Ne var ne yok ahali? Havalar da
soğudu diyerek sohbet açmaya çalışan gibi oldu ama olsun. Kış geliyor artık
daha çok yazarız bloglarda, şenlenir buralar :) Şenlik
deyince, sıkıldım bu blogdan. Nasıl bir değişiklik yapsam diye düşünüyorum. Havalar da soğudu hakikaten. Birkaç güne kadar
pastırma yazını bekliyoruz ama biz İzmirliler. Siz diğerleri şansınıza küsünüz:p Sıfır kollu güzel bir elbise aldım bayram için, dantelli ayakkabılar da
cabası. Tanrım, hava tahmincilerini boşa çıkarma :) Tahmin
demişken, geçen aylarda birkaç filmi arka arkaya izledim. Tahminlerimde
yanılmadığımı görünce canım sıkıldı. Anlatayım da dinle, ne işin var,
oturmuşsun sosyal medya sosyal medya dolaşıyorsun, otur, oku işte :p
Postmodernizm denen ucube, sanatı
ve edebiyatı bir kısmın tekelindeki uzak ülke olmaktan kurtarma
iyiliğini yapsa da, klasikleri hem sömürdü hem de tu-kaka ilan etti adeta… Haliyle klasisizmden, kalbur üstü işlerden
hoşlananlar da elitist olma ya da benzeri kimi suçlamalarla karşı karşıyalar. Buna
rağmen böyle yazılar yazılmalı…(dedim ve bir baktım yazmışım :))
Klasikleşmiş kitaplar deyince,
yüzyılların birikiminden süzülüp gelmiş (ya da yüzyılların yaptığı kapsamayı bir
şekilde, kitlelere ulaşarak daha çabuk sağlamış), zaman denen mevhumla
çarpışmasından muzaffer çıkmış kahramanlardan bahsediyoruz. İnsanlığın ortak
havuzu bunlar… Şu dönemde o kadar kötü ve taklit
kitap iyiymiş ve orijinalmiş gibi gösteriliyor ki, bu havuzdan su içmemiş okurlar
için üzülüyorum bazen…
Gelelim filmlere. Sıkı bir
sinemasever değilim. Hatta sinemasever bile değilim belki? Üniversiteden sonra,
biraz da o dönemki iş hayatımdan kaynaklanıyor olabilir, sinemayla aramız
açıldı. Asıl sebebin virüs gibi yayılan, kanserli hücreler gibi her sinema
salonunu kaplayan Hollywood sineması olduğunu ise gönül rahatlığıyla
söyleyebilirim. Son yıllarda işi iyice kalıplara, teknolojik gösteriye döken
Amerikalılar, şu yazıda belirttiğim
tekelleri sayesinde diğer sinemaya yaşam alanı tanımıyorlar üstelik. Avrupa
sineması, bağımsız sinema, son yıllarda ülkemizde de popülaritesi artan, (kendi
dilini bulmuş birkaç yönetmeniyle) İran ve Uzakdoğu sinemaları da bu dar alanda
boy göstermeye çalışıyorlar. Bu örneklere ve internet yoluyla hemen her filme ulaşabilme olanağına rağmen yine de sinemaya ilk
zamanlarki kadar hevesle yaklaşamıyorum. (Sinemayla olan ilişkim, yönetmenlik
sevdamın tavsamasıyla da son bulmuş olabilir, söz , sizin için bir dahaki yazımda irdeleyeceğim bu mevzuyu:))
Son dönemlerde, ortalamanın
üzerinde not almış, vizyondaki kimi filmlere bakınca kitaplardaki gibi bir
hayal kırıklığına uğradım. ( Bunlardan sadece Lincoln iyiydi. Onda da D.D. Lewis'in oyunculuğunun etkisi su
götürmez. Bernie de fena değildi.
Oysa Pi'nin Yaşamı ya da Cloud Atlas tahminlerimi boşa çıkarmadı: Sıradanı teknolojiyle
allayıp pullama.) Hal böyle olunca klasik sınıfında olan ve-veya benim de klasiğim
olmuş filmlere kalıyorum.
İşin tuhafı, çok sevdiğim filmleri
ya da kitapları ikinci kez izleyene, okuyana kadar aradan uzun zaman geçmesi
gerekiyor. Bunun nedenini düşünüyorum. Sanırım, ilk buluşmadaki o lezzetin,
coşkunun, anılarımda "sepya" haliyle kalması hoşuma gidiyor. Ya da ikincisinde, ilkindeki kadar
beğenmeyeceğimden mi korkuyorum? İşte, uzun zamandan sonra tekrar izleyeceğim
filmlerimden birkaçı. ( Yeni önerilere açığım elbet, okunacak, izlenecek sürüyle iyi şey var hâlâ .)
