"Halamın görümcesinin eşinin cenazesine gittik,
Soma'ya..."
"Komşumun kocasıydı Alaybey'dekilerden biri. Çocukları
benimkilerle yaşıt..."
" Kızımın sınıf arkadaşının babasıydı."
Halanın görümcesinin eşi, komşunun kocası, kızının arkadaşının
babası... bile bile ölüme yollananlar hep tanıdıkların, bizden birileri.
Bu arada, ben şimdiye dek hiçbir "vekilin, müsteşarın, patronun,
müdürün, müfettişin, denetçinin" oğlunun-kızının ya da kendilerinin
"iş kazasında" öldüğünü de duymadım. Onlar bizlerden değil demek ki?
Biz kim miyiz?
Kâr artırmanın ilk ve tek yolunu işçinin giderlerinden
kesmek olduğunu düşünerek, ucuz ve kalitesiz kaynak gözlüğü, iş ayakkabısı
alıp, eskiyen çelik halatları yenilemeyip, çalışanlar şikâyete, yenisi için isteğe
geldiklerinde "Daha yeni aldık şu kadar, şu kadar da para ödedim, vermeyin
yenisini" diyen, sipariş formlarını imzalamayan "patronlara"
çalışmak zorunda olanlarız.
Sesini yükseltenlerin mimlendiği fabrikalarda, madenlerde,
tersanelerde çalışmak zorunda olanlarız.
Ohsas, (eski adıyla) Haccp, Iso belgelerini kâğıt üstünde
alıp denetleme zamanı yaklaşınca ayakları birbirine dolanan, standartların
sağlanması için görevlendirdiği mühendis ve forman'leri eğitimlere katılmış
gibi gösteren ama yollamayan müdürlere çalışmak zorunda olanlarız.
Belge denetimlerinde denetçilere "her türlü ikramı"
yapmayı iş güvenliği önlemlerini almaktan yeğ tutan "finans ve pazarlama müdürlerine"
çalışmak zorunda olanlarız.
Biz kim miyiz?
Alın terine inananlarız.
Biz kim miyiz?
İşçinin emeğinin karşılığını alnının teri kurumadan veriniz
diyen bir peygamberi tanıyanlarız.
Biz kim miyiz?
Biz para için çalışan ama paraya tapmayanlarız.
Biz kim miyiz?
Biz, siz değiliz.
Ama sizinle buluşacağımız yere şimdi sizden önce varmış, size
Soma altından seslenenleriz.