KİMSE GİREMEZ


Kimse giremez yazıp astım kalbimin kapısına.

O gül yüzlü girip oturdu baş köşeye.

Güldü. Ben okuma bilmem, dedi.










İçimde...


                                                   
Bedenimden geçer kalabalık
Çöl uzak
İçimde şaşkın bir rüya





                                          
                                                                                   *
                                                                               

*Eric Zaner
Mısralar, Nesrin İnankul'un Pencere şiirinden





VARSAYIMSIZ


Alacağım cevaplardan (incinmekten) korktuğum için hiç soru sormadım. Varsaydım. Bilmeyerek de olsa, bunu  yaptığım için üzgünüm. Keşke yapmasaydım.

Ama; "no regrets";  önümüzdeki maçlara bakıcaz





ÖZENLİ


Seninle*  konuştuğumuzda, sözcüklerimi yeterince özenle seç(e)mediğim için üzgünüm…

                                                                                             




* Bu cümle, senin için. Yine de, senin yerinde başka birinin de olabileceğini bilerek söylüyorum bunu. Yani mesele sensin ama  aslında benim…


















KURŞUN KALEM : TELİF




Kurşun Kalem, iki ayda bir çıkan şiir ağırlıklı bir edebiyat dergisi. Menşei İzmir Karşıyaka. Dergiye göz atma fikri, genel yayın yönetmeninin internetteki bir röportajını okumamla gelişmişti.

Bu yılın son sayısının dosya konusu ise "telif".

Yazdıkları, Timaş gibi bir yayınevi tarafından gupsedilmiş bir yazıcı olarak benim de kuyruk acımın olmuş olması, konuyu daha dikkate almama sebep olmadı dersem yalan söylemiş olurum.

Korsan yayına karşı dikkatim ise, kitap ve sanat eseri üretenlerle tanıştıkça, üzerlerindeki emeği gördükçe gelişti.

Lafı uzatma Narda, dergiye gel J

(E)Mine Ömer'in sunusunda, acı ama gerçek cümleler hemen dikkatimi çekti…

Şiirleri, Grup Kızılırmak, Ahmet Kaya, Ferhat Tunç, MFÖ,Beyhan Çiçek gibi müzisyen ve gruplarca, izinsiz bestelenen şairler(dosya yazarları); şairlerin hak aramalarına karşılık küfür ve tehditlerle cevap vermeler;  TRT'ye -yine izinsiz- şiirleri besteleyip veren şahıslar, ama TRT'nin kimmiş bu söz yazarı diye sorma lütfunu göstermediği, şairin başvurusuna ise bizi ilgilendirmez diye cevap veren bir TRT…Belediye vb. kültürel etkinliklere çağrılıp 2. sınıf vatandaş muamelesi gören, konaklama,bilet ihtiyaçları bile karşılanmak istenmeyen edebiyat emekçileri… Yayınevlerinin "türlü çeşitliliği" Hak aranmaması için her türlü "bürokrasinin" mevcudiyeti…Üüü, okudukça bunaldım, tepem attı!

Edebiyata değer veriyorsanız, emeğe değer veriyorsanız, yazdıklarınızın intihalinden vb.den çekiniyorsanız mutlaka okuyun. Konuyla ilgili faydalı hukuki yazılar da var.

Dergide Gültekin Emre, Ayşe Kilimci, Bülent Güldal gibi yılların ehil kalemlerinin konu hakkındaki tecrübe ve görüşleri var. Diğer dosya konusu ise "Günümüz Yunan Şiiri". Bunlardan Sotiris Pastakas'ın şiiri, çevirinin şaşı gözlerine rağmen bende bir tat bıraktı.

ENTEL NARDA İŞ BAŞINDA :P


İki haftadır entelliğin tavanına vardım,siz de engin deneyim ve görüşlerimden eksik kalmayın dedim, başladım yazmaya :p

Şaka bir yana, artık bi' tarafımızı kaldırıp hayatın renklerini içinden gözlemek lazım di mi?

