Kilit taşlı yolda ağaçlara, nehre, çitlere baka baka
yürüdüm. Irmağın koyu yeşile boyalı çitleri üç metrede bir fenerle süslenmişti.
Kara, soğuğa rağmen insanlar dışarıda, ırmağın
kenarındaydılar hep. Bu canlılığı özlemiştim. Gözlerimi kapatıp kendimi başka bir evrende bulmayı düşledim. Kafamdaki
yerli ya da yersiz onca düşüncenin
hepsini bir çukura gömmek
ve tasasız olmak
istedim.
Mümkün mü bu ülkede?
Bak, işte bunu yapmayacaktım hani?
Bu yüzden işte bloga da yazı yazamadım ay boyunca. Söylesem
tesiri yok, sussam gönül razı değil demiş
Fuzuli. İşte o hesap. Çoğunluğu hepimizin malumu olan ama ya bezdiğimiz ya da korktuğumuz için söyleyip yazamadığımız şeyler yüzünden. Ve bunlar yetmezmiş gibi kendi kişisel
sorunlarım.
Bu durumda yapılacak tek şey, anda yaşamayı öğrenmek.
Yazımın girişine dönüyorum. O anda çoğunlukla başardım ve tatilimin o kısmının tadını
çıkardım. Kışın değil yazın gitseydiniz gibi birtakım ters seslere rağmen
kafamda hiçbir şey belirlemeden. Nehir, kar, (Lüleburgaz'da hasta olup yapamadığım
kartopu atışları da dahil buna) sevimli kafeler, şehir parkları, ördekler, onun
benden benim ondan tırstığım erkek kuğu, dünya için küçük ama benim için büyük
fırlamalıklar... Güzeldi.
Şimdi daha iyi görüyorum ki mükemmelliyetçilik duygum da sandığımdan
daha fazla yoruyormuş beni. Mükemmelliyetçilik
an'da gerekli değil bana.
Bir şey daha netleşti kafamda: İnsan özünde kötü bir varlık. Dünya da o yüzden hep
kötü ve öyle kalacak. İyiler aptallıkarına yansınlar(!)
Dün akşam tv'de rast gele dolaşıyordum. Bi' bk yok. Millet
gibi netflix'e filan saramadım
henüz. Trt müzikte türkü programı vardı ama türküler kötüydü. Yine de izledim
biraz. Çocukluğumdan beri izlediğim iki türkücü. Yaşlanmışlar iyice. Bir an
için böyle insanların hayatımızın bir parçası olduğunu hissettim. Ölüp gittiklerinde üzülüyoruz bu
yüzden. En son Ayşen Gruda gitti
değil mi? Neyse. Duayen türkücülerden birisi sanırım kendi eseriydi bir türkü
okudu. Sevmedim fazla, ama nakarat şöyleydi:
İnsanoğlu bir hoş olmuş
Kalbi sanki bir taş olmuş
Bu dünyanın ipi kopmuş
Ayaklar şimdi baş olmuş.
Ne kadar doğru bilmiyorum ama "Eyvah, ahir zamana
kaldık!" diye yazılıymış taa bir Mısır
papirüsünde. Dedim ya bu dünya aslında hep böyle bir yermiş ama bazılarımız
şaşılası bir saflıkla farkında değilmişiz:)
Ayfer Tunç da, Heceöykü'nün 91. sayısındaki
röportajında böyle söylemiş. Keşke daha uzun bir söyleşi olsaymış o da...
2017 kasımından 2018 kasımına kadar, hatta aralığı da dahil
etmeliyim, berbat bir zamandı benim
için. Yine de şükür bu günü
gösterene diyorum. Şükrettiğime kırgın ve kızgın olsam da onu yok sayamıyorum.
Irmak boyunca yürürken bunu da düşünmüştüm: Allah var mı, varsa şu an kimin
yanında? Lisa'nın, John'un, Cakunla'nın, İştar'ın? Kimin yanında?
Eva Demski'nin
kalın bir romanını eve dönüşte bitirdim. Son sayfalarda şöyle yazılıydı:
"Çok sayıda kardeşle ve hep Tanrı huzurunda geçirilen
bir çocukluk. Dünyayı kurtarma konusundaki anlaşılmaz yavaşlığıyla Tanrı'ya
yardımcı olmak gerektiğini belki de çok erken yaşlarda düşünmüştü."
