"... Ben bir film gösterdiğimde aldatma suçunu
işlemiş oluyorum. İnsanın belli bir eksikliğinden yararlanmak üzere yapılmış
bir aygıt kullanıyorum ben, seyircileri pek heyecanlı bir yoldan etkim altına
almaya yarayacak bir aygıt: Onları güldürmemi, korkudan çığlık attırmamı,
gülümsetmemi, peri masallarına inandırmamı, kızdırmamı, sarsmamı, büyülememi,
derinden etkilememi ya da sıkıntıdan esnetmemi sağlayacak bir aygıt. Bu yüzden ben ya bir dolandırıcının
biriyim, ya da, seyirci aldanmaya hazırsa, büyücüyüm. " Ingmar Bergman
Güncel sinemayı takip ettiğim -en azından izleyerek-
söylenemez. Sevdiğim filmleri ise öyle sık sık izlemem. Sevdiğim kitapları sık
sık okuyamadığım gibi.
Ama, benim gibi maymun iştahlı biri için uzunca
sayılabilecek bir dönem, senaristliğe ve kendi yazdığım filmleri çekmeye kafayı taktığımı söyleyebilirim. Sonra baktım, ben yazmadan,benim fikirlerimi çalıp film yapıyorlar, piyasadan çekildim :)
Benim için önce bütünü gelir filmin. Bütünü bir ahenk
içindeyse o film iyidir. Görsel
iletişim diline sahip olduğum için, yazılı olmadığı, ya da o sahnede kullanılan
mekân, dekor….vb. çok özel bir yer etmediyse kafamda, sözlerini birebir
hatırlayamam. Bu yüzden ikinci ve üçüncü
sorulara cevap vermek için çok düşünmem gerekti. (Çok zora soktunuz beni be Luna
ve Gelibolu 17 J )
İlk soru ise filmlere ve hayata bakış açımdan dolayı
oldukça saçma bir soru. Ama burada
mesele bu değil J
Eğer hayatım bir film
olsaydı hangi başrolde oynamak
isterdim…
Hayır, ne sanatsal ve derinlikli filmlerden dem vuracağım, ne de
"Kendi hayatımın başrolündeyim ya!" gibi zevzekliklere gireceğim. Şu
anda ihtiyacım olan tek şey bir romantik komedi: Mesajınız Var'da Meg Ryan'ın canlandırdığı kadın başrol gayet iyi
bence. Sütlü ve şekerli hazır kahve kıvamında. Üstelik kitaplar da var işin
içinde. Daha ne olsun :p
Beni en iyi anlatan, en unutulmaz
film sahnesi ne olabilir…
Bu soruyu iki farklı soruya dönüştürüyor ve ilkini atlıyor
(vardır elbet bir hatta birkaç sahne ama yukarda dediğim gibi hatırlamıyorum;
bunda henüz kendimi bilmiyor oluşumun etkisi de olabillir, insan gibi gizemleri
çözmekle bitmeyen bir varlığı tek bir film sahnesinin anlatamayacağı gerçeğinin
de…) ikincisi için düşünüyorum:
Yakınlarda tekrar izlediğim için 12 Kızgın Adam'ın herhangi bir sahnesi olabilir.
Aklımda en çok yer eden, adeta
başucu cümlem olan replik?
Başucu cümlem değil, ama aklımda yer etmiş olduğunu an
itibariyle fark ettiğim diyalog; Stalker'dan:
Stalker: Düşünsene, yüzyıl daha yaşayacaksın!
Yazar: Neden sonsuza kadar değil?
Film müzikleri?
Amelie'nin
müziklerini anmasam olmaz.
Cesuryürek'in
müzikleri de o zamanlar sürekli dinlediğim parçalardı.
Görevimiz Tehlike'nin
müziği kadar bestecisinin adını da seviyorum, o da şarkı gibi: Lalo Schifrin J
Howl'un Yürüyen
Şatosu, J. Hisaishi'nin bestesi, Miyazaki'nin hemen tüm işlerinde birlikte çalıştığı
ismin.
