BURADA NE İŞİM VAR?

Dergiden tanıdığım birkaç arkadaşı hafta başında aramıştım, bugün buluşur muyuz diye. İşlerimiz sarkabilir cuma akşamı tekrar haberleşelim demişlerdi. Hasılı kelam kimse müsait olamadı, geç olsun da güç olmasın dedim.

Belli bir yaştan sonra arkadaş edinmek genelde zordur,

ben ise çocukluğumdan beri yalnız sayılırım. Uzun yıllar önce birisi beni asosyal olarak nitelemişti, çok üzülmüştüm. Son 10 yıldır bir arkadaşımın da yönlendirmeleriyle, bilinçli adımlarla bunu değiştirmeye çalıştım. Artık eskisi kadar değilim ama insanın mayası neyse o galiba. Vıcık vıcık ilişkileri, yüze gülüp arkadan söylenenleri duydukça böylesi daha iyi diyorum, az ama öz olsun, fakat evlilik ve  şehir değiştirme, üzerine pandemi zaten az olan arkadaşlarımla arayı açtı maaalesef. Üzülüyorum ama ben her adım attığımda gecikiyor, kendi haline bırakmalıyım belki de bu konuyu.

 

Evlilik geç olunca, çocuk da olmayınca ailece görüşülecek arkadaşlar da olmuyor. Çocuklu insanlarla sohbet ederken eninde sonunda evlatlarını konuşuyorlar, hele iki anne yanyana gelmişse tamam :) Bir noktada ben de sıkılıyorum doğal olarak. Komşu edinmek, bu devirde o da bir lüks. Çocukluğumuzda vardı yine komşuluk ilişkileri. Ben her taşındığım evde bir bahaneyle karşı ya da yan komşumun kapısını çalıp tanışıyorum, eğer frekanslar tutarsa devam eder. Burada henüz yapamadım, yoktum zaten...

 

Dünya böyle bir zamandan geçiyor, modernizm, postmodernizm, insanın yalnızlaşması ve yabancılaşması, şu bu... sosyologlar uğraşsınlar, eninde sonunda insan yalnız, doğarken de, ölürken de... İkisi arasındaki zamanı nasıl geçirirsek o. İnsan kendi kayığını kendi çeker. Carpe diem söylemi, içi kurcalanmazsa boş bir söylem. Faniliğinin farkında olan biri carpe diem'i içselleştirebilir, bence zevki maksimize etmek değil bu, güzel bir manzara gördüğünde fotoğraf makinesine sarılmak yerine sadece oturup manzarayı bir güzel seyretmek gibi bir şey. Ve erteleme huyundan vazgeçmek mesela.... Ne yazık ki insan bazı şeyleri çok geç anlıyor. İnsanoğlunun bu "tekerleği yeniden icat etme" zorunluluğu beni sinir ediyor, yani illa yaşayarak öğrenmemiz gerekiyor her seferinde, ne kadar okursan oku, tecrübelileri dinlersen dinle, yok. Bazı şeyleri 25 yaşındayken "gerçekten" anlayabilmiş olsaydım mesela.

 

Ama şu "yabancılaşma" kısmı önemli. Ona değinecektim aslında, dün bir yazı yazmayı planlarken.  Bazı blog arkadaşlarımın yazılarını okuyunca karar vermiştim. (Bu yazı: https://cerenin-gunlugu.blogspot.com/2021/10/hayatm-bir-masa-sanki.html Yazının içinde iki blog yazısına link daha var, onları da okumuştum...) Bir anda kendi yaşamına, kendine yabancı hissetme durumu, yahu ben ne yapıyorum burada ve şimdi sorusunu sorma... Demek ki sadece bende olmuyormuş:)

 

Neyse, au revoir. Kursa gitmeden biraz bona çalışayım bari.

21 yorum:

  1. merhaba , benimde durumum sizin gibi . artık kabullendim galiba bazı şeyleri ve buda beni iyice yanlzılığa itti . sevgiler.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Bazı şeylerde mücadele etmek yerine kabullenmek daha doğru galiba. Selamlar.

      Sil
  2. Yanıtlar
    1. Aramıza hoş geldin merhabası mı bu yoksa:)

      Sil
    2. Güldürdün beni. Nasıl gidiyor hayat, merhabası. :)

      Sil
    3. İyi yapmışım, güldürenlerin bol olsun:)
      Nasıl olsun beya, iyidir. Nasıl bakarsak öyle, iyi tarafından bakıyorum ben de:)
      Sen nasılsın peki?

      Sil
    4. Ben de iyiyim, teşekkür ederim. Kaydadeğer bir yenilik, değişiklik yok. Maskelerden nefret etmekle geçiyor vaktimin çoğu. :)

      Sil
  3. Terapistimle olan bir seansta geçen diyalogu olduğu gibi yazıyorum. Kitapta da yer alacak bu metin.

