YILDIRILMIŞ- ATLAS SİLKİNDİ'Yİ OKURKEN


Dagny Taggart, yine ofisinde sabahladığı günlerin birinde, alacakaranlıkta dışarı çıkar, evine gitmek için.

Yıllardır onca saçma sapan, insanı deli edecek kadar aptal ve beceriksiz insanla ve onların yarattığı karmaşayla, yıkıcılıkla boğuşmuştur, üstesinden gelmiştir, her seferinde daha kötüsü olamaz demiş, ama hep daha kötüsü olmuştur.

Bu sonuncusu adeta tüy dikmiştir...

Okurken o yılgınlığı tam olarak hissedemedim, inanmak istemedim olanlara; çünkü yazar, romanını zıt kutupları aşırılaştırarak, abartarak kurmuş.  İyi de yapmış çünkü anlatmak istediği bir davası var ve bu yol bunun için çok uygun. Ki yazarın felsefesini iki rol model üzerinden götürdüğünü, bunlardan kadın olanın da Dagny Taggart olduğunu çoktan anladık romanın bu sayfalarında...

Kitaba dönelim:

Dagny de yıkılıyor ha, adeta bir tanrıça gibi kuvvetli, akıllı, mantıklı da olsa her insanın bir sınırı var zaten, yazar bunu daha ne kadar görmezden gelecekti acaba diye düşünüyorum.
(Aslında ilk okuduğumuzda tabii ki böyle düşünmeyiz; cebelleşmeyiz metinle ve yazarıyla, ama benim gibi incelemeyle eş zamanlı bir okuma yaparsanız başka.)

Evet, yıkılmıştı, her şeyin sonuydu, onca zamandır vücudunu ve beynini tüketerek yaptığı, elde ettiği şeyler bir hiç olmuştu (hiç edilmişti). Kemikleri sızlıyor, gözleri görmüyor, beyni zonkluyor, adımlarını rast gele atıyor... Ne yapacağını ilk ama ilk kez bilemiyor. Biliyor ya da; hiç birşey yapmayacak... külçe gibi kalacak bir köşede, hayatının sonuna kadar yapmayacak bu çok sevdiği işi. Dolayısıyla başka bir işi de...

Yıkılp gitmesine izin verecek dünyanın.

Kurmak istediği ve hatta kurduğu dünyanın...

Rand bu romanını yazarken literatürde tükenmişlik sendromu diye bir şey var mıydı, ya da bu sendrom Dagny'nin o anki halini tanımlar mıydı bilmiyorum ama tükenmişlik hali demeliyim bu duruma...

Rand, son anda bir kuvvet filizi bulduruyor, amaç'ı hatırlatıyor; amaç için yaşanacaksa hiçbir engel tanımamalıdır insan, eğilmemelidir beceriksizliğe, aptallığa ya da diğer engellere. ...

O yılgınlığın içinden başını kaldırma gücünü yine kendi içinden bulur Dagny...

Okurken bu sayfaları işaretlememiştim.

Ama geçen hafta yaşadıklarım bana bu satırları hatırlattı...

Dört aylık emek, ve bu emeğin sonucuna göre kurulan hayaller, yapılan planlar birkaç dakikada uçup gitti... olayın ne olduğunu geçelim... Sebepler ise Rand'ın şikayet ettiği sebeplerden... İşini iyi yapmayan, hatta hiç yapmayan insanlar; aklını kullanmayan,işini sağlama almadan yola koyulan insanlar... ve tabii ki bunları besleyen sistem... buna kendimi de dahil ediyorum, merak etmeyin...
 Her şeye yeniden başlamak gerekiyordu ve süre kısıtlıydı, yetiştirebileceğim kesin değildi... Bürokrasiyle uğraşacaktım çünkü... Yani aptallığın  krallığıyla.

Her neyse. İşte o yıkılmışlık anlarında bu satırlar aklıma geldi. Böyle bir anda, dakikalar içinde yeniden ayağa kalkmaktan nasıl bahsedebiliyordu Rand?

Hayır, yeniden başlamaya halim, inancım, isteğim ... yoktu. 

Hayır, yeniden başlayamam. Gücüm yok, sinirlerim harap olmuş vaziyette... durumu tam tasvir etmek istemiyorum. Buna gerek yok şu an...

Rand ve karakteri Dagny... peh...


Yıldırılmış bir insan... adı üstünde zaten bir sürü varta atlatmış şimdiye dek... ama son noktada yıl-dı-rıl-mış işte...

Böyle düşünürken bir an için bir şey hissettim. Evet, "his". Düşünce değil:

Rand'ın önerisi doğru olan. Ona uymam ve yeniden ayağa kalkmam lazım.

Bu son fırsatı değerlendirmeden bırakamam.

Ama nasıl?
Hangi güçle?
Gerekiyorsa yapacağım, son gücümü de kullanacağım. Yeter ki "onlar" kazanmasın.


İşte, yaşanmadan tartamayacağımız şeylerden biri daha dedim.


Bu "hissim" uzun sürmedi, ve gerek de kalmadı sonradan. Zira bizim bu gelişmemiş ülkemize tek tek Don Kişotlar değil, Don Kişotların ordusu gerek.  O halde :

BU ÜLKENİN DON KİŞOTLARI! GELİN BİRLEŞELİM!!


Evet, Ayn Rand haksız mı sorumuzun cevabı: Bu konuda sonuna kadar haklı.


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Ölümü görün yazın bir şeyler, üşenmeyin.
E, üşenmeyin dedik ya:)