İyi, Kötü, Çirkin! Unulması günahtır.
Mermaids'de
Cher'in söylediği Shoop Shoop Song… Telefonumun zil sesidir yıllardırJ
Filmi hiç sevmediğim halde şarkısını yıllardır dinlerim:
Melekler Şehri için Goo Goo Dolls'un
söylediği Iris. Lütfen başkası
söylemesin.
Film değil bir müzikal olarak Notre Damme de Paris; sırf Belle'i anmazsam gece
uyuyamayacağım için.
Aslında taslaklarda bütün bir yazı olarak duran ama burada
da yazacağım bir film ve müziği daha var:
Atıf Yılmaz'ın Gelinlik
Kızlar'ı. Sadri baba orada (gazinoda gülerekten değil, diğer sahnede
söyler) :
"Seni ben unutmak
için sevmedim/ Gülmen ayrılık demekmiş bilmedim"
telefon - zil sesi: belki de sırf kill bill etkisi sebebiyle hiç değişmedi(bir istisna hariç): shivaree & goodnight moon.
YanıtlaSilgelelim istisna meselesine: bbc ekranlarında denk geldiğim sherlock sonrası (hadi itiraf edelim asıl sebep benedict cumberbatch ve "ah bu ingilizler!" hissiyatı idi)bir süre aşağıdaki link ile devam etmiş olsam da esas oğlan hâlâ esas oğlandır, goodnight moon :) http://www.youtube.com/watch?v=o-99pXoawt8
Harikasın,şarkıyı bilip de adını sanını bilmeyince, ağzınla melodiyi de çıkaramayınca anca Minel yazarsa öğreniyorsun. Yaşasın blog olayı :)
SilSonradan not: İngiliz deme bana bu günlerde,tüm tarih boyuncaki hilekar,kurnaz yöneticileri sebebiyle olduğumdan üç kere daha gıcığım onlara. Ne Sir Conan Doyle ne de Black barıştıramaz beni.
SilBazı filmlerde müzikler filmin önüne geçiyor, ya da müziğiyle hatırlıyorsun,Görevimiz tehlike en güzel örneği bunun.Hayret Howl`un yürüyen kalesini izlememişim, yeğenim nedeniyle bütün animasyonları izledim sanıyordum:)
YanıtlaSilEvet müzik öne geçebiliyor, filmi değil ama müziklerini sevdiğim filmler var.
SilHowl'u izlemediyseniz olmaz, kızarım :) Yeğenime ben izlettim, garibim bana her geldiğinde izlemek zorunda kaldı. Sevdi tabii ki :)
Üşenmedim bak sabah sabah geldim yazını okumaya,yanılmadım,tam senlik bir mim yazısı olmuş,teşekkür ederim canım,kırmadığın ve bu kadar çabuk geri döndüğün için....Senarist olarak seni seçmem iyi olmuş,biliyorum filmim güme gitmeyecek :)O yönetmenede bakıcız bir güzellik düşüncez,aaa senaryonu kuşa çevittirmem ben senin :)
YanıtlaSilGünün aydın olsun,selamlar :)
Valla, sayın yapımcı, ben senaryoma güveniyorum. Geri kalan ekip işi yönetmene bağlı :)
SilÇok keyifle okunan bir mim yazısı olmuş M. Narda :) Stalker ın o repliği benim de kafamı zaman zaman meşgul ediyor. Ne muazzam bir film değil mi? Sİnema salonunda izlemeyi çok isterdim.
YanıtlaSilTarkovski'nin baştan sona izlediğim tek filmi bu ve çok etkileyici gerçekten...
SilNarda'cım fark ettim ki bir filmin müziği beni çekmiyorsa kendisi ne kadar güzel olursa olsun beni fazla etkileyemiyor; benim en sevdiğim film müziklerinden birisi de Arka Pencere (la finestra di fronte), sevgiler:)
YanıtlaSilİşte ben de tam tersiyim:) Müzik eğer gerçekten olmamışsa,sırıtıyorsa filmde, ancak o zaman fark ederim.
SilArka Pencere'ye de bakalım bir:)