    "Ne hissediyorum biliyor musun doktor? Sanki başka birinin hayatını yaşıyor gibiyim. bu yüz bu ev sahip olduklarım benim değil gibi. ruhum başka birinin bedenine girmiş orada yaşamak zorundaymışım gibi. Bazen uyanıyorum sağa sola bakıyorum yanımda bir adam uyuyor ev tanıdık gibi biraz durdukça benimsiyorum. Her zaman olmuyor bu ama iğrenç bir his. Bazen bulaşıklar yığılıyor elimi bile sürmüyorum onlardan bile meshul değilmişim gibi hissediyorum kendimi. Her gün görmekten sıkıldığım ve sen kimsin dediğim bir bedende hapsolmuşum sanki. Söyle doktor yanlış bir melodide ne kadar doğru dans edebilirsin. Şunu da belirteyim eşimi hayatımı sahip olduklarımı seviyorum ama olduğum benle iç benliğim çok yabancı.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Hayat enerjiniz başka türlü işliyor olmalı. Bir arkadaşım böyle demişti.
      Bu çatışma halleri bazımızda daha belirgin oluyor...Bazen de içinde iki başlı bir dev varmış gibi oluyor, her biri bir yana çekiyor:)

      Sil
  4. Bu kadar yalnız insanın olduğu bu dünyada nasaıl oluyorda yalnızlar birbirini bulamıyor? "Yalnızlık" konusunu severim. Kendisini de severim, bazen can sıkıcı olabiliyor.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Fazla yalnızlık iyi değil dozunu ayarlayabilmeli ama işte olmuyor bazen. İnsanlar risk almaya korkuyor belki bir insanla tanışmanın arkadaşlık etmen,in yaşamanın risklerini. Bu yüzden bulamiyor olabilir...

      Sil
  5. Bu nedenle blogları seviyorum işte, içimizdeki asosyali sosyalleştiren ama aynı zamanda da tek olmadığımızı fısıldayan bir mecra burası. Bazen iki doğru insandan üç kelime yorum geliyor, modun tamamen değişiyor.
    Pandeminin etkisini daha yeni yeni algılıyoruz, normale dönüşle birlikte. Bir çok şeyi yitirdik aslında ve yeniden yapılanmak da zaman ve baya enerji alacak sanırım.. Kolaylıklar dilerim.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Yoruyor gerçekten, İzmiri özlüyorum en çok da😒

      Sil
  6. Ben de öyleyim şikayetçi de sayılmam pek, yalnız işte sosyal ilişkileri güçlü olanlar daha sağlıklı oluyormuş o beni düşündürüyor:)))

    YanıtlaSil
  7. Hastalanacak kadar yalnız değilizdir umarım:))))
    Bizi sinir edecek ilişkiler daha çok hastalik yapar bence. Ne öyle ne böyle.🤔 ya az ama öz yeter, işte o kadarı da bazen bulunmuyor.😌

    YanıtlaSil
  8. bazı tecrübeleri kendimi tüketmeden erken öğrenmeyi ben de isterdim:) ama yaşamın özünde bu var; öğrenmek ve kendine bir yol belirlemek.. bunu daha az hasarla kabullenmek daha az can acıtıcı olabilir:)

    YanıtlaSil
  9. hadi buluşalım, yalnızlar kulübü kurarız :D yalnızlığımızı da anlatırız, kalabalıklaştıkça...

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Valla olur:) Bir Ankaradaki blogger'lar buluşması düşünüyordum ara ara:)

      Sil
  10. hepimizin bir dönem içine hapsolduğu durumdur bahsettiğiniz konu. Ancak insan kendini aşmayı ve kabuğunu kırmayı başarabildiğinde görür gerçekliği. Gerçeklikte kendinize yetiyor olmaktır. Bu davranışınız sizin için kalkan vaziyeti görür. Siz de bizler gibi hüsrana, sıkıntıya maruz kaldınız o insanlar yüzünden ya da en azından başkaları yaşarken tanık oldunuz. bundan bir pay çıkartarak kendinizi yonttunuz. insan iç deryasını keşfettiğinde dünya ve insanlar avucu kadar yer kaplamaya başlar. İnsan tanımak, konuşmak ve zaman geçirmek müthiş güzel bir eylemdir ancak güvensizlik ve hasetlik kültürüne sahip bu toplumda olabildiğince zor. Sizin gibi iç deryasına ulaşan birini bulduğunuz da dünya sizin için neşenin alanı olur.

    kabullenin ve insanların üzerine gidin. Cesaret herkeste yer almaz, cesaretli olanlar da adımlarınıza ortak olmaya geleceklerdir.

    Kalın sağlıcakla...

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. İçe dönüyor zaten insan ister istemez. Ya da zaten hep öyle. Ben burada denge kelinesini önemsiyorum. Teşekkürler yorum için

      Sil

Ölümü görün yazın bir şeyler, üşenmeyin.
E, üşenmeyin dedik ya:)