BEN ÖYLE DEMEK İSTEMEDİM

 

Yaşadığımız dönem (hele de otuz beş yaşın üzerindeyseniz size daha çok net gelecektir) olağan dışı bir dönem. İçinde debelendiğimiz havuzu ya da çamuru anlamlandırmazsak dingin bir yaşam ihtimali elimizden kayıp gider, gidiyor.

Kabaca postmodern dediğimiz (aslında modern sonrasından ziyade modernin sonucu ve devamı demenin daha doğrusu olduğu) bir dönem...

Teknolojinin muazzam sıçraması, insanların hızlanması ve bunun getirdiği sorunlar...

Sınırların bulanıklaştığı hatta yok olduğu zamanlar...

Sınırların kalkmasının artı yönleri de var, ama eksi yönleri de çok rahatsız edici sonuçlara yol açtı. 

İnsanlar, saygısız, sabırsız, ayrıştırmacı davranır, cahillikleriyle gururlanır oldular, işinde uzman bir profesörün paylaşımının altına "Yanlış biliyorsun, araştır bence." yazanların varlığı gibi şeyler ortaya çıktı. 

Beş cümleden oluşan bir paragrafın altına, cümlelerde asla geçmeyen anlamları yükler oldular, konuşmanın bağlamını görmediler, göremediler. Sosyal medyada ne yaygaralar çıkarıldı böyle.... 

Postmodern ve geldiğimiz durum deyince önce Lyotard akla geliyor. Bununla ilgili bir kısa yazı yazdım ama şimdi "yanlış anlamaların edebi boyutu"ndan bahsedeceğim kısaca.

Burada üstadımız Umberto Eco. 

Yorum ve Aşırı Yorum kitabında Eco, yıllar önce yine kendisinin ortaya attığı okur merkezli yorumlamanın aşırıya kaçtığı belirterek düzeltmeler getirir.

Eco, muazzam bilgisi olan o eski tip profesörlerden. Göstergebilimci. Ortaçağ uzmanı. Romanlarında uyguladığı teknikle dünya edebiyatında önemli bir isim oldu.

Bu kitabında, ta Roma'dan, Yunan'dan yola çıkarak anlatmaya başlıyor. 

Okurun metin üzerinde sınırsız yorum hakkına sahip olmadığını açıklıyor. Bir metinden asla çıkaramayacağınız sonuçlar vardır, diyor haklı olarak.

Ben bu kitaptaki hermetik yorum/okuma kısmına özellikle bayıldım. Edebiyat dışında günümüzdeki birçok yönelimin kaynağını, etrafımızda milyonlarca şifacının, dizilimcinin, spirütüelin, metafizikçinin, gri bölgecinin, numerologun, dünya düzdürcülerin vs. vs... olmasının kaynağını keşfettim. 

Hepsi, Eco'nun tabiriyle "hermetik bilgiye" dayanıyor. Bilimselliğin, pozitivistliğin, kural koyucu modernizmin karşısındaki, bastırılmış uçta.


Bu konudaki yazım Hece Dergisinin 345. sayısında. (Eylül 2025)

Merak ederseniz bakın derim.








6 yorum:

  1. İki şey var bizim ülkemiz ve profesörlerine dair: onların da varlığına, yaptıklarına -çok haklı olarak- güçlü şüpheler duyulmaya başlandı. Ülke sahte akademisyen/profesör cenneti adeta. Tek bir makale yayımlamaktan aciz, yazan öğrencilerinin emeğine çökmekte beis görmeyen, hatta de/da ayrımını bile yapamayacak cehalette çoğu. (Hani başka dil bilmeyi geçtim -bu örnek ondan- daha kendi dilini bile bilmiyor ki adam.)

    Bunun tam tersi bir tarafta da yeterli "müridi" olmadığı, yalnızca kendi tezlerine/kendi bildiği istediği konulara çalıştırmadığı için akademisyen adaylarını, iyi derecede kabul edilen standartta "atıf" alamadığı da hakir görülen, camiada sevilmeyen, ve pek şaşırtıcı olmayacak biçimde inanılmaz kaliteli akademisyenlerimiz de mevcut.

    Sınırlar, teknoloji bir de bu cehalet dönemi ile birleşince bizim adımıza (son) kerteye gelinmiş oldu ne yazık ki

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Debeleniyoruz ülke olarak, evet sonuç bu. Gerçekten de "görülmediği" için kıyıda köşede kalmış değerli insanlar var. Liyakatsizlik diyorduk, adamlar diplomasız çıktı, daha nasıl bir son nokta olabilir ya:(

      Sil
  2. Çok doğru bir tespit Gerçekten de bu dönemi anlamlandırmaya çalışmazsak hem ruhen hem de zihnen yorgun düşüyoruz. Yazınız bana da düşünme fırsatı verdi, satır aralarında kendi yolculuğumu gördüm. Kaleminize sağlık, yine çok değerli bir paylaşım olmuş.

    YanıtlaSil
  3. Sanırım yozlaşma denilen şey bu. Ülke her alanda yozlaştı, sosyal medya da bu yozlaşmayı körüklüyor diye düşünüyorum. Öyle bir şey ki, yıllar önce Demokrat Parti döneminde hayatı o cepheden, bu cepheye savaşlarda geçen İsmet İnönü için "asker kaçağı" diyenler olmuş:) yani insanların ağzı torba değil. Yalnız ben de artık her uzmanım diyene, her profesöre güvenemiyorum özellikle pandemi ve aşı dayatmasından sonra böyle oldum. Şimdi ABD'De, Avrupa ülkelerinde o yapılan aşının çok tehlikeli olduğu konuşulmaya başlandı. Doğru dürüst araştırmadıklarını itirafları bile geldi. Tüm dünyayı kobay olarak kullanmışlar. :(

    YanıtlaSil

Ölümü görün yazın bir şeyler, üşenmeyin.
E, üşenmeyin dedik ya:)