide, tam bir yıldır yaşıyor, eylülden bu yana da hemen her ay domates verdi. Şimdi de tam 18 adet minik çeri domatesiyle karşımda, beni kendisine hayran bırakıyor.

 

Bu sürede, okusam da yapmadan öğrenemeyeceğim, kafama yazamayacağım bir çok şeyi anladım: coğrafyaya göre ekim-dikim zamanı, gece gündüz sıcaklıkları, sulama, drenaj, tozlaşma, toprak tipi, torfun zararları, sineklerle mücadele vesaire....hepsi derli toplu oalrak kafama girdi bugün itibariyle.... Deneyerek, gözleyerek bir yılda öğrendim nerede hata yapmış olabileceğimi ya da neyi ne zaman bekleyebileceğimi...

 

Bunu böyle anlamış olmak ise beni mutlu etti doğrusu, yani, evet, işte ben artık evde çeri domates yetiştirmenin püf noktalarını biliyorum, en azından önceden bilmediğim çok şeyi biliyorum.

 

Ve daha güzeli

Bir yıl boyunca

Sadece suyunu verdiğim bu bitki,

Hiçbir şey demeden yıl boyunca güzelim yeşil yapraklarını büyüttü,

Güzelim sarı sarı çiçeklerini açtı

Güzelim yeşil domatesçikler verdi

Güzelim kırmızı domateslere döndürdü onları.

 

Ve ben onu görmekle çok mutlu oldum bu bir yıl boyunca, ona hayran kaldım.

Hayat kısa, dünya lafı uzatıyor, ben de lafı uzatıyorum, oysa daha başka şeyler vardı yazmak için, elbette yazının doğasına uygun olarak uçtu gittiler,

Yine de anlatmak istediklerimin bir kısmını yazmayı başardım.

Covid'den, ülke gündeminden, dünya gündeminden, giderek vahşileşen bu gündemlerden, yaşlanıyor olmaktan, hayatın avucumdan kayıyor olmasından bunaldığım anlarda,

Mutfağa girip de tam karşımda, pencerenin önünde

Bu sessizce dallanıp budaklanan, kış boyu, önünde kar taneleri savrulurken, tepesindeki doğal gaz menfezinden soğuk rüzgarlar yapraklarını titretirken

Böyle yeşil yeşil, böyle sessiz duruşuyla, ben farkında olmadan dallanıp budaklanışıyla

Beni kendine bağlayan ve mutluluk veren varlığı yazdım.



4 yorum:

  1. Alıntıyı okuduğumdan beri düşünüyorum. Neredeyse yazına zor konsantre oldum. Ne kadar muhteşem bir laf. Gereksiz şeylere takılıp bu kısacık hayatın özünü kaçırıyoruz

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Çocukluktan itibaren, farkinda olmadan öyle şeylerle şekilleniyoruz ki özü anlamak ve kaçırmamak için özel eğitim şart gibi....

      Sil
  2. geçmiş olsun çok çok :) domatesler ne güzel olmuş öyle maşallah :) ben evde sürekli bir şeyler yetiştirmeye çalışıyorum ama biraz canlanıp büyür gibi olduktan sonra yapraklarını döküp çürüyorlar hiç anlamadım nerde hata yaptığımı

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Teşekkürler. Çürüme genelde sulama yanlışlarından kaynaklanır ama her bitki farklıdır tabii. Sık sık yer değiştirmek ya da saksı büyütmek de sakıncalı mesela:)

      Sil

Ölümü görün yazın bir şeyler, üşenmeyin.
E, üşenmeyin dedik ya:)