Yazı ve Yazgı'nın ilk
bölümündeki yazılar "çizgi meselesi" yönünden benim için ayrı bir
önemde ve zorlukta yazılar...
"Kötülüğe kötülük demek artık ayıp karşılanıyor; böylece sürekli biraz daha kıstırılıyoruz sığındığımız köşede..." Son zamanlarda kendimi üzerinde düşünürken yakaladığım bir konu bu: Bana, hayatı, insanları ıskalamamam için sivri (mükemmelliyetçi?) yönlerimi törpülemem gerektiği söylenirken, buna doğru bildiklerimi artık pat diye söylememem de dahil miydi?... Kimden korkuyoruz(m)? "Herkesin" sevdiği olamamaktan mı? Mümkün mü böyle bir şey, "herkesin" sevdiği olmak?
"Kötülüğe kötülük demek artık ayıp karşılanıyor; böylece sürekli biraz daha kıstırılıyoruz sığındığımız köşede..." Son zamanlarda kendimi üzerinde düşünürken yakaladığım bir konu bu: Bana, hayatı, insanları ıskalamamam için sivri (mükemmelliyetçi?) yönlerimi törpülemem gerektiği söylenirken, buna doğru bildiklerimi artık pat diye söylememem de dahil miydi?... Kimden korkuyoruz(m)? "Herkesin" sevdiği olamamaktan mı? Mümkün mü böyle bir şey, "herkesin" sevdiği olmak?
Yaz Emri ve Yazma Cüreti... Yazar Niçin Yazdığını
Bilir Mi?
Şunu çok sevdim: "
Sanatçı, yazar, hayat tecrübesi diye
tanımladığımız acıtan
yaşanmışlıkları, genel akışı içindeki doğal, minnetsiz, sert biteviyeliğinden
çıkartıp (topu göğsüne alıp yumuşatarak yere indiren futbolcunun tavrı gibi)
insan için bir başka biçimde kurgulanmış devingen, etkin, etkileyici bir hâle
getirmek ister.
Şu ise acıttı: Bazı sanatçı
hallerinde sanatçının, yazarın hayatın gerçekliğinden, kendi düzlemindeki genel
geçer algı içindeki somut yaşanırlığından koptuğunu, hayatın bir tür acemisi olduğunu görür ve çoğu zaman da
bu yargıyı paylaşırız: Ona, sanki yaşamayı bilmeyen ve beceremeyen acınası bir insan
durumuna düşmüş gözüyle bakarız. Halbuki bizim üzülerek izlediğimiz sanatçı,
yazar, sürekli kendilerine sorulan, bizim de onunla paylaştığımız
"niçin?" sorusuyla başetmeye çalışmakta ve kıvranmaktadır.
"... Ruhumuz dar bir
şeridin içinden sızılarla geçiyor." Sanırım şimdi herkes bir ruhunun olmadığına dolayısıyla sızıları duymadığına
inanmak istiyor...
"... Böylece hayatı da,
hayatın gösteremediklerini de sanattan ve edebiyattan öğrenmeye çalışırız,
öğreniriz de:..." İnşallah
böyledir... Yolun yarısına kadar buna çok inanıyordum ama şimdilerde bir
boşunalık duygusu sarmıyor değil beni. Ne ki " Yazar, niçin yazdığını...
daha çok, yazarak keşfeder." Bunu
doğruluyorum yazdıkça...
" İyi bir öykü yazmış,
bu da iyi bir yazıymış dedirtmek.... için de yazıyoruz bütün insanî
zaaflarımızla birlikte." Elbette...
Yazı Bir İçkaledir
"Yazı, bir anlama,
kendisini ve varlığı ifade yolu, bir açılma, sığınma yöntemi, bir iletişim
kurma yolu... olabilir yazar için."
"Yazı, doğuşu itibariyle
mahrem bir eylemdir. Ne ki onun mahremiyetinin rahminde, büsbütün varlığın
sükuneti, güveni ve toplumsallığın karmaşası, sesi ve sorunu vardır. Yazının bu
sessiz ve örtük dilinin aynı zamanda yargılayıcı, anlamlandırıcı, tanımlayıcı ve
anlayıcı, açık ve konuşkan bir yanı da vardır."
Bu kitapta altını çizdiğim,
kenarına soru işaretleri koyduğum başka çok yer oldu...Buraya sığmaz elbette...
Murat Gülsoy, Aydın Şimşek,
Eco gibi yazarların yazarlık hakkında kitaplarını ve başkalarının makalelerini
de okudum. Yazı ve Yazgı da bunların yanında olması gereken yerini aldı.
Yazmak, benim için, giderek
ve bir bakıma çetrefilleşen bir vaka olduğu için fazla yazamıyorum, yoksa
söylenecek ne çok şey var, söyleyecek ne çok şeyim var...
Yazı ve Yazgı gerçekten güzel bir kitapmış, her yazarın yazma sebebi farklıdır mutlaka ama okumaya değer şeyler yazabilmek sanırım hepsinin amacıdır. Bu arada herkesin sevdiği olmak bence de mümkün değil, herkesi memnun etmeye çalışan kimseyi memnun edemez, doğru bildiğini yazmalı, söylemeli insan, beğenen beğenir, beğenmeyen beğenmez...
YanıtlaSilsevgilerimle :)
Güzel bir kitap, tavsiye ederim. Teşekkürler güzel yorumun için.
Silalıntılar çok güzel, merak ettim
YanıtlaSilTavsiye ederim, sen de bir yazar olduğuna göre iki kere tavsiye ederim :) Şule yayınlarından 2014'te çıkmış.
Sil