Kahvaltı sofrasını topluyordum. Çekmecelerden birinde bitki çayı kutusu geçti elime. Bir dönem evde çok içerdik, kuşburnusu, adaçayı, ıhlamuru... Babam hayattaydı ve iyiydi... Ne güzel zamanlardı, zamanlarmış onlar diye söylenirken buldum kendimi. Gözlerim doldu. Şükür, bugünler de güzel ama aklıma sık geliyor eskiler artık...Alacak vereceğim kapanmamış demek ki.Ya da maç yeni başladı...
Aşağıdaki öykü de benzer bir durum sonrasında yazılmıştı aslında. Hece Öykü'nün Ağustos - Eylül (94) sayısında yer aldı.
90'larda çocukluk ve ilk gençliğini yaşayanları buraya alalım. Özellikle de hemcinslerimi. Gelenekselliğin son demlerinin piyangosunun vurmuş olduğu bizlere geliyor bu öykü:)
Bir yandan da komşuluğun, yardımlaşmanın, derde ortak olmanın henüz devam ettiği, dünyanın kazıklarını yemeye başlamadığımız, anne babalarımızla sıcak bir yuvayı paylaştığımız zamanları anıyor.
(Sondaki fotoğraflar onedio.com'dan. Bak bak hatırla...)
HAVLU KENARI
- Üç zincir çek, üç yap. Şuradan batır.
Aslında
duygularını bastırıp düşünceleriyle, mantığıyla davranan hep ben olmuşumdur. Romantik
taraf hiç olamadım. Romantik ve duygusal olmadığımdan değil.
- Oraya
değil, alttakinin tam üzerine! Beş dolguyla tamamla.
Öyleyim.
Ama kendimi bildim bileli bunlar hep geri planda kaldı. Oysa merhametli,
saygılı, vicdanlı ve fedakârımdır. Gerçek romantikliğin temel çukuru değil mi
bunlar. Ama bir yerde bir şey olmuş olmalı. Mutlaka çocukken.
-Tamam, iki
kirpik yap şimdi. İki dolgu iki kirpik, sırayı tamamla.
Aslında,
yani, bak işte hep böyle kendimi eleştirdim ben, hep suçları kendimde aradım. Başkası
asla kusurlu, suçlu, art niyetli olamazdı sanki! Sanki insan kusuru hep
kendinde aramalıydı, kusursuz olmalıydı! Sanki hayat kusursuz yaşamalara
uygundu! Hıh, birileri bir yasak elma yedi, geleni gideni bin yıllardır kahrını
çekiyor hayat diye, daha ötesi mi var?
- Yasemin,
televizyonun sesini açsana. Musti çıktı. Aç aç.
Bu kız beni görmeliiiii bana kazak örmeliiiii.
- Ne kazağı
Mustim, çeyizimizle gelicez sana. Hah ha hay...
- İki sıra
daha yapınca bitir. Makasla kes ipliği. Dişinle koparma.
Çocukluğumuzu
geçelim bir zahmet. O bile kusur aramak olmuyor mu? Kusura bakmasın ama bu kez
suçluyu başka yerde arıyorum ve ne tesadüf hemen karşımda buluyorum. Yetti
artık.
-Bak bu
pembe olur buna. Desenleri mor ya yakışır pembe. Sultan'da gördüğüm bir örnek
vardı, çok güzel. İsteyeyim, verirse ondan yaparız.
Geçen gün
yine burnumdan getirdi. Yine. Hep böyle yapıyor, kusuyor kusuyor, sonra özür
dilerim. Oldu canım oldu. Kıyamıyorum yine de. Yine de. Neden kıyamayacakmışım,
o bana kıymıyor mu?
- Floş ip
al bence. O dediğim örnek çok yakışır floşla. Pahalı biraz ama değer.
-
Yasemiiiin, çaylar ne oldu?
Güneş yakmıııyor hasretin kaaadar
Sahilde dalgaaa kalbimde sen vaar
Pembeee ve beyaaaz masumca biraaaz
Açılmış bu yaaaz zakkum çiçeeekleriiiiii
- Aaa
oğlanmış ya bu. Radyoda kadın sandım valla. Aaa sese bak ayol.
-Valla ben
de öyle sandım. Kararsız kaldım yani kız mı erkek mi diye. Adını da duymadık ki.
- Çançan
edip durma kız, tabakları getir.
- Bitti mi,
hemen bir ütü bas da dikelim elimizdeyken.
Başı pınar
ayakları göl olsun. Benden bu kadar. Daha yaşayacak kaç günüm kalmış ne bileyim
ben. Onu da böyle kemir kemir...
- Cumartesi
pikniğe gidelim mi Hatice hanım?
- Aaa, o ne
bakayım? Nasıl yaptınız ki?
- Kola
şişesini kes üstten. Alttaki tabanı da çıkar, onun üstüne geçir. İpi koyuyorsun
tabii önce. Hiç dolaşmıyor böyle olunca.
- Aaa....
Ömrümü
yakama mı diktim... Bir de benim yerime düşünüp karar vermeye başladı.
- Daha
vergi iadesi dolacak. Yasemin, yarın git kırtasiyeden zarf al kızım.
- Ne
yazıyor altta, gözlerim seçmiyor. Son dakika mı? Şehit mi var yine yavrum? Vah!
