YALAN SÖYLEDİM: ÜMİTSİZİM




 Şu http://zefiryazin.blogspot.com/2013/03/civanm-2.html   yazıyı okuyunca hep içimde olan ama bazen "zaten herkes biliyor bunları" diyerek, bazen de üşenerek yazmadığım  bu konuda bir iki lakırdı etmek geldi içimden.

Evvela, bu yazıdaki blog ve izleyicilik hakkındaki tespitlere katıldığımı söyleyeyim.

AMME HİZMETİ 3: BEDAVA YILLIK FALINIZ :)


YÜRRÜ BE KOÇUM,BU SENE KİMSE TUTAMAZ SENİ!

İlk 6 ay iş, son 6 ay aşk hayatın süper! Olsun da artık! 2010'dan bu yana  iflahın kesildi. Neyse ki gıcık Satürn çekildi önünden. Kendini tanıma yıllarındı 2010-2012 arası. Uranüs daha etkin gari. Parlıyorsun ve gözler üzerinde. Yarışa hazırsın, yürü be KoçumJ


MÜSRİF BOĞA

Yeni yıla zevk-ü sefa içinde girdin ama böyle devam etmez! Salma kendini!
Aşkını canlı tutman lazım, kaldır poponu, sevdiceğine küçük numaralar yap, çiçektir, yemek hazırlamaktır, artık sana kalmış orası.
Aile- ev işleri bu sene de senin üstünde. Ha, bir de tıkınmayı kes!
Cânım Uranüs sana da uğrayacak, yenilik iyidir,unutma, o hantal gövdeye iyi gelir J

İKİZLERE TAKKE BOL

Bu sene size de cömert çatlak İkizlerJ  İş- kariyer planlarını yürütmek için iyi bir zaman,çalıştır saksıyı.
Geçen sene aşk  acı biber sürdüydü ağzına. Soğuk sulardan, membalardan başını alamadıydın. Hadi gari 2013 serbest J

B PLANI - KUM


Şubat ayında dergi alıp burada bahsedemediğim için bu kez 2 dergi aldım: B Planı ve Kum.

B Planı'nın bir kere adı çok güzel. Adını facebook'ta bir arkadaşımın sayesinde duymuştum, kitapçıda görünce aldım.

DENEME BİR-Kİ...*


Keşke yakınında olsaydım. Sabah peşine takılır, işe yürüyüşünü izlerdim. Öğlenleri ya da hafta sonları, açık hava kahvelerinde çay içişini seyrederdim, saklandığım gazetenin sayfaları arkasından, kaçamak bakarak.  İnce bıyıklarını çekiştirişine gülerdim için için. Griye kaçan mavi gözlerinle baktığın garsonu çağırır, onun gözlerine bakar "Bi' kahve daha" derdim, sen gittikten sonra. Öfkeli öfkeli,  ne olacak bu memleketin hali deyişini hatırlardım, sonra da  "Boşver" deyişini e'yi uzatarak. Cumalardan çıkışında suskunluğunu. 




Doris Salcado'nun bir "çalışması"











*Bir cümleyi, düpedüz, ....'den (ç)almışım gibi geliyor, ama tüm kitabı gözden geçirecek değilim bir cümle için. Hem o da kim bilir kimden çaldı kaç cümleyi :)

YAZMAMAK İÇİN 1000 SEBEP



Hiçbir şey olmamış gibi devam edip gittiğimi kim söylemiş? Merhabanın bile bir sorumluluğu varsa, gördüğüm her aynı renk gözde seni hatırlıyorum, diye başlangıç cümleleri olan bir hikâye yazmayı düşündüm. Galiba kötü bir başlangıç?

*
Sesimi duyan 17, yüzüme bakan 25, kafa kâğıdım 35 diyor. Bu aralar hissettiğim yaşla hiç alâkaları yok.

*
Hemen her yazısına yorum yazmak istediğim, ama inatla kendimi tuttuğum iki blog var*. Kendime göre sebeplerim var tabii. İradem olmadık yer ve zamanlarda, aptal saptal konularda kendini gösteriyor, ona da şaşırıyorum.

*
İnsan kendi kendine konuşmaktan çekiniyor galiba. Yoksa kendiyle mi demeliydim?

*
Yoga hakkında bir yerli programda, yaşlıca ve kadın bir psikiyatrist şöyle dedi: Eskiden teyzeler, halalar, yaşlı komşular… dinleyen ve teselli edip öğüt veren insanlar olurdu hep, konuşacak insanlar olurdu çevrede. Artık bunlar yok. Bunun için para verip psikologlara, bizlere geliyor insanlar.

*
Valide sultanın bir lafı var: "Bu dünyayı nasıl tutarsan öyle gider."   Kısaca: Salla Gitsin Kapsülleri. Her sabah ve yatmadan önce her gece, onar adet yutulacak.
..

