Dil felsefesi üzerine yapılan çalışmalarda gramatik dilin
sınırlı ve dar yapısı içinde hakikatin ne kadar ifade edebileceğimiz
tartışılmaya başlandı. " Dilimiz düşüncelerimizin sınırlarını
belirler" sözü insanı dilin mahkumu yaptı. Sınırsız olan hakikat sınırlı
dil içerisine nasıl birebir taşınabilirdi? Bunun üzerine dil-ötesi ifade biçimlerinin de
önemi vurgulandı. Beden dili, simgesel
dil, sözsüz aktarım, sessizliğin sesi, semiyotik, semantik, yapıbozum vb. dil
felsefesi yöntemleri, hep gramatik dilin sınırlarını aşma çabalarıydı. Bu
noktada bilhassa hermenötiğin yeniden
önem kazanması teknik anlamda tasavvufu çok yakından ilgilendiren bir
husustur. Bir metnin ilk okuma ile elde edilen anlamı o metni tüketmek yani
metnin anlamına sın noktasını koymak demek değildir. Bir metnin anlam
katmanları vardır; okuyucu bu metnin labirentlerinde ilerlemek suretiyle
onların içlerine nüfuz eder. Objektif olan ilk okumanın dışında sübjektif
alanlar da vardır ki metnin gizli özelliklerinin bulunduğu alan burasıdır. Kimi
uzmanlara göre esas metin budur, yazıda gözüken ise bunun bir yansımasıdır.
Modern düşüncenin, özellikle dil felsefesi ve edebiyatın vardığı bu noktalar
ile tasavvufun söylemi arasında büyük paralellikler bulunmaktadır.
dil işi efendim. dil işi.
YanıtlaSilama arapça söylenen dil'i diyorum.
:) gönüllülük esastır :)
Silbazen beni ifade edebilecek bi dilin olmadığını düşünüyorum her insan gibi. Sonrası işin felsefi boyutu. ben bu anlamda felsefemi geliştirsem ne olacak, toplumda kimle anlaşacağım..
YanıtlaSilAlıntıladığım bu parça tasavvufun dilinin simgeselliği ile alakalıydı Cem...Başka alıntılarım da var ama kitap o kadar şaşırtıcı ki...Aslında tam da senin dediğin şeyi yapmış sufiler, normal kelimeler,simgelerle anlatamadıklarını yeni sembollere,mecazlara yüklemişler ve bizi sadece bizden olan anlar demişler...Umarım bir gün seni sen gibi anlayacak birini bulursun...Ve son olarakO.VEli ne demişti: Bilmezdim kelimelerin kifayetsiz olduğunu/ Bu derde düşmeden önce...
SilZannediyorum ki asıl mesele insanın sınırlı olmasıyla ilgili..
YanıtlaSilYani insanın bir anlama/anlamlandırma sınırı var..
Kur'an bile insana hitap ederken bazen sembolik bir dil kullanıyor.Yani insanın düzleminde anlaşılması zor olan şeyi Yüce Allah (c.c.) sembolik bir form içinde vasat insanın dikkatine ve idrakine indiriyor.Burada önemli bir şeye daha dikkat çekmek gerekir gizli/saklı anlamı olan bir metni anlama çabası boş bir gayretten ibarettir.Onun için bir metni anlamada ve anlatmada temel kural ortak,açık ve bilinen kavramlar kullanmaktır..
Tabi anlatanın meramını açık anlatma çabası kadar,muhatabın da hitabın maksadını anlama gayreti önemlidir diye düşünmekteyim..
Saygı ile..:)
Gündelik yaşamda, iletişimde elbetteki açık ve duru bir üslup gerekli...KArşımızdakinin seviyesine göre anlatmak da gerekli.
SilAma sufizm ve edebiyatta işler değişiyor...