- Yok anne.
İstek yapmışlar.
-Doğru
söyle.
-Çılgın
tankçı Medet, kantinci Ali, İzmirli Ozan, gündüz santralcisi Mehmet,
Diyarbakırlı Hasan için istiyor. Oldu mu anne, duydun mu?
- Şehit
olmasın da.
Tamam
tanıdığını sanıyor insan karşısındakini ama öyle değil işte. Belki
alışkanlıklarım var ama bir sor bakalım isteyerek mi yapıyorum? Yani aslında ne
istiyorum... Boşveeeer. İnsanlardan bir şey beklemek mi? Asla. Bunu hiç
yapmadım. En güzeli. Umma ki küsmeyesin. Liseden kalmış aklımda. Yine de...
küsmedim mi, küstüm. Sevdiğine mi darılır insan sadece? Kimse kimsenin kayığını
çekmeeeezzz. İnsan hep yalnız kalacak. Darılmadım onun için. Darılmadım
kimseye. İşte bundan duygusuz diyorlar bana galiba. Peh.
- Gidiyor
muyuz pikniğe?
- Gidelim.
Çalı çırpı da toplarız. Yufka yaparız haftaya da.
- Bakkalın
oraya belediye durak koyacakmış.
- Ay ne iyi
olur!
- Aaa sök,
olmamış o. Büzdürmüşsün kumaşı.
- Geldiğinizden
beri mır mır mır, ne kaynatıyorsunuz yahu?
- Yok bir
şey. Dertleşiyoruz azıcık.
- Bu ikisi
de biterse elli tane havlu olacak. Bergüzar vitrine koyarım dedi. Havlu başına bir
milyon kalacak. Allah bereket versin.
- Amin.
Hece Öykü 94. sayı |
........................
GÜNAYDIN. ÇOK GÜZEL BİR ÖYKÜ SEVGİLER.
YanıtlaSilSelamlar.
Silben buradayım :)
YanıtlaSil:)
YanıtlaSilsüpeeer:) Narda'cım harikasın ya eline sağlık, bayıldım, çok tatlı bir nostalji oldu, eline sağlık..:)
YanıtlaSilDertlerimizin küçük olduğu zamanlar...:)
SilAhh çocukluğum.. böyle şeylere denk gelince hem mutlu oluyorum hem de hüzünleniyorum :)
YanıtlaSilBen de öyle... Bir de an'ı, bugünü yaşamanın önemini kavrıyorum, her şey geçecek çünkü, geriye iyi ki'ler kalsın...
Sil:) 90'larda büyüyen bir çocuk olarak, ben de sevdim bu yazıyı.. Ama birden sinirlendim çünkü annemin Commodore 64'ümü "eski püskü bişey" diye çöpe (çöpeee!) yollaması geldi yine aklıma. Bak şimdi.
YanıtlaSilOğlan kardeşim atari oynardı salonlarda, ben ne olduğunu bile bilmezdim:)
Silyav bu anneler de bazen olmadık işler yapıyorlar, benim de şapka koleksiyonumu çöpe yollamıştı benimki:)
90'larda çocuk olmak , olduk mu çocuk, sanki hep bir erken büyütülme telaşı ile yaklaştılar bize, hemen el işi yapsın, hemen iş yapsın aman iş yapsın, kendi çocukluğum hem güzel hem de neyse.... kalemine sağlık, çok iyi...
YanıtlaSil:) Ben dünyadan ayrı bir yerde yaşamışım çocukluğumu. Bugünden bakınca anladım. Veeee o unutulmaz günlük toz almalar,süpürmeler, danteller, ipler...
SilTavuklu saatten anneannemlerde var hala.
YanıtlaSilKomşularımızda vardı bizim.
SilZaman akılalmaz bir hızda geçiyor, özellikle de otuzundan sonra:)
ah doksanlar. zaman makinesi bulunsa da bu yaşımda '91'i yaşıyor olsam. her şey ne kadar yalın, samimi ve çabaya değermiş.
YanıtlaSilBazen düşünüyorum, özlediğimiz o zamanlar saf iyi miydi diye. Değildi tabii ki ama zamanla ülke ve dünya daha kötüye gittiğini gördükçe özlemimiz de artıyor sanırım....
Sil90 lar tam gençliğimin başı ahhh ahh özledim be
YanıtlaSilSanırım ben de.
Silİlk paragrafta takılı kaldım bir süre beni kalbimden vurdun resmen sonra devam edebildim okumaya :) 90lar çocuğuyum ben de bazen özlüyor insan tabi :) atari eski fotoğraf makinelerinde kullanılan film şeridi bilyeler ah neler geldi aklıma şimdi ve 7 numara ne çok severdim izlemeyi :) ören bayan ismi hep çok tuhaf ve komik gelirdi bana :) ve o tavuklu saatten teyzemde var duruyor hala :)
YanıtlaSilBabamı özlüyorum...
SilYeni dönemlerde bizi üzen çok şey var galiba, eskiyi özlüyoruz ya da klasikleşmiş çocukluğa özlem sendromuyla karşı karşıyayız:)
evet ben de benimkini özlüyorum..
Silçocukluğa özlem sendromu mu hahah olabilir :)