Yeni slogan da şu: Hayat 35'imden sonra başlayacak :p

Efendim önce evvelsi ve geçen haftalarda iki arkadaşımla buluşup güzelinden uzunca sohbet etmeyi becerdim: Biri şu güzellik (üstelik de burçdaş çıktık, daha ne olsun:p) Diğeri de bu. Geç de kalmış olsam bu güzel buluşmalar için  ikisine de teşekkür ediyorum. Ve ekliyorum, en azından İzmir'li blog yazarları olarak daha sık buluşmalıyız.

Güzel bir haber de kitapları çıkan arkadaşlarım ve onların tanıtım-kutlama etkinlikleri. Bunlardan en sonuncusu için geçtiğimiz cumartesi  (Nesrin İnankul'un yeni şiir kitabının tanıtım etkinliği için) Karşıyaka Ziya Gökalp Kültür Merkezindeydim. Veysel Çolak'ın yıllardır belediye bünyesinde gerçekleştirdiği şiir atölyelerinin tatlı meyvelerinden biriydi bu. Metin Bey ve Nesrin Hanım için arkadaşlarının düzenlediği bu samimi ve güzel etkinlikte, kitapların artısı ve eksisiyle açık açık irdelenmesi ve eleştirilmesi çok hoşuma gitti doğrusu. Nesrin Hanım'ın kitabı Gülyaşı'nı Cevdet Yüceer, Metin Soydeveli'ninkini MazharAlphan Bey irdelediler. (Bu arada en kısa sürede Mazhar Bey'in son kitabını okumak istiyorum. Mühür Kitaplığından)

Bu arada Nesrin Hanım'ın bu kitabının imge ağırlıklı ve daha başarılı, duru,özgün şiirlerle dolu olduğunu söylemeden geçemeyeceğim. Yıllardır emek verdiği şiirde daha ileriye gideceği aşikâr. Onun gibi çalışkan ve canayakın birisini tanıdığım için kendimi iyi hissediyorum J

Evet, bakalım başka ne havadisler verebilirim :p

ÇÖPÇATAN A.Ş



Aranıyor

Boylu-boslu, okur-yazar ve dahi entelektüel
İngilizce,Fransızca ve Türkçe bilir
Belki biraz çok bilir
Ama  şaka kaldırır,  nüktedan,
Mazbut,evine bağlanabilecek
Tabii ki Galatasaraylı,
Felsefe ve sinema düşkünü
Kadın kıymeti bilecek olan
Annesinin hazır ettiği tüm çeyizlik borcamlarını kullanmış
Sarma ve mantı yapacak kadar iyi aşçı ve eşini mutfağa sokmayacak kadar bunda iddialı (inanmayanlar için yaptığı yemekler  videosu gösterilebilir)
Edith Piaf,Türkan Şoray,Sofia Loren... hayranı

Bir boğa erkeğine


26 yaşından gün almamış,
Kesinlikle entelektüel
Sıcakkanlı, kendiyle barışık
Tercihen Türkan Şoray benzeri 
İstanbul’da ikamet eden ya da edebilecek olan
Helal süt emmiş bir hatun kişi aramaktayız.

Lütfen ciddi olmayanlar bu ilana başvurmasın  :)

VİRGÜLSÜZLER SİZİ!


Son dönem okuduğum “yeni” metinlerde virgül kullanılmaması, benim buna hayret edişim ve sonra kendimi yadırgayışım ve derken Cioran’ın o sözü : Bir virgül için ölünen dünya düşlüyorum. ( Virgülsüz cümle mi olur len:p)

Lisedeyken bir edebiyat hocamız da şöyle bir cümle söylemişti: Ünlemini, soru işaretini, noktasını, virgülünü kaybetmiş insan. Sadece tırnak işareti kalmış.

Gerçekten de öyle bir insanlık, çoğunlukta: sadece kendisi, sadece kendi düşünceleri.

Ben küçük yazımın başına döneyim, kaldığım yerden devam:

Ve’yi kaldırıp  virgül koydum. Virgülü sildim, tekrar “ve” koydum. Hangisi olmalı, düşünüyorum.


UZUN HİKAYE, BULUT ATLASI,SKYFALL


Geçen ay, yukarıdaki  üçlüye indirmiştim izleyeceklerimi, ama son kertede aslında hiçbirini izlemek istemediğimi fark ettim ve izlemedim.

