Pazar günlerinin algısı hemen her yerde benzer oldu. Geç kalkılan, uzun kahvaltıların yapıldığı, tembelliğin baş tacı edildiği günler.... Her zaman böyle olmasa da genelde böyledir, böyle olması beklenir...
Bu günlerde ise kalabalık ve neşeli tatil sofralarını özlüyorum. Ama geniş bahçeli evlerde, yaz bahar sofraları olacak. Neyse. Bu pazar, Hece Öykü'de çıkan, kitabım hakkındaki değerlendirmeyi bir kere daha okuyorum. Burada da izi kalsın. Bu basılı olarak ilk eleştiri/ tanıtım yazısı. A. H. Aydoğan yazmış.
Yazdıklarımda, tespit ve artı bir yön olarak, sadeliğe rağmen katmanlı anlatım var şeklinde cümleler olunca hoşuma gidiyor. En baştan beri düsturum bu yöndeydi.
Öykülerimde ironiyi başarmış görünüyorum bu eleştirilere göre. Bu da benim için çok güzel, çünkü ironi hiç de kolay bir şey değil bence, tıpkı kaliteli güldürmenin zor olması gibi.
Hece Öykü bu sayıda masal temasıyla çıktı. Ben de bir masalı kendime göre yorumlayıp yeniden yazdım. Adı Kırmızı Kadife Kutu. Bir başkasını da yazmıştım ama arkadaşlardan biri aynı masalı çalışmış diye duyunca diğerini yazdım...
Hece Dergisinde ise iki türlü yer aldım. İlki her ay bir yazara " Yazmaya Niçin ve Nasıl Başladınız?" sorusunu sordukları köşede ben cevapladım. Bu soru yazarlara hep sorulur ve bir şekilde cevap beklenir. Yazan kişi ise aslında nedenini bilmez ve düşünmeye başlar bu soru üzerine:)))
Hece'de ayrıca bir romanı incelemeye/tanıtmaya çalıştım. Okuyunca beni şaşırtan, beğendiğim bir roman oldu. Filistinli yazar Sahar Khalife'nin İlk Aşkım romanı.
Kendime bu kadar hatırlatma yeter.
Au revoir canlar. İyi pazarlar olsun...
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder
Ölümü görün yazın bir şeyler, üşenmeyin.
E, üşenmeyin dedik ya:)