Çamur da pek beğendi. |
Turgut Uyar’ın Büyük Saat’i hayli hacimli olunca araya başka kitapların girmesi benim açımdan kaçınılmazdı.
Marquez’in sırf girişteki “Neden on iki,neden öykü ve neden gezici?” kısmı için (A.Ural programlarından birinde okumuştu) bile alırdım kitabı ki öyle de oldu.
Eski mahalleden Niğde’li komşumuz Salih amcanın tıpkısı (bknz. arka kapak resmi,bknz. Salih bey amca) olan Sinyor Marquez ile tanışıklığımız Yüzyıllık Yalnızlık’a dayanır. Hemen bir kıyaslama yapacak olursak, haliyle, hacimli o romandaki karmaşa,ağırlık yok bu öykülerde.
Ama yazarımızın “büyülü gerçekçilik” tabir edilen üslubunu yine görmekteyiz. Arka kapakta yazdığı gibi “Usta, gerçekçilik dünyasıyla düşler dünyasını buluşturmaktaki eşsiz yeteneğini bir kez daha ortaya koyuyor.”(…) 1982 Nobel ödüllü Marquez, 18 yıllık (yanlış yok,18) bir zaman diliminde aralıklarla kaleme aldığı kısa öyküleri bir araya getiriyor.”
Bu 18 yılın serüveni başlı başına bir öykü bence.
Yazar yıllarca aldığı notları mı kaybetmez, roman olacakken senaryoya, olmadı öyküye mi döndürmez…: “ O kadar ki, öyküleri bitirecek gücü bulamadım kendimde. Nedenini şimdi anlıyorum: Kısa bir öykü yazarkenki çaba, bir romana başlarkenki çabayla aynı derecede yoğun oluyor.(…) Oysa öykünün ne başı vardır ne de sonu: Kıvamını ya bulur ya bulmaz.(…)” Ama bu 12 öykünün kıvamını bulduğu kesin. Gerçekten de ol-a-mayacak olanı olmuş,olabilirmiş gibi yazıp okutmak ustalık işi J Ki, kimi gazete haberlerinden türetilmiş, kimi gördüğü bir rüyadan…Hikâyelerin içinde harika bir şekilde işlenmiş gerilim unsurunun da olduğunu ekleyeyim hemen. Gerçekle düş arasında,görünenle görünmeyen arasında, müthiş bir üslup… Ya ortasında,ya sonunda bir yerde mutlaka şaşırtıyor sizi öykü,kurgu… İşte öykülerimiz (koyu renkliler en’in en’leri):
İyi Yolculuklar Sayın Başkan (Ölümüne hazırlanan yaşlı ,sürgün,devrik bir başkan:insanın hırsı biter mi?), Azize, Uyuyan Güzel’in Uçağı, Kendimi Rüya Görmek İçin Kiralıyorum,Ben Yalnızca Telefon Etmeye Gelmiştim (yağmurdan kaçmak için otostop yaptığı araçla akıl hastanesine giden ve orada hasta olarak kaydedilen zavallı Maria’nın tuhaf öyküsü), Maria Los Prazeres,Ağustos Korkuları, Zehirlenmiş On Yedi İngiliz (sinyora Prudencia’nın Papa’yı görmek için Roma ziyaretinde yaşadıkları),Poyraz, Senora Forbes’in Mutlu Yazı, Işık Su Gibidir,( iki kardeşin yaşadıkları apartman dairesini ışık gölü haline getirmenin sırrını bulup sandal sefası yaparken itfaiyenin olaya müdahalesi) Karda Kan İzlerin.
Hepsi de harika hikâyeler. Sevgili Kalemzade’ye not: Bahsettiğiniz o hikâye (köpeğine mezarının başında ağlamasını öğreten kadının öyküsü) bu kitapta ve adı da Maria Los Prazeres. Özellikle beğendiklerimden biri de bu olduJ
Kitabın adı: 12 Gezici Öykü
Yazarı: G.G.Marquez(1928 Kolombiya- (dostlarına bir veda mektubu yazan Marquez hasta)
Yayınevi : Can
Basım yılı : 2011
İlk basım yılı:1992
Çeviren: İnci Kut
Dün gece elime Aşk ve Öbür Cinler'i aldım ve Herman Hesse ile değiştirdim:) Yüzyıllık Yalnızlık ve Kırmızı Pazartesi yalnızca okuduklarım ama diğerleri evde sırada önerinle öne çekilecektir.
YanıtlaSilBu yorum yazar tarafından silindi.
YanıtlaSiltam da öykü mevsimi sanki. uzun kış geceleri, ısıtıverir. bugün sevdiğim biriyle konuşurken, "şiirden sonra en çok öyküyü severim, zira şiire en yakını öykülerdir" dedi. hele de marquez okumak, edebiyatın en tatlı yerine parmağını bandırmak gibi:)
YanıtlaSilNehir İda, önce öykülerden başla,zira Y.Yalnızlık!a hazırlık olur :) Teşekkür ederim. H.Hesse'nin Siddartha'sını da son anda geri koydum kitapçıda; yerine Tutunamaynlar'ı aldım :)
YanıtlaSilAglea; ne güzel ifade o öyle, hımm, edebiyatın en tatlı yerine parmağını bandırmak...kullanırım ben artık bu cümleyi:)
Nehir İda,atlamışım, okumuşsun sen zaten Y.Yalnızlık'ı. Onu beğendiysen öyküleri beğenmeme lüksün yok :))
YanıtlaSilMarquez, günlük yaşamı öyle güzel düşsel olana çeviriyor ki, beğenmemek imkansız..
YanıtlaSilSevgili Buket, bu cümlen tam özetlemiş anlatmak istediğimi.Teşekkür ederim.
YanıtlaSilGerçekten yıllarca bir kenara alınan notlar o kadar işe yarıyor ki! Bunu bilfiil yazarken yaşıyorum. Biliyorum. Keşke diyorum keşke daha çok not alsaydım, daha çok hatırlayabilseydim. Ayrıca yoğun konsantrasyonla yazılan şey ister öykü, ister roman, ister şiir olsun kesinlikle ayırt ediliyor. Uzun bir hikaye yazarken arayı soğutmak o kadar kötü ki, yazdıklarını yeniden yazmak, tekrar tekrar okumak zorunda kalıyor insan. Bazen bir kitabı okurken artık fark edebiliyorum yazarın o sayfaları yazarken konsantrasyonunu kaybetmiş olduğunu. Sonra birden yeniden tad alamaya başlıyorum. Anlıyorum ki bir başka gün yeniden yoğunlaşıp yazılmış.
YanıtlaSilPaylaşımınız için teşekkürler. İsmimi anmanız onur verdi. Var olun.
Estağfirullah Kamil Bey. İnş. kitabınızı ilk okuyup duyuranlardan olurum. Suzan Nur arkadaşımınki nasip olmuştu böyle :)
YanıtlaSilMarquez'i çok severim. Listeme aldım hemen kitabı, teşekkürler.
YanıtlaSilsalih bey amca'yı bilemem (tanışmadık) ama güzel bi abimizdir marquez, zayi olmaz onu okumaya ayrılan zaman:)
YanıtlaSil