"ÇÜNKÜ AYDINLIK, KONUŞULAN SÖZCÜKLERİN İÇİNDE."


YAZACAK ÇOK ŞEY VAR, YETİŞMEK NE MÜMKÜN, AMA ARTIK

 Bir yerden başlamalı.

 Daha doğrusu devam etmeli.

 Dile kolay 10 yıldır kesintisiz, tek blogda yazıyorum. Edebiyat ağırlıklı olsa da her telden yazdım.

 Bu süreçte ilk öykü kitabım iyi bir yayınevinden çıktı.

 Dünya değişti, ülke değişti, maalesef ikisi de kötü yönde.

 Babam öldü, evlendim,

kırkımı aştım, başka şeyler yaşadım vs..

 En dışımızda olanı, en kötüsü ise susmak zorunda olduğumuzu hissetmek, sinmek...

 Burasını açmaya lüzum yok. Yaşadığımız yer belli. Eğitildiğimiz yöntemler belli...

Evvelsi gün, kafamda uzunca bir zaman gezdirdiğim öyküye başladım. Ön çalışma sırasında rastladığım bir cümle, basit, aslında hepimizin bilip duyduğu, tabii ki, deyip geçtiği bir cümle belki:

"ÇÜNKÜ AYDINLIK, KONUŞULAN SÖZCÜKLERİN İÇİNDE."

Laf uzayacak asıl yazmak için oturduğum konu güme gidecek. Buyrun başlıyorum:

 İnstagram, facebook'u kapattığımdan beri tek sosyal medyam. Arada reklamlar çıkıyor haliyle. Genelde bakmadan geçerim. Bu kez Aret Vartanyan reklam vermiş.

 Adı kulağımızda olanlardan.

 Tv ekranında birkaç kez rastladıktan sonra bana bir şey vaat etmeyeceğini anlayıp geçmiştim*. Fakat ilanındaki TRANSHÜMANİZM  kelimesini okuyunca duraladım. Birebir çevirirsek geçen insan, yada insanlıktan geçiş gibi bir şey. Kabaca ne olduğunu biliyorum. İçinde yaşıyoruz zaten...

 

(Nette bulduğum derli toplu, özet bir yazı da şu adreste: https://10layn.com/10-maddede-transhumanizm/ Kısa sürüyor, mutlaka göz atın derim.)

Eğitim koçluğu,  kaliteli yaşam, yalnızlık, aşk, başarı, inanç sistemleri.. metindeki seçme kelimelere bakar mısınız!

 

Bunlar hep tuzak. Çünkü yaşadığımız, yaşamamız gerektiği söylenen bu hayatlarımız yalan, naylon.

 Parıltıların arkasında hep gizlenen şeyler vardır. Fizik kanunu bu!

 Dönemin ruhundan para kazanma girişimleri olarak algılıyorum bunları, bunun gibi pek çok şeyi.

 Ki yaşadığımız bu döneme ayak uydurmak durumundayız, geleceğe açık ve hazır olmalıyız ama transhümanizm gibi bir felsefeyi kabul etmeden önce iki kere düşünmeli bence.

 Robotlaşan insana koşmak yerine bu insaniliğin çürüyüşünü engellemeye çalışmak gerekirdi bence.

 Böyle durumlarda yorumlara bakarım hep. Benim gibi düşünen bir iki yorum dışında daha önce kendisinden eğitim- seans vs. almış ve memnun kalmış insanların ve "kendi kastından"** ünlü birkaç ismin yorumları.

 Doğrudur, mutlaka iyi işler yapmıştır, insanlara iyi gelmiştir, mutlu olmalarını sağlamıştır fakat işin pazar yönünü kimse görmüyor mu gerçekten? Kapitalist dünyaya uyuma yönelik olduğunu?

 Hem reklam olmasa kim ne kadar kazanır, ne kadar ününü koruyabilir değil mi bu devirde?

 Ekibin içinde Prof. Sinan Canan var. CNNTürk'te bir dönem Deniz Bayramoğlu'na takılıyordum, rastladıkça o da. Konukları arasında Canan da vardı. Sonradan keleklikleri ortaya çıkan o iki kişi de, neydi adları, biri diyetisyen diğeri kimdi ya, şu tombalak olup çok sevimli görünen. Hani corona virüs ilk çıktığında tuzlu suyla gargara mı yapın demiş, bir şey demiş :)

 Neyse, yaldızlı sözlerin etkisi kaybolup da adam gibi bilim sitelerine filan bakınca gördüm ki çok konuşan gerçekten boş konuşuyormuş:)

 Şöyle de yumuşatayım bu lafı: Çok konuştuğunda yanılma payın da artar.

 Son söz olarak yine de kendime yanılma payı bırakıyorum, bu program transhümanizme karşı nasıl yetişmeliyiz temelli bir eğitim de olabilir tabii ki.

 Asıl mesele kişilerden çok her şeyin insanlıktan uzaklaştığı ve her şeyin pazarlamasının olduğu bu çağ. Göçebe Düşünceler, soruyordun ya sen de, işte aynı mevzudayız aslında.

 

*(Bunda üniversitede depresyon yaşarken saldırdığım onca kişisel gelişim kitabının hiçbir faydasını görmediğim de etkili olabilir. Hatta namlı doçent psikiyatristlerin de. Ama asıl etkili olan kırkımı geçip de hayatta insana sadece kendisini yardım edebileceğini öğrenmem de. Elbetteki kılavuzlara ihtiyacımız olur, ama bu kılavuzları iyi seçmeli. Bir bakın etrafınıza, yaşam koçlarından, falcılardan, enerjicilerden,mucizecilerden, her konunun danışmanından, uzmanından geçilmiyor. Ne hikmetse adımına dünyanın parasını istiyorlar üstelik. Bu bir tesadüf mü sizce?)

 

** Bir de şu benim de! dahil olduğum "Anadolulu orta kesimin" hep alınıp durduğu bir "üst tabaka" mevzusu var. Bir kast sistemi. Murathan Mungan Alp Buğdaycı ilişkisini okuduğumdan beri aklımda. Yarın da onu yazayım.

 

 









6 yorum:

  1. Blog faaliyetlerinizin 10 yıldır tutarlılığı beni hayrete düşürüyor. Ertesi gün başarılar ve mutluluklar dilerim.

    Endonezya'dan selamlar.

    YanıtlaSil
  2. transhumanizm... her gün yeni bir şey çıkıyor.. "her şey bizim içimizde" klişe olacak ama öyle bence.:) eline sağlık Narda'cım:)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Gercek, çıkarsız kılavuzlar gerek. Gelenekteki aksaçlılar gibi....💓

      Sil
  3. Bir gittiniz, pir gittiniz. Ara sıra 10 yıldır azimle "blog" yazan bu faniyi de hatırlayınız. Kırık Potkal'dı, yamalı kalbinden mülhem Yamalı Poğaça oldu. Bâki selam.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Adnan bey, blogunuz halen izleme listemde. Uğruyorum. İz bırakamıyorum sadece, wordpress hesabımı kapattığımdan beri yorum yapamıyorum:) Buradan da selamlar.

      Sil

Ölümü görün yazın bir şeyler, üşenmeyin.
E, üşenmeyin dedik ya:)