Vapur kalabalık değildi. İki arkadaş tenha bir köşeye
oturdular.
Peyami Safa, bir
yazısında, öyküye, romana pat diye girmek gerektiğinden bahseder, öyle uzun,
ağdalı girişler istemez. Ki oluru da budur bu yazma işinin.
İşte burada da böylece
güzel bir giriş yapmış. Basit ama güzel. Değil mi? İki arkadaş vapurun
tenha bir köşesine çekilip başbaşa verdiler.
Acaba ne konuşacaklar?
Ah, kedileri bu merak öldürtür, hikayeleri de bu merak
okutur.
Neyse, Server Bedii
namı ile yazdığı romanlardan Selma ve Gölgesi'nin* girişiydi bu bahsettiğim.
Ahım şahım bir roman değilse de, ben senaristlerin yerinde
olsam bunca abuk subuk diziye, k.ımdan ne uydursam da diziyi devam ettirsem
pespayeliğine mesai harcayacağıma alır bu esrarcengiz romanı dizi yaparım.
İster o dönem ile, ister bugüne uyarlayarak.
Ama adam gibi senarist isteriz, kitabın içine eden
prodüksiyonlardan değil. Tersine kitabın verdiği lezzeti daha bile yukarı
çekecek bir yapım olmalı. Ki müsait bence buna bu roman.
Unutmayın bu kıyağımı sevgili prodüktörler, hadi yine
iyisiniz:)
Ve son olarak Server Bedii'ye itirazım var: Nevzat,
ölmeyecektin sen!
* Kitabın ilk basımı 1941.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder
Ölümü görün yazın bir şeyler, üşenmeyin.
E, üşenmeyin dedik ya:)