Böyle yakın geçmişimize ait gazete vb. yazılarını okumak
kadar ufuk açıcı bir şey yok galiba... Yani okuduklarıma, Taner'in o dönemde
eleştirdiklerine bakıyorum - siyasi görüş vb.den bağımsız olarak- toplumumuzun sakat yönlerinin yeni
olmadığını, bilakis kökü derinlerde arızalar olduğunu ve sorunların çözülmek
yerien en fazla günübirlik çarelerle geçiştirildiğini, böylece de kangren
olduğunu görüyorum.... Meğer ne rezil, uyuşuk bir milletmişiz! Şimdi böyle
diyorum diye birileri beni linç etmeye kalkar diye de korkup bu bahsi
uzatmıyorum! Malum, durumlar belli...
Birkaç alıntıyla bitireyim en iyisi. Görülecektir ki bir
gıdım yol alamamışız o günlerden bu yana.... kısacası zihniyetimiz sakil...
Zaten havamda değilim, bu yazıyı da sırf planladığım için,
çarçabuk yazdım, oysa detaylı bir inceleme olsun istemiştim... Au revoir
blogcanlar.
Siz de bakın bakalım o günlerden bugünlere bir şey değişmiş
mi?
...Hal böyle olmasına karşın biz belediye planları ile yeşil
alan olarak ayırdığımız bölgeleri bile, kim bilir nasıl baskılar altında, birer
ikişer elden çıkardık. Moda'nın vapur iskelesine bakan kıyılar 1960'dan önce
yeşil alan olarak bırakılmıştı. Şimdilerde orada göklere yükselen apartmanlar
bir karış yeşil bırakmadılar. Bu iş nasıl oldu? Onu ancak rüfailer bilir... (
İNSANI KURTARMAK başlıklı yazısından, 1977)
...Kaç haftadır gözlerini ihtiras bürümüş birkaç insanın
sıraladıkları ve televizyonla radyonun üşenmeden yansıttığı yavan iddialardan artık
gına getirdik. Siyasi tartışmalar, iktisadi ve sosyal önlemler planını çoktan
bıraktı, bir mahalle kahvesi, yahut maç sonrası seviyesizliğine indi. Sövgüler,
adi suçlamalar, hatta cumhurbaşkanına dil uzatmalar aldı yürüdü. Faüldü,
ofayttı itirazları ayyuka çıkıyor. ....İki hafta önce oy çekişmesi sırasında
birbirinin ipliğini pazara çıkaranlar şimdi milliyetçilik kisvesi altında
yeniden bir çıkar ortaklığı kurup teker teker yitirdikleri güveni toplu cephe
altında yeniden kazanmak çabasındalar. Dün birbirinin gözünü oyanların, elden
gitmekte olan iktidar karşısında sarmaş dolaş olması.... (ÖLÇÜ BİR KERE KAÇINCA
başlıklı yazıdan,1977)
... Toplumumuzun her alanında, özellikle en göze batan yer
olduğu için politikada, neden bu kadar çok demagog var diye her düşünüşümde
bulduğum cevap hep aynı oldu. Matematik disiplininden yoksun bir toplum
oluşumuz... ( EN BÜYÜK EKSİĞİMİZ adlı yazısından,1979)
...İktisadi bunalım, politik ortam, benzin sorunu,
kıuruklar, şu bu, bir gün iyi kötü çözümlenebilir. Ama hepsinden beteri Türk
insanın mayasının bozulmasıdır. Bu, kolay kolay düzeltilemez. ( ASIL DAYANAK
İNSAN, 1979- yazının tamamını tavsiye ederim)
... Yağcılığın baş sanat olduğu ortamımızda büyüklerin
karşısında böyle konuşabilen kaç babayiğit kaldı?...
En büyük prim
hizmete, liyakata değil, karşı partiye yapılan ihanete veriliyor... ( KİRLİ
YERLER DAHA KOLAY PİSLETİLLİR, 1979)
Dış itibarımız paramızın değeri gibi düştü. Yoksul
durumumuzu, üretim güçsüzlüğümüzü görmez ve bilmezden gelip bir tüketim toplumu
imişçesine, mirasyedi savurganlığıyla günümüzü gün ettik, etmekteyiz....
Atatürk insan mayasını iyi tanıyordu. Türk insanını ise çok
iyi tanıyorduher insanda olduğu gibi Türk insanı da içinde iyiliğin- kötülüğün
tohumlarını taşıyan bir varlıktır....
... Yeteri derecede
kültürel hazırlık olmadan balıklama daldığımız ya da daldırıldığımız demokrasi,
bu en uygar rejim ne yazık ki Türk insanınınönce bir kulüpçülük, sonra da bir
kan davası ihtirası ile ikiye, hatta birkaça böldü. Zamanında çatışıp zamanında birleşebilem
hassamızı bile yitirdik. Sürekli bir kin
ve hiddetle burnundan soluyan insanlar olduk. İşlerimizi sevmez olduk. Köşeyi
dönmek, volisini vurmak, iş becermek, çalışmayla elde edilemeyeni şu ya da bu
partiye partizanlık ederek kolayca elde etmek olanağı insanlarda ne özveri, ne
yurt çıkarı düşüncesi, ne de insaf bıraktı.
( ÖZLENEN DÖNEM,1979)
Türkiye bir gün, işini, sorumluluğunu seven, çalışkınlığı
uyuşuk aylaklığa tercih edenlerle kurtulacaktır. ( İŞİNİ SEVEN KALDI MI, 1980)
Ulusal kusurlarımızdan biri de, galiba yumurta kapıya
gelmeden harekete geçmeme âdetimizdir. Hep günün içinde yaşarız. Nadiren
ilerisini hesaplarız. ( HAYIRLI ÇABALAR,1980)
SOKAKTAKİ ADAM yazısını da öneririm.
Aldım feysime attım.
YanıtlaSilOla ki nasibinde vardır birinin:kör gözü görür olur ,duyduğunu anlar olur.
Umudu kesmemişim henüz demek o insanlardan.
şahane bir derleme, teşekkürler ve sevgiler
Gerçekten de bir kişi bile olsa, bir umut...
YanıtlaSilRica ederim. Sevgiler
Güzel bir derleme olmuş Emeğinize sağlık sevgiler ..
YanıtlaSilRica ederim. Keşke iyi yönde bir şeyler değişmiş olsaydı. ..
SilDerleme mükemmel olmuş Narda. Hiç mi bir şeyler değişmez zaman içinde?
YanıtlaSilTaner'in de yazılarında değindigi gibi insana yatırım yapılmadığı sürece değişmeyecek...
SilParantez içinde tarihleri vermesen, günümüz sanacaktım ama şaşırdım yani 65 - 70 - 80'li yılları yaşadım kin, nefret şu anki kadar yoktu diye düşünüyorum. Hani demiş ya cumhurbaşkanına dil uzatmalar, yani o yıllardaki cumhurbaşkanları cumhurbaşkanıydılar, böyle ASLA değillerdi. Bir kere tarafsızdılar, Atatürk'e, cumhuriyete bağlıydılar, öyle ulusal bayramlarda Anıtkabir'e gitmemek için affedersin os...ruktan bahaneler bulmak için 40 takla atmazlardı. Şimdi daha kötü olduğumuzu düşünüyorum.
YanıtlaSilcumhurbaşkanlarını bilemem ama durumumuz iyi değil, zihniyetler hala aynı..
Sil