Öncelikle, hıristiyanların takılıp kaldığı materyalizmin,
marksizmde başka bir boyutta olduğunu söylüyor:
"Marksizmi, önceki materyalizmlerden ayıran şey, çıkış noktası olarak insanın etkin eylemini almasıdır. (...)
Marks için insan çalışma ile başlar. Bütün projeler gibi din
de projedir. Marksistlerin bilimi kullanışı gibi mitoloji de hıristiyanlarca
bir "verili olandan kurtulup onu aşma ve gerçek olana doğru atılma
biçimidir" ( H. Wallon) Buradan yola çıkarak bilim ve mitoloji arasında
işlevsel bir benzerlik kurar Garaudy.
Bu minval üzere mitolojinin dindeki, dünyayı algılamadaki
rolünü inceleyerek temel bir uzlaşı çizgisine oturtur...
..... önceden mitolojik ve ayinsel (rituelle) olan düşünce,
teknik ve bilime dönüşecek, fakat amaç daima yeniden üretmek, gerçekleştirmek
ve var etmeye devam etmek olacaktır.
Öyleyse, bir marksist için, din ile bilim arasında, marksizm
öncesi materyalizmin başlıca özelliği olan kutupsal
bir çatışma bulunmamaktadır.
Model kavramını ortaya atar sonra da; bilim ve mit (
hıristiyanlıktaki mit sarmalı dolayısıyla da din) insanın varlığı, dünyayı
anlamasında iki modeldir....
Mitolojinin ve dinin, zmanla değişmeyecek birtakım
dogmalarda ısrar etmemesi gerektiğini eklemeden geçmez.
Tekrar marksizme döner ve "Geçmişin tüm kültürüne varis
olmak isteyen marksizm, bu kültürü, batılı kültür ve gelenklerine
indirgemeyecektir. Çünkü onun evrensel çağrısı, bütün halkların kültürüne kök
salmaktır." Diyerek de Asya, Afrika ve Arap kültürlerini de kapsar... bu
halkların geri kalmışlığı bahane edilerek küçümsenmesini ise, bu geri
kalmışlığın sebebinin sömürgeleştiren ve halkları kendi öz kültüründen
uzaklaştıran Batı olduğunu söyler...
Fransa ya da İspanyol devrimlerinde marksistlerle,
komünistlerle birlikte çarpışan dindar hıristiyanları gördükçe Aragon gibileri
dine tek açıdan ve negatif bakmaktan
vazgeçmişler....
" ... O halde
bilim, hurafeyi, büyüyü ve mitolojiyi başarısız kılmaya yardım eder. Ama bilim,
dindeki temel ve özsel olana elini sürebilir mi? Bunu sanmıyoruz."
"...Ön koşulsuz ve vetosuz bir diyalog öneriyoruz.
Hiç kimseden, kendi
var olma biçimine son vermesini değil, tam aksine, onu daha çok ve daha
mükemmel yaşamasını istiyoruz."
(Kitap konusu kadar yazarının dili sebebiyle de ağırdı benim için, yine de Garaudy'yi anladığımı düşünüyorum. Çevirmen (Prof. Sadık Kılıç) de uzun, dolambaçlı cümleleri çevirmekte zorlandığını belirtmiş ama elinden geleni yaptığı belli.)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder
Ölümü görün yazın bir şeyler, üşenmeyin.
E, üşenmeyin dedik ya:)