SUYU ARAYAN ADAM VE HÜZNÜN FİZİĞİ

 

Suyu Arayan Adam'dan blogda bahsetmeden olmazdı.

Şevket Süreyya Aydemir'in otobiyografik kitabı bu.

Balkan Harbiyle başlayan çöküntü ve süregelen savaş, çile zamanlarını bizzat yaşamış, cumhuriyet devrinde önce cezalandırılmış (komünist diye) sonra önemli görevlerde bulunmuş, asker, öğretmen ve politikacı.

Yakın tarihimize ait bu tür otobiyografik eserleri önemli buluyorum. Mutlaka okunmalı.

Aydemir'in Osmanlı'ya hayran bir fert olarak başladığı yolculuk Turancılığa evriliyor, Bakü'deyken de bizzat şahit olduğu Rus devrimiyle komünizme.

Tuna kıyılarındaki çiftliklerini bırakıp Bulgarların çetelerinden kaçarak Edirne'ye göç eden bir babanın oğlu olarak doğar. Annesi de Bulgar zulmünden kaçmıştır. Edirne'de yokluk içindeki çocukluğunu anlattığı ilk bölüm çok güzel, beni çok etkiledi üslup olarak da, ama dönemin şartları bakımından çok hüzünlü. Koca bir imparatorluğun çöküşü ve bunun farkında bile olamayan bir idari kesim...yoksulluk içinde bir hayat, ama çocukluğun saf hatıraları...

İki ağabeyi (biri Sarıkamış harbinde) şehit olurlar. Kendisi de yaşını büyüterek orduya katılır. Yayan olarak aylarca yürür. Bu arada "Anadolu gerçeğini" fark eder...

Enver Paşa denen kifayetsiz ve diğer İttihatlılar, arkadaşı Nazım Hikmet (duygularıyla hareket eden saf ve coşkulu bir şair), İstiklal Mahkemeleri...Rusya'daki devrimin kıyıcılığı ve birçok tarihi olay ve kişilik hakkında bizzat tanıklıkları...

Cumhuriyet sonrası ise daha çok aldığı görevlerden bahsetmiş. 408 sayfalık hacimli bir kitap...Ama anlatımı sayesinde çok kolay okunuyor.

Okurken bu ülkenin ne zorlukla kurtarıldığını ve kurulduğunu bir kez daha hatırlıyorsunuz, görüyorsunuz... O acıları okudukça bugün hiç kıymet bilmediğimiz ortaya çıkıyor...hiç sahip çıkamadığımız...İsrailli şirket gelip en bereketli Ege toprağını, iflasın eşiğindeki çiftçiden üç kuruşa satın alabiliyor ve kimse buna dur demiyor mesela... Oysa daha dün kaç can vererek alınmıştı bu topraklar. (Basit bir milliyetçilik değil bu, yaşadığımız yerden bahsediyoruz, hayatımızdan, geleceğimizden.)

Ve kodlarımıza işlemiş birçok huy, zihniyet de ortaya çıkıyor kitabı okurken. Bugünümüzle ilgili birçok ipucu barındırıyor...

Bhasedeceğim diğer kitap Bulgar yazar Georgi Gospodinov'un, yayınlandığı zaman çok lafı edilen Hüznün Fiziği.

Fena değil ama çok da şey etmeyelim. Yani bahsedildiğine göre yepissyeni bambaşka bir şey bekliyordum ben.

Postmodern tarzda, eklektik yazılmış bir anlatı. Yazar da bunun farkındaki girişteki alıntılarda  Hemingway'in şu sözüne yer vermiş:  Okur tercih ederse, bu kitabı kurmaca olarak kabul edebilir.

 Hüznün Fiziği, yaşlanmak, yaş almak üzerine. Bir daha geri gelmeyecek şeyler için duyulan bir hüzün bu.

Anlatıcı kahraman da bir Georgi Gospodinov. Başkalarının bilinçlerine girebilen bir çocuk derken bir adam, derken bir yazar... Dedesinin anılarıyla başlayan bir hayat anlatımı. Sıkılmadan okunabilir bir anlatı.

(Bu arada Türk dizilerinin trajedilerle dolu saçmalığı bu kitapta kaydedilerek dünya literatürüne girmiştir, yapımcılara duyrulur!)

Boza içip tulumba tatlısı yiyen, trafikte korna çalan sınır komşumuza selam.

(İki kitabı tesadüfen arka arkaya okuduktan sonra fark ettim ki Bulgar zulmünden kaçan bir ailenin ferdinin hayat hikayesini okumuşum, sonra da Bulgar bir yazarı...)

 

 

2 yorum:

  1. Merhabalar.
    Koca bir imparatorluğun çöküşü... Bu cümle beni öyle derinden yararlar, içimi kanatır ki, kelimelerle bu acıyı dile getirmem mümkün değil. Zaten elde edilen şeylerin kıymeti bilinmemeye buradan başlanmış. Ardından kanla irfanla kurtarılan ve kurulan Anadolu'nun verimli topraklarının, İsrail gibi siyaonist bir ülkenin tüccarları tarafından satın alınması, insanın daha da içini yakıp kanatmaktadır.

    Çizdiğiniz tabloya bakınca, demek ki biz bunları hak ediyormuşuz demeye dilim bile varmıyor. Biz nasıl bir millet olduk böyle?
    Kaleminize, emeğinize ve yüreğinize sağlıklar dilerim.
    Selam ve saygılarımla.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Bazen çevreme bakıyorum, önemli bir kesimin umrunda değil, gelecek algıları varsa çocuklarının iyi bir meslek edinmesi kadar kısa erimli...yaşayacak bağımsız bir ülke kalacak mı meçhul bu gidişle..
      Teşekkürler.

      Sil

Ölümü görün yazın bir şeyler, üşenmeyin.
E, üşenmeyin dedik ya:)