Kırk yaş mı dedin… Benim gözümde
hâlâ o yirmiliksin.
Hatırlıyorum (isteğimin hilafına)
ikimiz de yirmili yaşların başında, bir
yandan o yabancılık denizinde kulaç
atarken bir yandan farkında bile olmadan umutlarımızı sıralıyorduk.
S. Burhanettin Türbesinin karşısındaki
o bankta rüzgârın yüzüme çarpıp saçlarımı savuruşunu ve düşündüklerimi hatırlıyorum şimdi de… O
kadar taze ki! Eve gitmeyip oturmuş ve ilk kez,ilk kez hayatımın alacağı yeni
yönü düşünmüştüm.Nereye ait olduğumdan (hemen hemen şimdiki kadar) emin
değildim. Sadece… sen vardın ve… Hayır, kimse yoktu. Herkes kendi denizinde
yüzüyordu aslında. Aynı kıyıda rastlaşıp dinleniyorduk bazen, o kadar.
Birbirimizi bırakıp gideceğimizi o gün hissetmiştim, sözlerimizin aksine.
Benim oturduğum yerde, pembe-beyaz
çiçekleri açar açmaz kar gibi dökülen erik ve kiraz ağaçları vardı. Son bir ay
boyunca, insansız bu bahçelerde, onlarla gönül bağı kurmuştum. Bütün acılarımı
ve öfkemi işte bu manzaraya hapsedip döndüm.
Sense bir yere ait olmayı becermiş
gibisin. Bedeli ağır oldu desen de. "Artık yoruluyorum, yaşamaktan bile".
O zamanlar, her genç gibi, yaşlıları, yaşlanmayı aklımıza bile getirmiyorduk.
Gerek de yoktu buna. İnsan bedenen yaşlansa da kafası hep gençtir demişti
birisi. Sanırım doğru bu, ruhlar hep genç kalıyor, ruhlar yaşlanırsa
ihtiyarlıyor insan. Hafızamdaki fotoğrafın yaşlanmıyor, ruhunu taşıyan
fotoğrafın.
Türbenin karşısındaki bankta
oturuyorum. Rüzgâr cılız ağaçların yeşilinden mezar taşlarına dolanıp geliyor,
yüzüme saçlarımı vuruyor ve ben bankta oturup düşünüyorum: Ne yapacağım?
Meraklısına not: S. (Seyyit) Burhanettin Türbesi, Kayseri'deki Selçuklu dönemi mimari örneklerinden birisi olup, şehir merkezinde yer almaktadır. "Döner Kümbet" adı verilen kesmeli türbenin ayakta kalan yapılarındandır.
YanıtlaSilAaa, Wikipedia yorum yapmış bana.
Silsensin wikipedia.. kısa etekle gezip ayşecik misafirlikte oynarken sen daha arkadaşlarınla ben o kübetin etrafında fır dönüyordum.
Sil
Silbiz de bilmiyorsun demedik, malumatfuruşluktan yana benzettik, hıh:)