1. Rear Window- A. Hitchcook, 1954
2. Usual Suspects ( Olağan
Şüpheliler) - Bryan Singer, 1994
3. Amelie- J.P. Jeunet, 2001
4. Yağmur Altında Dans- S. Donen, G. Kelly-1952
5. Mösyö İbrahim ve Kuran'daki Çiçekler- F. Dupeyron- 2003
6. Pan'ın Labirenti- Guelormo Del
Toro, 2006
7. Stalker- Tarkovski, 1979
8. Brick- Rian Johnson, 2005
9. Requiem For A Dream- D.
Aranosfky, 2000
10. Howl'un Yürüyen Şatosu-
Miyazaki, 2004
11. Dekalog- Üç Renk- Kieslowski
Bir o kadar daha var ama onlar da
sonraya.
*Star
Trek: Into The Darkness: Vasat bir filmdi. Tv dizisi Star Trek'ler
daha güzeldi be. Yalnız yeni Sherlock'umuz Cumberbatch'i kötü adam yapmışlar
ki yakışırrrrr. Uzun boylu, kıvırcık
saçlı adamlar hep kötü adam olsun :p
Dantelli ayakkabı ?? Yapma etme, rugan desen daha iyiydi :)) El öpmeye gelirsen mendil verrim bak. zaten ha bire para dağıtıyorum bu günlerde, blogta okuduğun üzere ....
YanıtlaSilİran ve hint filmleriyle oldukça haşır neşirim son dönem.. Hatta İran edebiyatına el attım hafif yollu. Çok ihmal ettiğim bir güzellik saklıymış meğer. Kolay kolay holivuda dönüp bakmam
Zevkime güvenirim, dantelli ve siyah :p Mendilin içi doluysa gelirim, para şart değil, fıstıklı lokum da olur :) Dur bakalım, barışırım belki ben de sinemayla.
Silbu arada mendile o iran edebiyatından bir kitap koysan da olur :p
SilKör Baykuş'a başladım, biter nasılsa onu vereyim.. Lokum var, bayramı beklemene gerek yok. hastayım zaten, bi tas çorba kapar gelirsen ( mümkünse sen değil, annen yapsın çorbayı :)) boş döndürmeyiz ...
SilGeçmedi mi daha? Aşk olsun, mis gibi çorba yaparım ben. Böyle dedin ya arka arkaya yemek postu yayınlıycam, görersin marifetlerimi :p
SilAdresi alıyım o zaman :)
Hadi görelim bakalım...
Silhodri meydan diyorsun yani:)
SilSıfır kollu bir elbise mi dedin? Ben de bayramlık olarak boğazlı bir kazak almayı düşünüyorum. Bir de ablamın geçen yıl aldığı atkı var zaten. Hava burada da güzel anlayacağın. :))
YanıtlaSil***
Madem yeni film önerilerine açıksın hemen bir tane vereyim. Geçen gün Charlie Chaplin'in Modern Times'ını izledim. Tek kelimeyle enfesti. Bence hemen izlemelisin. İzlemiş olsan bile yeniden izle. :)
Sağlıcakla...
:) soğuk olsun, memleketimin her yeri güzel.
SilO film epeydir listemde :) Sinemanın klasikleri arasında gösteriliyordu galiba.
Hazır eliniz değmişken bir de mim rica edelim sizden o zaman :):)
YanıtlaSilmümkün olan en kısa zamanda :)
SilBahtin üzerine bir kaç çalışma okumalısın. Post Modernizm konusunda atıp tutmalar (lehte ve aleyhte) konusunda ciddi tereddütlerim var. Olmayan bir şeyin tanımlanması gibi gelmeye başladı. Bunun baş nedeni de Bahtin'in çalışmaları. Özellikle Rebelais okumalarına ilişkin olan kitabı müthiş. Karnaval zaten edebiyatın ta kendisiyse, nasıl olur da "post modernizm" icat edilebilir?
