Nizar Kabbani adını Ben Beyrut denemesiyle duymuştum ilkin. Sonra Feyruz’un o şarkısı: LiBeyrut. Birbirlerine ulanıverdiler ruhumda...
İz Yayıncılık’tan çıkan bu kitap da o yüzden listemdeydi ve Kitap Fuarına gidebildiğim tek günde şans eseri aldıklarım içindeydi…
Giriş yazısı hem iyi hem hayal kırıklığı oldu zira iyi bir özet sunuyor şair ve şiiri hakkında ancak kitaptaki şiirler Kabbani’nin “siyasi şiirleri” ve kendisinin de eleştirilmeyi hak ediyorlar dediği şiirler.(bknz. kitabın sonundaki Siyasi Şiir ve Ben adlı denemesi) Yani şairin bütün gelişim-değişim çizgisini görebileceğimiz şiir örnekleri yok. Anladığım kadarıyla çevirmenlerin ve yayınevinin hassas olduğu konular üzerine seçilmiş şiirler(Ortadoğu ve özelde Filistin’in işgali)…Yine de dediğim gibi Kabbani’nin şiiri hakkında – başlangıç için- iyi bir özet sunuyor.
Şairin Beyrut’la olan ilgisinin, beni etkileyen duygusal bir boyutunu yine bu girişten öğrendim: İkinci eşi Belkıs,Beyrut Amerikan Elçiliğine atılan bir bomba sonucu hayatını kaybetmiş…
Yine İşgal Altında bölümündeki kimi şiirlerindeki içten acıyı içimde duydum doğrusu. Şiirin kendini geri çekmediği mısralardı bunlar… Denemelerden Şair ve Boğa, Bir Arap Noel Baba Aranıyor da, esaret ve zorbalık altındaki ülkesini ve halkını düşünen,seven ama ondan uzakta olan bir şairin, derin acısını,hüznünü yansıttığı içten metinlerdi.
Son bir not; basım hataları göze batacak kadar çoktu.
Kitabın adı: Gazaba Uğramış Şiirler ve Diğerleri (İki çevirmenin ‘96 ve ‘97’deki çalışmalarının güncellenmiş ve biraraya getirilmiş baskısı)
Yazarı: Nizar Kabbani (1923- Şam- 1998 Londra)
Çeviri: İbrahim Demirci- Turan Koç
Yayınevi: İz Yayıncılık
Basım yılı: 2011
Giriş yazısından ve şiirlerden alıntılar:
…ilk şiir kitabı 1944 yılında yayımlanmıştır ve 2. Dünya Savaşı kuşağının yaşadığı kaygı,kayboluş ve duygusal bastırılma gibi konuların cüretli bir yorumu niteliğindedir. Kitap yayımlanınca muhafazakâr ve geleneksel değerlere önem veren çevrelerin şiddetli tepkilerini üzerine çekmiş, hem şekil hem içerik olarak geleneksel Arap şiirinden bir sapma olarak değerlendirilmiştir…
Kabbani,şiir yazmaya başladığı andan itibaren kendi dilini bulur ve kendi deyimiyle “ onu insanların,tüm insanların pencerelerine konan bir kuş haline getirir.”…Ancak 1967 bozgunundan sonra onun şiirinde siyasi söylem, şiddetli öfke ve bu arada da eski kurum,fikir ve hurafeleri ret çizgisi daha bir öne çıkar. Bu bağlamda kendisini kıyasıya bir özeleştiriden geçirir ve bu eleştiriyi tüm Arap halklarını içine alacak kadar genişletir.Ama kitabın sonuna aldığımız Siyasal Şiir ve Ben adlı yazısından da anlaşıldığı üzere, böyle bir söyleyiş tarzını 1967’den sonra Ortadoğu’da gelişen olaylardan ister istemez etkilenmenin ve bu tür olayların adeta peşinde sürüklenmenin bir sonucu olarak geliştirir…
Kabbani, yazdığı aşk şiirlerinde Arap insanının derinliklerindeki bilinmeyen köşeleri aydınlattığını; duygusal ilgi ve alışverişleri korku, takiyye ve ikilik mağaralarından gün yüzüne çıkardığını savunur. Umursamaz Bir Kadının Günlüğü (1970) adlı divanında kadının, içine hapsedildiği dünyanın karanlıklarından ve cahiliye toplumu yasalarından ruhen ve bedenen kurtarılmasını, onun bir “eşya” olarak görülmemesini ister. Ancak o, bu konuda öyle ileri gider ki, kadını başka bir açıdan daha sıkıntılı bir konuma getirmekle;onu salt erkek arzu ve iştihasının bir nesnesi olarak görülmesini istemekle eleştirilir…
“Çocukluk hayatımda sürüp giden bir şey…Çocukluğumun beni terk etmesi şiiri bırakmam anlamına gelir.”