Ama beyazperdenin yakınlardaki Türkiye vizyon sayfasına baktığımda De Niro amcanın iki filmi gözüme çarptı hemen.  Tarantino manyağı da DiCaprio ile bir western çekmişmiş, püüü, dedim kendi kendime :p

Zemeckis'in Denzel Washington'lı Flight'ı da izlenebilirmiş gibime geldi.

Hansel ve Gretel: Cadı Avcıları, aksiyon,komedi,korku. Vay anam dedim bunu görünce, hizmette sınır yoktur.

Hiçkok amcanın biyografik filmini de yapmışlar bak, oyuncular da baba yani, Sir Hopkins, Lady Mirren. Erkek izleyiciler için bir de S. Johansson var, atlamayalım :p

Animasyonlar?…  Ya Miyazaki ya Chomet olursa.

Peter Jackson Tolkien'in tüm film haklarını satın almış galiba; Hobbit'le devam. Belki kafa dağıtmak için gitmeli buna.

Jean Reno'yu severim ben, Leon'dan başlayan hatırı var.  Alt yazılıysa giderim, Fransızca duymak istiyorum bu ara :The Chef, komedi.

Bu kaçıncı Anna Karenina? Gitmem :p

Haneke'nin bir filmi var, bak merak ettim ama adı klişe: Amour :p

Oktay Akbal, tiyatroyu değil, sinemayı severmiş. Tiyatro fazla gerçekçigelirmiş ona. Sinemanın düşsel evreniymiş onu mutlu eden. Ben artık ikisini de sevmiyorum galiba :p







YOKSA SİZ HÂLÂ BKGEBY' Yİ OKUMADINIZ MI? ÇOK AYIP !



 "Italo Calvino'nun Bir Kış Gecesi Eğer Bir Yolcu adlı yeni romanını okumaya başlamak üzeresin. Rahatla. Toparlan. Zihnindeki bütün düşünceleri kov gitsin. Seni çevreleyen dünya bırak belirsizlik içinde yok oluversin"

(İlk cümlesi romanın. Nasıl, 1-0 önde değil mi sinyor Calvino?)

İnternette Sinyor Calvino'nun bu çok hoş ve (bence) muzip  eseri hakkında elbette ki çok şey var; baktım biraz, siz de bakın.




Hiç mi kötü eleştiri yok derseniz: http://www.doktormurat.net/?gn=kd&ID=974&b=bir-kis-gecesi-eger-bir-yolcu  (Lakin lafa karışmam lazım, Calvino bunu 1979'da yazmış, benzerleri ne kadar vardı bilmiyorum, ama  başarılmış bir biçim olduğu kesin. Ayrıca  iyi ve dikkatli okurlar bu kitaptan bir tat alabilirler zannımca:pp)

Bir de bunun gibi emeğin güzellikleri var:

Bir de epey aradım şu girişte yapılan "okurun kitap tasnifleri bölümünü". Mecbur ben yazacağım tek tek:

Okumana Gerek Olmayan Kitaplar
Okunmaktan Başka Amaçlar İçin Yazılmış Kitaplar
Daha Yazılmadan Önce Okunmuş Kitaplar Sınıfına Dahil Olduğu İçin Kapağını Açmaya Gerek Olmayan Kitaplar
Yaşayacak Başka Hayatların Olsa Kesinlikle Bunları Da Okurdum Ama Ne Yazık Ki Ömrünün Geri Kalan Günleri Sayılı Olduğu İçin Okuyamayacağın Kitaplar
Okumaya Niyet Ettiğin Ama Daha Önce Okuman Gereken Başka Kitaplar Olmasaydı Okumak İsteyebileceğin Kitaplar
Şu Anda Çok Pahalı Olduğu İçin Yarı Fiyatına Düşmesini Bekleyeceğin Kitaplar
Herkesin Okumuş Olduğu Ve Bu Nedenle Senin De Okumuş Sayılabileceğin Kitaplar
Uzun Zamandan Beri Okumayı Düşündüğün Kitaplar
Uzun Yıllardan Beri Arayıp Bulamadığın Kitaplar
Çok Uzun Zaman Önce Okunmuş Olsa Da Şimdi Yeniden Okunabilecek Kitaplar
Hep Okumuş Numarası Yaptığın Ama Artık Gerçekten Oturup Okumanın Zamanı Gelmiş Olan Kitaplar


