Böyle bir sevdayı anlamak benim için hep zor oldu.
Fakat zamanla, o büyük aşkın izlerini, küllerin altındaki
koru, o aşkın yakıp yaraladığı yüzlerde yakından görünce bir şeyler anlamaya
başladım.... Kendimde zamansız açılan ufak bir yarayı (çok sonra), bunlarla, bu
ürkütücü bulduğum acı, hüzün, haksızlık dolu aşkların yaralarıyla
karşılaştırdım. Tanrım!
Şurası var ki, gençliğin, ilk gençliğin masumiyet ve
saflığında alınan bu darbeler yarayı derin tutmuş...
Ya başkaları ayırmış (en çok da anne babalar, amcalar,
abiler) bu çok sevenleri, ya da birinden biri ihanet edip yarı yolda bırakmış
sevenini... Herkesin verdiği tepkiler başkaca olsa da, kadın ya da erkek, ki bu
konuda sadece kadınları hassas sanmamak gerek, yüzlerindeki o ifade,
gözlerindeki o adlandıramadığım ifade.... hep aynı...
Haksızlığa uğramış hissetmek mi? Gerçekten öyledir ki...
Sonraki hayatlarında,mutlu olsalar da, çoluk çocuğa
karışsalar da hep içlerinde saklamışlar o yarayı.
Nazmiye teyzenin bu öyküsünü dinlediğimde, gerçekten içim acıdı, kelimenin tam anlamıyla.
Huysuz bir ihtiyar olarak hatırlardım onu.
Oğulları, boyunca torunları varken, bir huzurevi köşesinde,
diyabetten çökmüş bedeniyle yatarken, sadece
- abilerinin zorla koparttıkları- ilk aşkının adını anarak gözyaşı
dökmesi.... o huysuz, cahil, soğuk ihtiyarı gözümde bambaşka bir yere oturttu.
Bir başka iz, bir başka yüzde yine karşıma çıktı geçenlerde.
Adını bile anmadan, "o" diyerek, sözünde durmayan, ortada bırakıp
giden o için, edilen bedduadaki o ses...
İnanır mısınız, sevgiyle edilen bir kötülük duasıydı bu. Kulaklarımla duymasam,
böyle bir tasvir cümlesi yazan yazara yuh çekerdim...
Ve bu yazıyı bir klişeyle bitiriyorum: Sevenleri ayırmayın.
En kötü ihtimalle, yaraları sizin açacağınız yaralar yerine
kendilerinin açacağı yaralar olsun.
Desen: İbrahim El Gwaiz |
klişe mlişe ama yazın süper, aferin
YanıtlaSilcızzzzzzzzzzzzzzz diye cızladı içim
YanıtlaSilbenzer örnekleri bilerek, hatırlayarak
Mutlu olamadıysa bile mutlu ölsün insanlar bari ..
sevgiler