Saçları uzadığı için kafasında bir ton kıvırcık olan uzun
boylu adam, gerçekte sandığımız kişi değildi. Sandığımız cevizdi ve oymalıydı.Ceviz derken ceviz ağacındandı. Aslına bakarsak bir ceviz de sandıktı. İçinde
cevizini saklayan bir sandık. Ceviz, içi ve dışıyla ceviz olduğuna göre, cevize
sandık demek bir bakıma hatalı da olmaktaydı.
Cevizi, içi ve dışı diye ikiye ayırırsak, cevizin dışı sandık
demeliydik. İçinde içini taşıyan bir sandık. Evet, artık böyle bilimsel bir
çabanın ürünü olan bu tanımı kullanmalıyız.
Ceviz sanmadığımız adama dönersek, saçları kısayken de
uzunken de aynı adamdı. Fakat saçları uzunken de kısayken de sandığımız adam
değildi. Âşık olduğumuzu sandığımız adamdı. Orası kesindi. Gerçek kimliğini
öğrenmemiz için filmin sonunu beklememiz gerekiyordu. Yönetmen harika bir iş
çıkarmıştı. Yakın plan çekimler
harikaydı. Açılar, crane, ışık kullanımı... netlik ayarıyla oynamalar... ne
ararsan vardı. Sanat yönetmeni bir oscar'ı hak ediyordu. Giderek âşık olduğumuz
adam da. Filmin sonunda asıl kimliği ne çıkarsa çıksın -katil oydu galiba-
gözdemiz o olacaktı. Artık karizma karakterin önünde gidiyordu. Yoksa kötülere
kim âşık olacaktı? Onlar da insandı nihayetinde. Karizmasız kötüler için durum
vahimdi ama. Bir an önce image-maker'lara başvurmalıydılar. Kimse âşıksız
kalmamalıydı.
Bunları sinemadan dönerken Selma'yla uzun uzun konuştuk. Uzun
boylu, zayıf bir adam peşimize takıldı. Selma'ya "Bir dakika lütfen,
konuşabilir miyiz?" dedi. Yaşı bizden oldukça büyüktü. Selma uzun
saçlarını salındırdı. Yanına sokulup "Ama hem yaşlı hem kıvırcık saçları
yok" dedim. Güldü, "Bir şey söyleyecekmiş adam, bir şey değil"
dedi. İtiraz ettim "Ama Selma, sandığımız adama benzemiyor bu." Selma omuz silkti, "Çok fazla film izliyorsun"
dedi.
"Sandıklardan neler çıkıyor bir bilsen."
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder
Ölümü görün yazın bir şeyler, üşenmeyin.
E, üşenmeyin dedik ya:)