ÖLMEYECEKTİN NEVZAT!


                                               

Vapur kalabalık değildi. İki arkadaş tenha bir köşeye oturdular.

Kitaplar, yine..

Şikeste, Türker Ayyıldız'ın YKY'den çıkan öykü kitabı. Mayısta almışım ama ancak geçen hafta okuyabildim.

ÇOK GÜZELSİN, GİTME DUR...

Böyle yakın geçmişimize ait gazete vb. yazılarını okumak kadar ufuk açıcı bir şey yok galiba... Yani okuduklarıma, Taner'in o dönemde eleştirdiklerine bakıyorum - siyasi görüş vb.den bağımsız olarak- toplumumuzun sakat yönlerinin yeni olmadığını, bilakis kökü derinlerde arızalar olduğunu ve sorunların çözülmek yerien en fazla günübirlik çarelerle geçiştirildiğini, böylece de kangren olduğunu görüyorum.... Meğer ne rezil, uyuşuk bir milletmişiz! Şimdi böyle diyorum diye birileri beni linç etmeye kalkar diye de korkup bu bahsi uzatmıyorum! Malum, durumlar belli...

Birkaç alıntıyla bitireyim en iyisi. Görülecektir ki bir gıdım yol alamamışız o günlerden bu yana.... kısacası  zihniyetimiz sakil...

ŞİŞHANE'YE YAĞMUR YAĞIYORDU...

Haldun Taner de geç okuduğum yazarlardan. Oysa bu kadar geç kalmamalıydım.

Keşanlı Ali Destanı'nı çocukken Tv'den izlemiştim. Tabii ki TRT'de.

Şamama kim, sen kimsin, herkes haddini bilsin, repliği aklımda kalmıştır, bir de " Kıllısı, kılsızı, hırlısı, hırsızı, donlusu, donsuzu..... heeep buradan geçer" gibi sözleri olan o tirad...

Meraklısı intenetten bakıp bulsun bu güzel oyunu. Gülriz Sururi ve yakınlarda kaybettiğimiz eşi Engin Cezzar oynamışlardı... Tabii o zaman bu isimlere aşina değildim, ilkokulda filandım galiba...

Neyse, gelelim Taner'den okuduklarıma.

Elbette ki öncelikle Şişhaneye Yağmur Yağıyordu / Ayışığında Çalışkur.

Dönemi itibariyle, entelektüel kimliği itibariyle Taner'in yazdıkları çok önemli bana göre. Bunu özellikle gazete yazılarının toplandığı, Çok Güzelsin Gitme Dur,  Ölürse Ten Ölür, Canlar Ölesi Değil gibi düzyazılarının toplandığı seri için söyleyeceğim.

Dönelim Şişhane'ye Yağmur Yağıyordu'ya... İlk basım 1953.

KAZ DAĞLARINA DÜŞEN YOL

Uzun, ince,üç köşe yel...
Yukarı,  yukarı.
Özlüyorum bir şeyleri.
Sen en fazlasısın içlerinde.
Rüzgâr uzun zamandır böyle soğuk olmamıştı. Çayım daha masaya gelmeden soğudu her seferinde. Ama rüzgâr değil de ayağımın altında serili deniz yaptı sanki bunu.
Ve sevgilim,
Sakın incitme beni, rüzgâr olup soğutma kalbimi hiç.