YanıtlaSilBahtin var, Eagleton var, Yıldız Ecevit var, Ficher var,Derrida, Fouccault var, var oğlu var...Postmodernizm, belki de daha yaşarken adlandırılmaya- kavramlaştırılmaya kalkıldığı için böyle kaypak bir şey. Bilemedim şimdi. Amaaan, oku oku nereye kadar :p
Silyahu Bahtin'e bak mutlaka bırak diğerlerini! ben mavra yapmıyorum ciddiyim. (Çok nadir olur, ama bu da o anlardan birisi.) bi bildiğim var ki mutlaka Bahtin'e gözat diyorum! Yaşarken falan değil.. Özellikle Rebelais'in kitapları üzerinden "karnaval" kavramını anlatıyor. Karnaval'ın da Post Modern edebiyatın neresine düştüğünü anlatmama gerek yok herhalde. Rebelais, bu kitapları (romanslar) 1500 lü yılların sonunda yazmış! Hangi yaşarken isimlendirmekten bahsediyon sen bacım! Daha ortada roman yokken adam karnaval üzerinden ilk romans örneklerini veriyor. Bahtin de bunu, 20'li yıllarda kavramlaştırıyor. Aynı tespitler, Cervantes'in Don Kişot'u için de geçerli. Romanın daha ilk örnekleri verilirken oluşan "şey"ler nasıl olur da bugün yeni bir akımmış gibi sunulabilir? sorusu benim bahsettiğim. Not: Cıvıma, ben ciddiyim.
Silçok pis cıvıtmak istiyorum:p
SilOlağan şüpheliler çok feci, bir an önce izlenmeli. Howl'un Şato'su yatmadan önce rüyası.. Pan'ın Labirenti tam bir kara masal.. Requiem for A Dream, Amelie öyle popüş ki ama kültlüklerini ne bozabilir..
YanıtlaSilVe hepsi bir yana, Mösyö İbrahim ve Kur'andaki Çiçekler ne hoş bir film adı öyle. İran?
4-5-7 maddeleri not ettim bile, iyi seyirler ve bayramlar şimdiden.
Fransız. Şöyle de bir şey yazmış Dorsay ilk gösterim zamanında: http://arsiv.sabah.com.tr/2004/10/10/cp/sin101-20040918-101.html Kısmetse ben de yazarım burada :)
YanıtlaSilTeşekkürler.Sana da.
hımmm, liste öncesi verdiğin filmler sıradan filmler zaten. ancak, öncelikle fransız sineması olmak üzere çok sayıda çok klas film var. bak bende kültür başlığında en iyiler var. örneğin, françois ozon'un edebiyatı, yazmayı anlatan filmi dans la masion (başka bir hayat) süper kalitede, starlet, kutsal motorlar, inanılmaz iyi filmler.düşler diyarı, olağanüstü film diyebilirim. pas ve kemik. gluck (mutluluk) fazla iyi film hatta. yani, avrupa ve bağımsız sinema iyi gidiyor. sana daha birçok yeni ve çok çok iyi film önerebilirim. sanırım biraz uzak kalmışsın da ondan, filmlerden.
YanıtlaSillisteye gelirsek, hiçkoktan "north by northwest-gizli teşkilat" tutkunuyum. arka pencere ve vertigo da süfeer.
:)
amelie, canım yaaa.
:)
stalker, eveeet.
requiem for a dream. eveeet.
:)
üç renk:mavi ise, tüm zamanların ilk beş filminden biri benim için.
bak, maviyi, 30 kez izledim en az.
müziğini sürekli dinlerim.
filmin sözlerini ezberledim filan.
örneğin, köprü üstü aşıkları (les amants du pont neuf), en az 50 kez izledim.
le grand bleu var (derinlik sarhoşluğu) o da 30 kez.
taxi driver var. 0 da 50 60 oldu.
en iyi film izlediğim filmdir.
sevdiğim filmleri, ayda bir izlerim.
:)
Senin Fransız sineması ve edebiyatı sevgini biliyoruz :)
SilFransızcaya karşı benim babamdan dolayı bir ilgim vardı çocukken. Şarkılarını severim ben de.
Filmleri not ettim. Büyük ihtimalle bayramdan sonra ararım bu filmleri.
pi nin yaşamını çok beğenmiştim ben.. :)
YanıtlaSilfilm listesi iyiymiş.. ben listeyi not alıyorum.. :)
al pacino nun kadın kokusu, ölü ozanlar derneği, eşkiya-ş.şen.. aklıma gelenler. çok sevdiğim ve tavsiye edeceğim filmler..
üçünü de izledim:)
Sil