AFOROZDAN DİYALOGA- 2

Öncelikle, hıristiyanların takılıp kaldığı materyalizmin, marksizmde başka bir boyutta olduğunu söylüyor:


"Marksizmi, önceki materyalizmlerden ayıran şey, çıkış noktası olarak insanın etkin eylemini almasıdır. (...)



Marks için insan çalışma ile başlar. Bütün projeler gibi din de projedir. Marksistlerin bilimi kullanışı gibi mitoloji de hıristiyanlarca bir "verili olandan kurtulup onu aşma ve gerçek olana doğru atılma biçimidir" ( H. Wallon) Buradan yola çıkarak bilim ve mitoloji arasında işlevsel bir benzerlik kurar Garaudy.

Bu minval üzere mitolojinin dindeki, dünyayı algılamadaki rolünü inceleyerek temel bir uzlaşı çizgisine oturtur...

..... önceden mitolojik ve ayinsel (rituelle) olan düşünce, teknik ve bilime dönüşecek, fakat amaç daima yeniden üretmek, gerçekleştirmek ve var etmeye devam etmek olacaktır.

Öyleyse, bir marksist için, din ile bilim arasında, marksizm öncesi materyalizmin başlıca özelliği olan kutupsal bir çatışma bulunmamaktadır.

Model kavramını ortaya atar sonra da; bilim ve mit ( hıristiyanlıktaki mit sarmalı dolayısıyla da din) insanın varlığı, dünyayı anlamasında iki modeldir....

Mitolojinin ve dinin, zmanla değişmeyecek birtakım dogmalarda ısrar etmemesi gerektiğini eklemeden geçmez.

Tekrar marksizme döner ve "Geçmişin tüm kültürüne varis olmak isteyen marksizm, bu kültürü, batılı kültür ve gelenklerine indirgemeyecektir. Çünkü onun evrensel çağrısı, bütün halkların kültürüne kök salmaktır." Diyerek de Asya, Afrika ve Arap kültürlerini de kapsar... bu halkların geri kalmışlığı bahane edilerek küçümsenmesini ise, bu geri kalmışlığın sebebinin sömürgeleştiren ve halkları kendi öz kültüründen uzaklaştıran Batı olduğunu söyler...

Fransa ya da İspanyol devrimlerinde marksistlerle, komünistlerle birlikte çarpışan dindar hıristiyanları gördükçe Aragon gibileri dine tek  açıdan ve negatif bakmaktan vazgeçmişler....

"  ... O halde bilim, hurafeyi, büyüyü ve mitolojiyi başarısız kılmaya yardım eder. Ama bilim, dindeki temel ve özsel olana elini sürebilir mi? Bunu sanmıyoruz."


"...Ön koşulsuz ve vetosuz bir diyalog öneriyoruz.


Hiç kimseden, kendi var olma biçimine son vermesini değil, tam aksine, onu daha çok ve daha mükemmel yaşamasını istiyoruz."

(Kitap konusu kadar yazarının dili sebebiyle de ağırdı benim için, yine de Garaudy'yi anladığımı düşünüyorum. Çevirmen (Prof. Sadık Kılıç) de uzun, dolambaçlı cümleleri çevirmekte zorlandığını belirtmiş ama elinden geleni yaptığı belli.)


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Ölümü görün yazın bir şeyler, üşenmeyin.
E, üşenmeyin dedik ya:)