Latincesi ‘ego’, Arapçası ‘ene’.
İnsanda hem iyi hem de kötü duygular vardır.
Bu sebeple insan şeytan gibi de olabilir, melek gibi de. Bu iki uca ulaşmak kendi irade yoludur.
İyi ya da kötü olmayı “iradesini” kullanarak kendisi belirler.
“İyilik” yaparak içindeki iyiliği güçlendirir, kötülüğü köreltip baskı altına alır.
“…İnsan mahiyetinde (TDK online, mahiyet: öz,vasıf,nitelik) çekirdek gibi, hem iyi hem de kötü duyguların fideliği olan bir merkez vardır. (?) Bütün insanlar bu iki merkeze ait duygularla donatılmış olarak bu dünyaya gönderilirler.
Dolayısıyla insan, iyi bir ailede doğar, iyi öğretmenler elinde yetişir ve daha sonra da iradesini iyilik doğrultusunda kullanırsa içindeki o iyilik çekirdeği büyüyüp ağaç olarak onun ikinci bir kişiliği olacaktır… Artık o, ufak tefek asabiyetleri, kusurları da olsa (çünkü bunlar insanın özünde hep vardır) kötülüğe meyil vermeyecektir….
BENLİK KAZANMA SIRLARI:
İnsan, ben, benim hayatım, benim iradem, benim yaptıklarım, benim sevdiklerim…diye diye kendisine bir mahiyet çizer. Bu mahiyetin çizilmesinde bir nevi fayda vardır. Çünkü insanın benliği Yaratıcının varlığına bir ayna, insan da buna şahit konumundadır. Tasavvufta buna esrar-ı hodî denir. Yani benlik kazanma sırları. Benlik kazanma sırları ile kendimize bir tasarruf sahası belirliyoruz.
Görüyor, duyuyor, anlıyor, yapabiliyor… olduğumuzun, kendimizin –kısmen- farkına varıyoruz.
Ama sonra… bakar ki “hayat” dediği şey tamamen başkasına ait. Ne doğumuna hükmedebiliyor, ne ölümüne...
Böylece kendine izafe ettiklerinden sıyrılmaya başlar ve “benlikten vazgeçme sırlarını” kavramaya başlar.
(...)Bir filozof (Descartes) , “Bende namütenahilik (TDK online: (Far.) : Sonsuz, ucu bucağı olmayan) duygusu var. Halbuki ben mütenahiyim (sonluyum), çünkü doğuşum bellidir ve öleceğim. Bende sonsuzluk düşüncesi olmaması lazım, çünkü ben sonsuzluğu bilemiyorum. Öyleyse bu bende bir namütenahinin tecellisidir,” diye düşünür. O, bu sözleriyle mütenahiden namütenahiye intikal ediyor.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder
Ölümü görün yazın bir şeyler, üşenmeyin.
E, üşenmeyin dedik ya:)