Ağlayan...



Ağlayan Çayır değil, Ağlayan Eleni! Ağlayan hep öksüz, hep kadın… Bu filmden kalan tek evrensel gerçek bu...


Bir zamanlar ben de böyle ukalaydım;

araya yabancı kelimeler katınca bir şey oldum sanıyordum. Fiyord, Norveççe'de zaten körfez demekmiş. La gezi programı sunucusu, ha bire ne fiyord, fiyord, fiyord deyip duruyorsun, çok güzel körfezler var desen dilin mi kopar?

Nobel komisyonunun üyelerini de Nobel Parlamentosu seçiyormuş. E yani, parlamento diyorum, siyaset diyorum.

***

Sandığımız Adam

Saçları uzadığı için kafasında bir ton kıvırcık olan uzun boylu adam, gerçekte sandığımız kişi değildi. Sandığımız cevizdi ve oymalıydı.Ceviz derken ceviz ağacındandı. Aslına bakarsak bir ceviz de sandıktı. İçinde cevizini saklayan bir sandık. Ceviz, içi ve dışıyla ceviz olduğuna göre, cevize sandık demek bir bakıma hatalı da olmaktaydı.  Cevizi, içi ve dışı diye ikiye ayırırsak, cevizin dışı sandık demeliydik. İçinde içini taşıyan bir sandık. Evet, artık böyle bilimsel bir çabanın ürünü olan bu tanımı kullanmalıyız.

Kendine Ait Bir Ada

J. Deep'in de bir adası varmış.

Mavi Köşede ÖYKÜ Kırmızı Köşede ROMAN



Vallahi öykü yazmak daha zor.

Çok iyi bir öykü ve roman okuru olup öyküler ve roman yazmaya çalışmış (hatta, cahil cesaretiyle yazıp yolladığı ilk ve tek roman "taslağı", adı sanı belli bir yayınevi tarafından çalınmış :p)  biri olarak gönül rahatlığıyla söylüyorum bunu.

İyi bir öykü yazmak, iyi bir roman yazmaktan daha zor. En azından daha kolay değil.

EĞİTİM ŞART!


Önlük- yaka ile eğitim ilk kez Sümerler'de görülmüştür.

Örf, bilgidir. Âdet ise geriye dönmek demektir.

TARİHİ ROMANDA NEDEN GERÇEKLİK ARIYORUZ?

Tarihi romana, Türk okurların ezici çoğunluğunun ve tarihçilerin, akademisyenlerin ilk ve en önemli olarak "gerçeklik" üzerinden bakmaları hakkında düşünüyordum da...

Az önce facebook'ta bir arkadaşımın paylaştığı bağlantı üzerine... (Elif Şafak'ın son kitabı üzerine bu bağlantı. İki eleştiri söz konusu. İlki, romanı mimari ve tarihsel gerçeklik açısından eleştiren bir mimarın, diğeri de bu eleştiriyi eleştiren  Semih Gümüş'ün.)

-18 KİTABI

Memleketin hali etvarı ortadayken edebiyat vesaire yazmak içimden gelmiyor. Ancak bloglarımız böyle zamanlarda kaçış yeri işlevi de görüyor; sığınılacak bir liman... (İnterneti de elimizden alıp eciş bücüş bir şey yapmaya çalışıyorlar zaten. Ama ne demişler Sultan Süleyman'a kalmadı bu dünya!*)

Unutma Bahçesi

Bu kitabın filmini yapmak isterdim işte…

hiç kırık

Nasıl bir hayal kırıklığı…

Resmen kolu kanadı kırılıyor insanın.

İnsan gerçekten de sevdiğinin kusurlarını görmüyor…