THE CATCHER IN THE RYE / ÇAVDAR TARLASINDA ÇOCUKLAR -2-

S:23’den: “….Bir kitabı okuyup bitirdiğiniz zaman, bunu yazan keşke çok yakın bir arkadaşım olsaydı da, canım her istediğinde onu telefonla arayıp konuşabilseydim diyorsanız, o kitap bence gerçekten iyidir.”

S:38’den: “… Ackley akşam yemeği saatine kadar odada takıldı, Pencey’deki nefret ettiği kişilerden bahsetti, çenesindeki o koca sivilceyi sıktı; mendilini bile kullanmadan. Doğrusunu isterseniz, o piçin mendili olduğunu bile sanmıyorum…”

S: 121’den: “…Bir şeyi çok iyi yapıyorsanız, bir süre sonra, dikkatli olmazsanız gösteriş yapmaya başlıyorsunuz. Ve sonunda da iyi olmaktan çıkıyor yaptığınız.”

S: 125’den: “…örneğin insanların çoğu arabaları için deli oluyorlar.Hafifçe çizilse bile üzülüyorlar,durmadan mil başına ne yaktıklarını konuşuyorlar. Arabalarını aldıkları gün , başlıyorlar daha yeni bir arabayla nasıl değiştiririz diye düşünmeye….”

Kitabın adının kaynağı ise sayfa 162’de.

         Bence, şimdi yazılsa bildik sayabileceğimiz ama sonraki kitap ve filmlere nasıl bir kaynak olduğu hemen anlaşılabilecek bir kitap Çavdar Tarlasında Çocuklar.

THE CATCHER IN THE RYE / ÇAVDAR TARLASINDA ÇOCUKLAR -1-


Yazar : J.D. Salinger   (1919- Ocak 2010, Amerika)

İlk yayın yılı : 1951     ( aslında ilk olarak 1945 ve 1946'da seri olarak tefrika edilmiş.)

Basım yeri ve yılı : YKY , 22. baskı, Mart 2010

Çeviren : Coşkun Yerli



          Kitabı birkaç saat içinde okuyuverdim. Ve her sayfası bir film sahnesi olmak üzere bir Amerikan filmi seyretmiş oldum. Mecburi bir Amerikan sineması seyircisi olarak filmden memnun kaldığımı söyleyebilirim rahatlıkla. :)

        Yazar ve bu kitabı için yeterli bir ön açıklamayı ikinci bölüme aldım zaten Wikipedi’den.
        Ben de birkaç satır kendim eklemek istedim. (Ama bu sıcakta kafam ve parmaklarım ne kadar iyi çalışacaklar, bilmiyorum.)
        Kitapta, yeniyetmelik bunalımlarını yaşayan 16 yaşındaki Holden’ın, içinde bulunduğu, bulunmaya zorlandığı düzene başkaldırısı yine Holden’ın ağzından, kendine has bakış açılarıyla (topu topu 3-4 günde olanlar hem de) anlatılıyor. Ve bu öyle samimi, gerçekçi, güzel yapılıyor ki kitabı en sevdikleriniz bölümüne rahatlıkla koyabilirsiniz.

        Tabii kitabın Holden’ın argo ve küfürlü diliyle yazılmış olması, bunalımdaki hemen her Amerikan genci gibi cinsellikle ilgili problemlerinin anlatılması bazılarımız için biraz nahoş gelebilir. Ama ben –en azından bu çeviride- korktuğum kadar müstehcenlik görmedim. Bu, kitabın beni içine çekmesinden dolayı da olabilir, tekrar okumam lazım anlamak için :) Tabii 1950’lerden bugüne dünyada ve ülkemizde müstehcenlik sınırları epey genişledi, o da ayrı bir mevzu.

        Kitapta altını çizdiğim hemen hiçbir yer yok. Ancak,bu etkilenmediğim anlamına gelmiyor tabii ki. Kitabın tüm ruhu, uslübunda: sadeliği ve Holden’ın samimiliği, kendine has düşünceleri ve safiyetinin kayarcasına anlatılışında.

        Bu arada çeviride de hiçbir aksaklık görülmüyor. Orjinalini bilmesem de iyi bir çeviri olduğu anlaşılıyor.

        Kapak da başka türlü olabilirdi. Fazla sade sanki?

        Off, çok sıcak!