başlangıç: bir kez daha
Islanarak kaçışan iki küçük oğlan gülüşüyorlardı bir yandan
çığrışırlarken. Balkonu öğle sıcağında
yıkamıştım içimden gelerek. Asılı
havluyu almak istedim. 60 derece eğimle yağıyordu ve beni duşa tuttu damlalar,
bir olup dövdüler. Gülerek girdim içeri ıslak havluyla. Yağmurla aramda bir şey
yok.
Saat 16.04. Karanlık,
tuşları göremiyorum neredeyse. Ağaçların köpürmesi durdu, diz boyu çalıları
görüyorum eğleşip duran iki yana salınıp.
Penceremi açıp sarktım. Dışarı soğuk içerisi sıcak şimdi.
Güzel bir çimen ve toprak kokusu var. İçindeki kayaları kırılıp bina dikilmeyen
arsadan geliyor.
Gök gürültüleri gitmemiş. Sokaktan sel suyu sakin akıyor, durulmuş,
sarıdan berrağa.
Çocuklar yok, sokak
boş. Yıldırımlar ileriden patlıyor, toki'lerin ordan.
Penceremden kollarımı uzattım ve alnımı. Şıpr şıpır öpüldüm.
Bu eski yağmur, dostum olan.
16:28
Bulutlar öyle kaplamış ki alttan alttan, gördüğüm tüm
atmosferi, sanki güneş batmış da akşam olmuş. Rüzgar sürüyor ama onları
hızlıca. Doğudan batıya yediyor. Baktım başımı biraz daha uzatıp, yağmur bitmiş, gök
gürültüsü ısrarla kalmak istiyor ama.
Bulutların nasıl da yürüdüğünü görüyorum çıplak gözümle.
Bu bulutlar eski, dostum olanlar.
Rüzgar batıdakileri de aldı şimdi, hepsini kuzeye sürüyor.
Yeşilbayır’a doğru. Yağmur kolonları var ileride. Artık oranın misafiri olacak,
belli.
Ama bana veda öpücüğü kondurmadan gitmez, şimdi yine yıkıyor
önümdeki eriğin dallarını uslu uslu.
Sen insana yağmuru sevdirirsin :)
YanıtlaSil:) Bazen bıktırmıyor değil.
Sil