Fotograflara bayıldım önce onu söyleyeyim ve evet lütfen ne o güzel kalbini ne de blogunu otların sarmasına izin verme...
YanıtlaSilBazen çok umutsuzluğa kapılıyor insan, yeşil tutmaya çabalamak zor oluyor. Teşekkürler.
SilŞu aralar köydeki komşular sıklıkla tarlalara pişirmelik ot toplamaya gidiyorlar.. bu çağrı o yüzden hic yabanci gelmedi 😁 yazıdaki fikirlere katılıyorum. Insan hakkında, dünya hakkında ve okuduğunuz kitabın içindeki cümleler hakkında hemfikirim. Kendimde farkettiğim bir şey var, bu haklı olduğumuz şeyler hakkında artık yazmak istemediğim 😑
YanıtlaSil(Valla otlardan balya yapılır, o kaa çok olmuş) 😄
Uzun bir süre bir köyde oturup bahçe işleri öğrenmek istiyorum, bıktım şehirden.Siz köy deyince depreşti içimde.
Silİçimizde birike birike bakalım ne olacak. Adam olmaz bu millet diye bitireyim:)
Oleomac marka sırt tırpanı var bizde. Bahçıvanlıkta görevli ekiple gelip biçelim. :)
YanıtlaSilDünyayı kurtaran kadın olmayın bence. Hayata hep doluvermek yıpratıyor insanı. Arada Şair Nedim'e kulak verip boşvermeli hatta.
"Dökülen mey, kırılan şişe-i rindan olsun"
Gelin gelin, çaylar kahveler hazır:)
SilKulaklarıma küpe olacak son sözleriniz.
Canım ilk yazılar çok küçük okuyamadım
YanıtlaSilKar bu arada içimi ısıttı...5 senedir kar görmedim
Çok uğraştım düzeltmek için, sanırım az önce başardım yazı boyutunu düzeltmeyi.
SilKarlı bir şehirde okudum üniversiteyi ama o zamandan bile kar anım yoktur. İzmirli biri olarak içimde kalmış benim de kar sevgisi:)
Hemencik aldım takibee :) Şu yazı boyutunuzu az daha büyütmenizi önerebilir miyim bu arada ?:) Ve beklerim ben de bebiş bloğuma ;) Sevgiler :)
YanıtlaSilSanırım düzeldi, dün çok uğraşmıştım yazı boyutu için.
YanıtlaSilUğradım size.
fototğraflar çok doğal..
YanıtlaSilHava kapalıydı, daha cıvıl cıvıl çekmek isterdim. Cep telefonuyla çektiğim şekilde yayınladım.
Silne güzel bir gezi olmuş bu, anı yaşayabilmek benim de istediğim bir şey:) fotoğraflara da bayıldım Narda'cım, sevgiler:)
YanıtlaSilAn'ı yaşama konusunda mesafe katetmeye başladığımı düşünüyorum:))
SilSevgiler benden.
O beyaz- mavi şato ne çok merak ettim.
YanıtlaSilİnsanoğlu özünde kötü demişsin ya evet ama iyiler de var neyse ki...kötülerin kötülüklerini her gün okumaktan, sonuçlarına katlanmaktan ruh hastası olacağız:(
Selamlar...
Eskişehir Sazova Parkında, Masal Şatosu deniyor. Turistik amaçlı yapılmış. Biz gittiğimizde kapalıydı.
Silİyiler var ama ne kadar zayıflar:(
bütün noktalara ve bütün temaslarına katılıyorum, aynı fikirler farklı tarzlar şeklinde dokunuyor hayatıma sürekli, bir gülün dikenleri gibi sürekli kanatıyor ellerimi koklamak isterken...
YanıtlaSilHer şey güzel olacak diye diye yaşamalıyız galiba ...
SilKonuyla ilgili değil sadece duyuru yapmak istedim...Değerli Blog arkadaşım, İnsana Davet sitesinin mobil uygulamasını bu hafta çıkarttık. Sizi de uygulamayı kullanmaya davet ediyorum, uygulmanın linkini sitemde bulabilirsiniz. Blogger da paylaşımlarınız daim olur inşaallah... Destekleriniz için şimdiden teşekkür ederim, sağlıcakla kalın...Selam ve Dua ile...
YanıtlaSil