Uf oldum sayın seyirciler...
Tek kelimeyle çarpıldım....
Ne yazsam buradan sonra diye düşünüyorum şimdi...
Bir yandan çarpıldım, bir yandan hızla çevirdim sayfaları...
Ne yazsam buradan sonra diye düşünüyorum şimdi...
Bir yandan çarpıldım, bir yandan hızla çevirdim sayfaları...
Aşk'ın her boyutu, kadın olmanın her boyutu var bu
şiirlerde. Arzu, şehvet, inat, çatışma, çarpışma, dövüşme, ego, ayrılık, gurur,
gurursuzluk, karşılıksızlık... ne olabilirse hepsi... Ama nasıl yazılır böyle
şiirler? .....
" harcın mıydı
ben istemesem bu şiirden bir muhatap çıkarman"
DOZUNDA
hiçbir şey sonsuza kadar sürmesin- rica ederim
bir afet sersin leşimizi, bir kaza hazin, bir suç aleti
seni öldürsün mesela - çok ağlayabilirim kimseye göstermeden
tedirgin etmeden -kenarda durmayı
durduğum kadar dik ve itham etmeden bakmayı
gözlerin ta içinden bilirim neymiş güzergahı
tam on ikiye vurdu şaibeli saatlerde durdu medet istemeyen
gururdu
tahriş ettin tahdit ettin ve tereddüt etmedin mideme
sapladığın ağrıda
şimdi iki büklüm kıvranırken - acı değil felaket hiç-
dünya biteviye ve hiç soğumuyor cesedim
her şey bu kadar aynı olmak zorunda değil
bu omuzlarım bu kadarını tartmayabilir
şöyle soralım bir soruyu
kim sevmez yaralı bir yırtıcıyı?
düşer mi balkonuma yaralı bir kartal?
ve ben sarar mıyım hiç, kendi açmadığım yarayı?
durup güneye bakan camın önünde ışıklarında şehrin
elimdeki ipi bin kere düğümler bin kez koparırım
tırnaklarımı
başlamayan bitmez, uyanıksan düş, bir şehirden diğeri
görülmez
evler işaretlenmez kapılar kilitlenmeli aşk içeride bir
yerde mi
kimse bilmez: aşk bitmez gün biter gece
aydınlığa erer işte güneş!
bu ben değilim zaten emma söylemiyor o şarkıyı
fakat yakabilirdim
sana seninle yanan büyük bir ateş
bu benim işte! Tanıdığın kadınların
hulasası - kestirmeden gidilen bir semt
istemeden çekilen tetik
kana basılmış parmak
bu benim kavgasından aşikar
tutkusundan bir savaş kendinden iki düşman çıkaran
kendine saldırırmış barışta savaşçı kişi Nietzche'ye
sorarsan
sense ömrünce her yerde
beni ikiye bölmenden tanınabilirsin
beni küçültür mü arzunu ifşa edişin
kollarımı unutmuştum on yıl önce bilmezsin
kollarımı buldum bir atıkta bir yığında yüz metrede boğul
madan bu basınçtan ölebilirim
ben ölebilirim ama sen çak çak
ben kendimi haplara sen çiviyi o masaya
huzursuz zihnimi gömebilmem kendimi bir duvara
duvarda canlı bir hayvan tik tak
beni öldürecek bu hiç olmak hiçin olmak buhiç
Türk edebiyatı diyorum girdaba Türk şiirinin müşfik kolları
birbirine kavuşmaz müsteşriklerse hiç anlamaz hiç anlamaz
hiç anlamaz bu suyun ötekinden farkını
ne gelmiş ne ertelenmiş sorular... sorular...
her şey bitmiş olur sen gelmiş gitmiş olursun faraza
burada yas başlayacak bütün sesleri sustur
beni duy bir kere duy lütfen duy
ordasın... yakınımda... ama
ben kaybettim
ezelden değil birkaç günde
sesimi...
ince ince kurmadıysam can havlindendi
yollar daha uzun ve yağmur yıkadıkça parlayan asfalt
erkekler giderek daha genç ve yağız hangisinde dursam
senle sevişiyorumdur onu kaldırıp baksam
oysa ben gözü açık öpüşebilen kadın demektim
kayıp ankara dilinde
sevişmediğini bir ölünün
toprakla dolduğunda ağzı ve gözleri toprakla
yastığı kumdan yorganı kumdan
kuşlar
konmayacak ipte çarşaflarına
kan mı şarap
mı bacaklarından akan
bu dumanla dudağına bu acı tadı
açıkları kapatmak için yetmeyecek
dozunda
bir kadın
ve bir erkek olmak
****
KAPI AÇIK
bütün teferruata dikkat ederek
bağlanmak
tesadüfe
hatta kalmak alaşağı etmek adını
çakıl taşı çamurda izler plakalarda harfler
bana senden
bahsetmiyor
bana senden
bahseden tek bir şey yok
iki kavak
konuşuyor
yok içinde
sen
yerin sıcak
mı darda mısın
anlaşılmıyor
iyi miyim sormuyorsun ama kapı
hâlâ
açık
kapı açık
kolu kırık
içerde yoksun
aşağıda kayıp bir ruh bulmuşum
küçük bir
kızın gün be gün
kimseye söylemeden tuttuğu
suçluyu, her gün kapıdan çıktıkça - kapı o kapı değil
suçluyu, ayakkabılarını giyerken tararken saçlarını
kırmızı
bir tarakla
suçluyu, altına kaçırırken
yastığının üstünde bulduğu
bak bu mektuplar elimdeki, cebimde anahtarlar
ama kapı zaten açık değil mi ya
ve ben aşk için düelloda kaybedenin kızıyım
kaybeden ölmeyendir kızı dul değil
-kızı
derken gerçekten kızı değil
Onunkisi, sevdiği, seviştiği, uğrunda belaya girdiği
Ve kapı ardına kadar açık olsa ne fark eder
İçerde
yoksun
kapı
rüzgarda
salınan bir yapraktır
tutturulmuş bir topluiğneyle- bir paraşütle
her an
çıkabilir
raylardan tren hızla
tünelden bir kaplan, korkudan çatlar çocuk,
savaş
başlayabilir
sözler unutulur kapılar çat diye surata
hey, ama ne fark eder elimdeki anahtar
bu da senin
olan bir kapı
açılmış
dağılmış boyasız
sen onu aşklarına dekor yapmışsın
kapıyla duvar arasında bir kere
almışsın
bir canı
onu yakalım derdim biraz ısınmak için
bak ben ortada açıktayım açık suça darda uçta
melamette yağmurda karda aç değil ama açıkta
şiirsel
bir terörizmin faili
bir işaretinpeşinden gittiğim için
sendeki izi takip ederek, belli belirsiz
şimdi ortada saunmasız ve çıplak
sadece senin sözlerini giyinip kuşanarak
ısınıyordum
beni siperden çıkaran sendin
toslamadan önce
egonun
barikatına
koy bakalım yeniden bu mermiyi
kovana
şimdi başım
isteyerek
arzudan eğik
beni tutan o deniz
seni
korkutan
başımı yeniden kaldıran da
onu tutan
dik
tek bakışla
kadın
olduğumu bulduran
ve beni kabulden savaşa
taşıyan benden bir lanet
çıkaran sen
kapat şu kahrolası kapını
ışığını
söndür
tek şüphelisin
kendi izini yok etmişsen değilsen bile katilsin
********
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder
Ölümü görün yazın bir şeyler, üşenmeyin.
E, üşenmeyin dedik ya:)