Henri Cartier-Bresson; via by supruntu.tumblr.com |
KAYIP giderken o an, dokununca bana
Parlak, madeni bir vuruşla:
Titrer duyularım. Duyumsarım.: Muktedirim.-
tüm boyutlarıyla günü yakalamaya.
Tamamlanamaz hiçbir şey,ben bakmadan,
durur tüm oluşumlar kıpırdamadan.
Olgundur artık bakışlarım ve bir gelin gibi
yaklaşır herkese arzu ettiği her nesne.
…
Tanrı’nın, bu çok eski kulenin etrafında,
dönüp duruyorum binlerce yıldan bu yana;
Ama bilmiyorum henüz, bir şahin miyim, bir fırtına mı
ya da büyük bir şarkı.
…
Canımız istediği gibi resmedemeyiz seni,
İçinden sabah çıkacak olan alacakaranlık
Eski boya çanaklarından çekip aldık
Aynı fırça darbelerini ve ışık huzmelerini,
Ermişler onlara sarıp saklar seni.
Resimlerden duvarlar koyuyoruz senin önüne;
Öylesine ki binlerce duvar durur çevrende.
Saklar seni çünkü ellerimiz,
Kalbimiz çoğunlukla açıkça görse de.
…
Yalnızca bir kez olsaydı tam sessizlik.
Sussaydı tesadüfî olanla ortalama olan
Ve komşudan gelen gülüşmeler
Ve gürültüsü beynimdeki düşüncelerin
Beni açık ve uyanık olmaktan alıkoyan.
…
Bu dünyada yalnızım ama yeterince yalnız değil,
Kutsamak için her anı.
Bu dünyada azıcığım ama yeterince az değil,
Durmak için önünde senin bir nesne gibi,
Karanlık ve akıllı.
İstiyorum iradem olsun ve irademle yürümek
Eyleme giden yolda.
Ve sessiz,sakin,sanki çekingen zamanlarda,
Birşeyler yaklaşırken,
İstiyorum bilenler arasında olmak
Ya da yalnız kalmak.
…
İstemem hiçbir yerde bükülmüş kalmak
Çünkü yalan dolana benzer bükülüp kıvrılmak.
….
Birbiri ile geçindiği söylenemeyen:
Çünkü ölümün notasıdır hep yükselmek isteyen-
Ama barışırlar karanlık arada
Titreyerek ikisi de.
Şarkı güzel kalsın diye.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder
Ölümü görün yazın bir şeyler, üşenmeyin.
E, üşenmeyin dedik ya:)