Ne Okudum (9) : YENİŞEHİR'DE BİR ÖĞLEN VAKTİ, TUTKULU PERÇEM, SEVGİ SOYSAL

 

Bir yazarın bir kitabını sevdiyseniz arayı fazla açmadan diğer kitaplarını da okuyup tam bir fikir sahibi olmak en iyisi gibi duruyor şu anda.

Sevgi Soysal'ın Tante Rosa'sını sahaftan tesadüfle bulmuş, çok çok sevmiştim.

Sevgi Soysal'ın en çok öne sürülen eseri ise Yenişehir'de Bir Öğle Vakti. Cezaevindeyken yazdığı bir roman...
Onu da ancak  okudum. Ve onu da beğendim.

Ankara Yenişehir'deyiz ve Soysal'ın kamerası insandan insana, sokaktan sokağa atlıyor, onların hikâyeleriyle başlıyor ve gelişiyor roman. Bu kitaba roman demişler ama ben olsam uzun öykü derdim. Gerçi fark etmez, satırlar sizi alıp 1970'lerin başındaki Türkiye'ye, Ankara'ya götürüyorsa birden, türün önemi yok, başarılı bir metin okumuşuz demektir.

Kaliteli bir insan olmayı pahalı giyinmekle eş sayan tezgahtar Ahmet ve sevgilisi Şükran'la başlayıp Halk Partili Mevhibe hanım ve ailesine uzanıp o dönemin sosyo-ekonomik hali pürmelalini değişik tip-karakterler aracılığıyla görüyoruz kitapta. Şimdiki gençlerin boyu devrilsin, bizim zamanımızda böyle miydi diyen emekli öğretmen Hatice hanımdan Paris görmüş Avrupa hayranı Necmi Beye, bodrum katından gelip Amerikan askerleriyle dostluktan antika satıcılığına terfi etmiş Güngör'den, ensest sonucu doğup daha 12 yaşında satılan Aysel'e, Mevhine hanımın burjuvalığından, otoritesinden bıkan, sosyalist Ali'yle arkadaş olan çocuklarına kadar birçok kişi... Tabii ana eksen Mevhibe hanımın ailesinde oluşuyor.

Şöyle de bir şey var ki hemen her karakter kendinden aşağı buldukları bir kesimi yaftalıyor, küçük görüyor ve hatta nefret ediyor onlardan...

Uzun olmayan, hemen okunup biten bir kitap.

Üzücü olan Türkiye toplumunun ve elbetteki çarkların halen değişmemiş olması. (Dünya da değişmedi tabii.) İki önceki yazıda Laundromat adlı filmden bahsetmiştim. Orada Streep'in oynadığı karakter İncil'e atıfta bulunarak der: Ezilmişlerin sırası ne zaman gelecek Tanrım?

Bizde ezilmişler diye bir güruh yok sanırım, olmayan bir şeyin hakkı da aranmaz çünkü.

Tutkulu Perçem ise Soysal'ın ilk kitabı. Dergilerde yayınlanana şiirimsi düzyazılarından oluşuyor. Birkaç tanesi öykü bile sayılabilir. Ama ilk eserlerde yazar genelde kendini, dilini bulmamış olur. Bu da öyle.

Başlığa koymadım ama Yaşasaydı Aşık Olurdum'u da okumaya başladım. Bir Sevgi Soysal biyografisi. Erken yaşta vefat eden Soysal'ın ailesi, şimdi Türkiye'nin sayılı isimlerinden olmuş eski eşleri ve arkadaşları, Ankara'nın o yılları, siyasi kişilikler... neler yok ki... Ve bir kez daha diyoruz ki insanın içine doğduğu aile gerçekten bir şanstır ya da kısıttır..

Au revoir. 

7 yorum:

  1. Bende bir tutkudur Sevgi Soysal, hele de Yenişehir'de Bir Öğle Vakti. Canım Sevgi Soysal, ne başka türlü bir kadın...

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Evet, ailenin ele avuca gelmez kızıymış:)

      Sil
  2. yazarı hiç okumadım maalesef ama çok güzel anlatmışsın Narda'cım eline sağlık:)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Erken ölmeseymiş muhtemelen bugün adını en çok andığımız yazarlardan olacaktı.

      Sil
  3. I think it doesn't translated other languages:) bye.

    YanıtlaSil
  4. İsmini duyup bunu da okumalıyım diyerek bir kenara koyduğum o yazardır benim için Sevgi Soysal. Ankara'da bildiğim sokaklarda farklı hayatlar göreceğimi bildiğim halde bir türlü elime alıp geçemiyorum başına. Blogunu turlarken ismini görüp koştum geldim mesela, bu kadar da hevesliyim halbuki. Kısa zamanda okumalıyım diyorum yine kendime, yazınız biraz daha perçinledi beni. Teşekkür ederim :)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Merak etmeyin, her yazarın, her kitabın zamanı vardır:)

      Sil

Ölümü görün yazın bir şeyler, üşenmeyin.
E, üşenmeyin dedik ya:)