(Yaa, nasıl, iyi okur olmak kolay mıymış :p)

Ben kısaca şunları da  ekleyeyim ama, malum, serde gevezelik var:

SEVGİLİ GÜNLÜK


"Yeni bir yaşam özlemiyle geçer günler. Bulamadan, hatta arayamadan. Gerçek günceler yazılmaz hiçbir zaman. Gerçek yaşantılar niye hep unutulmak istenir? İşte insanlar dört yörede. Ne de çok gülerler içki içerken. Yalnızken dertlidirler, uzaklarda, yitik. Ama üçü beşi bir araya gelince basarlar kahkahaları. İşleri yolundadır, mutludurlar, para boldur ceplerinde. Avuntu, hep avuntu. Boş, anlamsızcasına. Evet, gerçek yaşantımız yok bu güncelerde. Yazarların güncesinde büsbütün yok. "             


İnönü hakkında ne yazacağını bilemeyecek bir tarih/ Ziya Osman Saba için boş salon/ Necatigil ve kare şiirleri /  Tahir Alangu nasıl yazardı/ Cansever'in uzun Kirli Ağustos'u/  Neruda çeviren Hilmi Yavuz/  Bir "anne yalnızlığı"/  Hürriyet'in insanlığı öldüren muhabirleri/ Exupery'nin çığlığı/  Pen toplantılarında neler konuşulur:İsrail hep aynı İsrail/  Nobelli yazarlar bile dedikodu yapabilir/ Burnu büyük Dağlarca/  Mario Puzo'nun Baba'sı filme çekilse ne güzel olur/  Atatürk'ü saptırmalar/ Muzdarip Soljenitsin/  Muhtırayla, darbelerle yaşamak/  Asaf Halet/ Bir gar kanepesinde ölen eski milletvekili, geleceği parlak gazeteci/  İlhan Berk'le İstanbul gezmeleri/  Baudlaire/  Füruzan'ın yersiz uzamış son öyküleri/  Biten arkadaşlıklar,evlilikler/  Mizahçı Oğuz Atay/   Sait Faik,Sait Faik/  Yazmak boş bir uğraş (mı)/  Güzellik diye bir şey yok ki/  Paris'i çalmışlar/ Sartre'ın annesinden kurtuluşu/ Şiir acımasızdır/  Sıkıcı TDK toplantıları/ Boris Vian/  Müşfik Kenter'in başarısız oyunu/    Kürt sorunu... Ve 1970-1975 aralığına dair daha bir çok şey...


"Sonra anılar da eskiyecek…"


Kitap:            Yeryüzü Korkusu
Yazarı:          Oktay Akbal
Yayınevi :     Can
Basım yılı:    1992

SİZİ EN YAKININIZ KADAR TANIMAK İSTİYORUM

                  

En yakınınız!.. Tanır mı bizi en yakınımız? Babamız, anamız, kardeşlerimiz, karımız, kocamız,kızımız,oğlumuz, kırk yıllık dostumuz, arkadaşımız… bunlardır en yakınlarımız. Ama en az atnıyanlar bunlardır!Bizi herkesten çok tanıdığına inananlar. İnanç kadar yanıltıcı ne var. Tanıyorum diye bırakır anlamayı, tanımayı, öğrenmeyi. Oysa bildiği, tanıdığı belki de on yıl önceki  ben'dir. Kişi değişir zamanla. Kendine bile yabancılaşır. Ama bizi herkesten iyi tanıdığına bir kez inanmış kişi vazgeçmez bildiğinden. "En yakınınız kadar sizi tanımak istiyorum" diyen baksın çevresine, en yakını bildiğine, gerçekten onların tanıdığı gibi mi? Kimse kimseyi tanıyamaz diye yazdım kaç kez. Biz bile tanıyamayız kendimizi. Tanısak, ne yapacağımızı bilirdik., sağlam bir yol tutardık, durmadan yanılmazdık, aldanmazdık! Bir insan, tek bir kişi değiliz ki biz! Hangi kişiyi tanıyacaksın? İçimizde yaşayan insanlardan hangisini?