TATAR ÇÖLÜ

Okumak için bilinçli olarak beklettiğim bir kitaptı Tatar Çölü. 




Korktuğum gibi ağır bir üslubu yok, kolay okunuyor bu açıdan. Sürükleyici.

Ama anlattığı, sorduğu şey o kadar da kolay açıklanır bir şey değil...

Drogo nasıl biri? Onunla nerelerde kesişiyor, aynılaşıyor, nerelerde farklılaşıyorum? Bunu sorup durdum roman boyunca...

Buzzati'nin bir subayı başkahraman,  mekânı da (ki o da başrollerden biri) bir askerî kale, bir çölün sınırındaki bir kale olarak seçmesi ne kadar manidar olmuş... İki dünya savaşı görmüş bir yazar için askerlik bilgisi de derin... Hiyerarşiden, bürokrasiden, ordu nizamından hep nefret etmişimdir, en yakınım bir TSK mensubuyken hem de... Kitabı okurken bu sıkıntı da eklendi doğrusu. Ama kitaba gelelim.

"Subay çıkan Giovanni Drogo, ilk atandığı yer olan Bastiani Kalesi'ne gitmek üzere kenti bir eylül sabahı terk etti." Böyle başlıyor roman.

Kalenin tecrit edilmişliği, ordu mensuplarının sivil hayattan tecrit edilmişliğiyle birleşince nasıl boğucu bir atmosfer çıkıyor ortaya. Ve sadece bir hayal, belirsiz bir umut için yıllarını, gençliğini kalede bekleyerek geçiren insanlar... Hayatımız beklemekle mi geçiyor? Yazgı, kader denen şey bunun neresinde, ya da alışma kabiliyetimiz? Yoksa farklı olanı seçmek mi bu, deli cesaretiyle? Fark edilmek için farklı olmak? Kibir? Kibirle yazgımızın parlak olacağına inanıp beklemek? "Ya gayet sıradan bir yazgıya sahip sıradan biri olarak yaratılmışsa?

Peki yıllar sonra, Drogo'nun teğmenken komutanla karşılaştığı o yolda, artık kendisinin komutan yardımcısı olması ve yeni bir teğmenin onunla karşılaşması? Kaç, git buradan demek yerine susması? Sorular, sorular...


Mühim not: Bunalımlı zamanlarınızda okumayınız bu kitabı.
Bir not daha, bu İletişim yayınlarından son zamanlarda ne kadar kitap aldıysam ipe sapa gelmez dizgi hatalarıyla dolu! Çeviriden de pek hoşlanmadım açıkçası.


3 yorum:

  1. Kitabı oldukça merak ettim. Okuyup bakalım :)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Ha bir de, Can yayınlarınınkini tavsiye ediyor arkadaşlar. Bu çevirideki aksaklıklar benim kuruntum değilmiş :)

      Sil

Ölümü görün yazın bir şeyler, üşenmeyin.
E, üşenmeyin dedik ya:)