İtiraf edeyim biri bahsedene
kadar Ot diye bir dergiden habersizdim ki bu
bahis de birkaç ay öncesine dayanıyor.
Genç kafalı, teenager kıyafetli bir dergi Ot. Muhalifin önde gideni haliyle :)
Murat Menteş, Hakan Günday,
Ece Temelkuran, Hatice Meryem, Tarık
Tufan, Murat Uyurkulak gibi bilinen isimler var. (Meryem'in öyküsüne dikkat.)
Menteş'in Gülse Birsel'den
aşırdığı başlıklı " Peki ya sevgi, peki ya saygı, peki ya seks?"
yazısı okunabilir.
Benim en sevdiğim yazılar ise
sevdiğim iki oyuncuyla yapılmış röportajlar oldu: Haluk Bilginer ve Settar
Tanrıöğen röportajları. Jehan Barbur'ün
yazı-şiir-şarkı sözü karışımı da acayipti:)
Tanrıöğen'in şu güzel cümlelerine
bakın:
"Bana kalırsa kolay olan
hiçbir şey yok. Şans diye bir şey varsa şanslı olduğumu düşünüyorum. Ben hayat
kaygısı ve gündelik meselelerle kendimi germekten hoşlanmıyorum. Bu yüzden
parayla ve eşyayla ilişkimi yok denecek düzeyde tutuyorum. Bir durumun içine
girdiğimde ne yaparım demekten çok, ne yaparım da o durumun içine girmem diye
düşünüyorum. Şu an yaşadığım köy evinde iki sene hiç dışarı çıkmadan
yaşayabilirim ve bir memur maaşıyla rahatça geçinebilirim. Yıllar geçtikçe şuna
karar verdim; insanı diğer canlılardan ayıran tek özellik elleriyle eşya
yapabiliyor olması ve başına bela olan da bu. İnsan zeki filan değil, bilakis
aptalın önde gideni. Şahane yaşayabileceği bir hayatı ıskalıyor. Eşyasız tabii
ki olmazama en azından bunu bir ihtiyaç düzeyinde tutarsın. Günümüzde insanlar
birbirine göstermek için eşya ediniyorlar; en çok da o eşyalar yoruyor
insanları, hasta ediyor. Teknolojiyi daha rahat, daha konforlu yaşamak için
kullan, kabul ediyorum bunu. Ama para nedir yahu? Paranın ve eşyanın tutsağı
olmuş bir hayat; böyle gelmiş böyle gidiyor..."
********************************************************************************
Bilginer ise özeleştirilerde
de bulunmuş... Ve son sözleri: Kimliğimdeki doğum tarihi 1954. ama ben hâlâ 25
yaşındayım. Yaş denilen şey benim için yalnızca bir rakam. Bazen şaşırıyorum,
ben ne zaman 60 oldum, niye oldum? Diye iç geçirerek.
*********************************************************************************
Tarık Tufan'ın hikaye başına aldığı epigraf Osman Konuk dizeleri; çok güzel:
iyiydik
ikinci tokatları kültürel
fark kuramıyla açıklıyorduk
birincisi doğaçlamaydı zaten
üçüncü tokat ama insan
haklarına aykırı.
*********************************************************************************
Ve tabii dergiyi asıl almama
neden bir arkadaşımın (Blogu da var) ürünlerinin de
yer alması:
" Beklerken büktüğüm çay
kaşıkları,
Kırıp üzdüğüm kesme şeker...
Hesabı kapatmaya geldim"
Köşesinin adı da ne güzel:
Ihlamur Günlükleri
*********************************************************************************
Ve Jehan Barbür'le yazının kapanışı:
Çok güzelmiş bu dergi. Ilismisti gözüme bir yerlerde. Ama içeriği hakkında hiç bilgim yoktu. Sevdiğim yazarlar da varmış. Ece, uyurkulak, v.d. Teşekkürler bu güzel paylaşım için.
YanıtlaSilAlıntı yaptığın paragrafa bayıldım. Harika söylemiş. En kısa zamanda alıp okuyacam.
Tamrıöğen ve Bilginer röportajları, evet...
SilKeyifli okumalar öyleyse.
Ben de takipçisiyim derginin... İki röportaj da çok iyi gerçekten. Bu arada bir süredir o tarz bir başka dergi de yayında. Kafa (bi dünya)... Bu ay kapakta sevgili Zeki Müren var hem.
YanıtlaSilKafa, not edilmiştir :)
Sil