Kötü not: Yapabilseydi valide sultan önce kendi uyardı o sözüne.
*: Yazdıktan sonra, olduğundan da saçma gelen bir şey daha.



fotoğraf: Andrus Fowler

PULBİBER MAHALLESİ TARİHİ



Bir deliydi mahallemiz ilaçlarını içmeyi unutmuş
Mahallenin sapığı mantosunun önünü açıp
Düşlerinin pul pul dökülen derisini gösterirdi Leman'a
Minör hayatların majör depresyonu,
Eklem yerlerinde iyileşmezdi egzama.
Ay sedefe yakalanmış yüzüyle
Saklanırdı bulutların arasında
Aniden açılan bir bavuldan
Sokağın ortasına, tekerlenerek çıkardı sonra.
Dünyaya bir kadının eli değse Zeyna!
Şöyle ağır bir halı gibi çırpılsa
Tozlar havalansa…





MALİNA

Malina, Bachmann'ın öykülerinin çoğunda dile getirmiş olduğu bir temel tutumun yeni bir yansımasıdır. Ona göre, ikinci dünya savaşını izlemiş olan savaş sonrası dönemi, belki ilkinden de korkunç olan bir savaşın yaşandığı dönemdir. Bu  savaş artık cephelerde, dış dünyada değil, insanların iç dünyasındadır; en büyük hedef, insanları iç dünyalarından yıkmaktır. Bu yıkım ve cinayetler, artık tarihin belli dönemlerinde değil, günlük yaşamımızda yer alır. Ona göre insanın insanı manevi açıdan, sevgisizliklerle, türlü yaralamalarla öldürüşü, gerçek cinayetleri oluşturur; boyutları daha geniş olan sonraki tüm cinayetlerin, büyük kıyımların temeli, bu günlük cinayetlerde aranmalıdır

*

Malina, düşünceli, beni izliyor, sonra konuşuyor: çok şey soruyorsun bana, ve çok erken soruyorsun.
*
Tek bir cümle, artık kendisine olan olmuş insana güvence vermeye yeter mi ki? Bu dünyadan olmayan bir güvence gerek.
*
… her gün bir sonraki gün için sipariş veriliyor, sorunlar bulunup tedavüle çıkartılıyor, belli sorunlar yok aslında, sorunlar üstüne konuşulduğu duyuluyor ve bu yüzden de sorunlar üstüne konuşuluyor.
*
Bana bir portakal suyu hazırlayacak ve kahve yapacak. Bütün bir yaşamın varlığı, şart değil. Bütün yaşam, bu.  
*
İnsanın manevi varlıklarına el konulması diye bir şey olabiliyor mu acaba? … o durumda değer mi hâlâ bu güçlüklere katlanmaya? 
*

Ben o zamanlar ezildim, çok önemli bir ritmi yitirdim. Bunu insan sonradan bir daha kazanamıyor.
Çünkü kişi hep birini düşünmek zorunda kalırsa, o insan için sürekli duygular üretmek zorunda kalırsa, o zaman gerçekten mutsuz olur.
*

Bir ölüm olayında ve bir mezarlıkta nasıl davranılacağını bilen kimse kalmadı artık. 
*
Malina: "Doğal olarak hiçbir şey öğrenemedin. Ama zaten içinde var olanı, zaten bildiğini işledin. Sence az mıdır bu?"

Dedim ya güzel roman Malina. Okuyun, okutun.


ROL YAP BANA


Şu çiçekçi dükkanının önünde koşarken durmamın tek nedeni, vitrinde duran bir demet kırmızı zambaktı, kırmızıdan yedi kat daha kırmızı böylesi zambakları o güne değin hiç görmemiştim, ve vitrinin önünde Yusuf vardı… 

Onun numarasını çevirebildiğimden bu yana hayatım nihayet akışını durduruyor, artık çarkın dişlileri arasına sıkışmıyorum, çaresiz güçlüklerle karşılaşmıyorum, artık ne ilerliyorum, ne de yoldan çıkıyorum; çünkü nefesimi tutuyorum, zamanı durduruyorum, telefon ediyorum ve bekliyorum. 

Yusuf bana asla soru  sormadığından, kuşkuyla bakmadığından  ve beni  asla suçlamadığından, benim de kuşkularım yitip gidiyordu. Yusuf çenemdeki iki dikbaşlı tüye bakmadığından, gözlerimin altındaki ilk iki kırışık üzerinde durmadığından, ilk sigaradan sonra öksürmemden rahatsız olmadığından, üstelik düşünmeden bir şey söylemek  istediğimde eliyle ağzımı kapadığından, henüz söylemediğim  ne varsa, bir başka dilde ve tüm benliğimle ona söylüyorum.