KONTROLİSTAN ÜLKESİNDEN ÇOK GİZLİ BİR KONUŞMA(Beyrut,1984)
3.
Hepsi ölü..Bir Lübnan kaldı
Her sabah kefen giyer.
Güneyi ışıldatır ısrarlı öfkeli
Kovuklarına girdi hepsi
Miske,kadına, fesleğene sarıldılar
Hepsi uşak,evcil,iki yüzlü,iki büklüm, korkak
Bir başına Lübnan
Acımasızca tokatlıyor Amerika
Yakıyor suları ve kıyıları
Amerikanlaşmış yönetici sürüleri çağında
Göğsüne alıp kucaklıyor Lübnan’ı
Horlanırken sürekli barışa inanır mı insan?
Allah…Vay zaman…
BEŞİNCİ GÜNEY SENFONİSİ(Beyrut,1985)
9.
Deniz mavi bir metindir üzerime yazdığı
Meryem kumun üzerinde oturur her gece
Mehdi’yi bekler
Kurbanların parmaklarından doğan gülü derer
Ve gömleğinde silah saklar Zeynep
Topuklarını toplayıp
Aynaların içinde yaşayan
Ölülere silah taşır..
İSRAİL’İN DUVARLARINA GERİLLA BİLDİRİLERİ
11.
Bir vatan çaldınız siz
Çılgınca alkışladı dünya
Binlercesine el koydunuz evlerimizin
Sattınız çocuklarımızdan binlercesini
Simsarca alkışladı dünya
Kiliselerden yağı çaldınız
Mesih’i çaldınız Nâsıra’daki evinden
Çılgınca alkışladı dünya
Sonra yas ilan ediyorsunuz
biz bir uçak kaçırınca…
13.
…Böğürlerinizde kalacağız biz
mermerlerde nakış gibi…
Bir şehir de aynı bir insan gibi sevilinebilir galiba. O şarkının ben de yarattığı duygu bu.
YanıtlaSilbir ad koyamıyorum onu dinlerken hissettiklerime...bir şarkıdan çok başka bir şey...
SilYukarıda bahsedilen kitapları daha önce duyduğumu hatırlamıyorum ama şarkı da hemfikiriz.
YanıtlaSilOkumak için çok heveslenmiştim ancak basım hatalarının olması beni çok soğuttu. Bol parantezli ve hatalı kitaplar okuyamıyorum, bu fena oldu. Umarım düzeltilmiş hali de çıkar.
"Umursamaz Bir Kadının Günlüğü (1970) adlı divanında kadının, içine hapsedildiği dünyanın karanlıklarından ve cahiliye toplumu yasalarından ruhen ve bedenen kurtarılmasını, onun bir “eşya” olarak görülmemesini ister. Ancak o, bu konuda öyle ileri gider ki, kadını başka bir açıdan daha sıkıntılı bir konuma getirmekle;onu salt erkek arzu ve iştihasının bir nesnesi olarak görülmesini istemekle eleştirilir…" kısmı çok dikkatimi çekti. Onca durum içerisinden buna da değinmiş olması ve abartmakla suçlanması da çok tuhaf. (Bu aralar bu konuda çok düşünüyorum, belki de ondan.)
Benim için müthiş derecede aydınlatıcı bir yazı oldu.
Teşekkürler.
Aslında önsözde sadece bu kısım yoktu. Ben Kabbani'nin önemli bir Arap şair olduğunu biliyordum ama şiirlerinden haberim yoktu. Benim gibi bilmeyenler için şiirinin ana yönü ve buna ilişkin iki temel eleştiriyi göstermek istedim...
YanıtlaSilŞiir damarı az bu şiirlerin ama yine de eline geçerse oku bence, özellikle bahsettiğim o üç denemeyi.