Böyle diyor felsefeye giriş kitabında.
Şu hoşlaşma meselesini daha irdeleyemedim ama güzel şeyler
ekleyeceğim şimdi buraya.
Konak'taki Devlet Resim ve Heykel Müzesi'nin yeri çok işlek
bir noktada. Ulaşım kolay. Girişler ücretsiz de. Böyle olunca o taraflara yolunuz
düştüğünde hemen uğrayıverip neler varmış görebiliyorsunuz.
Bu hafta, yine içeriğinden habersiz olarak uğradığım iki
sergi birden vardı. Sürpriz ise her geldiğimde kapalı olan üçüncü katın
açık olmasıydı. "Müze diye niye diyorlar buraya?" sorumun cevabını da
almış oldum. Meğer bu katta Şeker Ahmet Paşa'dan Halil Paşa'ya, Balkan Naci
İslimyeli, Ruzin Gerçin, Hikmet Onat, İbrahim Çallı, Avni Lifij'den Namık
İsmail'e, Feyhaman Duran, Şeref Akdik, Zeki Faik İzer, Cemal Tollu, Fahr El
Nisa Zeyd'den Bedri Eyüboğlu'na, Sabri Berkel, Vedat Mavitan'dan Nuri İyem'e ve
daha birçok isme kadar Türkiye'nin en önemli ressamlarının eserleri varmış.
Fotoğraf çekmek yasak kuralına uydum ama bir dahakine en
sevdiklerimin fotoğrafını çaktırmadan çekebilirim. Özellikle Sabri Berkel,
Vedat Mavitan, İbrahim Balaban, Nedim Günsür ve Turgut Atalay'ın eserlerinin. (Ruzin Gerçin'in ise özel bir anısı var bende.)
Sabri Berkel'in denize bakan bir odayı ve balkonunu sıcak renklerle ama özel bir soyutlamayla resmettiği
tablosu... geriden bakıldıkça tablonun güzelliği ortaya çıkıyor. Ana hatlarıyla
resmedilmiş, ilk bakışta kübikmiş gibi duran resim dikkatli bakınca size kaba bir soyutlama olmadığını gösteriyor.
Vedat Mavitan'ın
mavi ve gri ile soğuk resmettiği soyut tablosunda, tuvaldeki farklı doku oluşumları
ve kompozisyon insanı birden kendine çekiyor. Görmelisiniz.
İbrahim Balaban'ın
çini ya da minyatür figürleriymiş gibi duran soyut insan figürleriyle işlediği
canlılık ve neşe duygusunu veren eseri... Yeşil, mavi ve beyazın uyumu...
Turgut Atalay'ın,
arkası bize dönük balıkçısı ise garip bir devinimle salonun içinde yaşıyormuş
hissi uyandırdı bende. Biraz dikkatli bakınca ressamın resmi oturarak yaptığını, ayaktaki bu balıkçı figürünün tabloyu aştığı hissini bu perspektife borçlu olduğumu
anladım. Büyük keşif benim için :)
Nedim Günsür'ün kaba bir tabirle bir simit satıcısını
resmettiği eserini ise görmeyenlere anlatmam zor. Vücudun değişik kısımlarının
farklı yakınlıklardan çizilmesiyle öne çıkarılan vurguyu (duyguyu) mesela...
Bu kattaki çalışmaların ezici çoğunluğu yağlıboya idi. Taş
baskıları ayırt edebildim. Birkaç tane de karışık teknik vardı ama çözemedim :)
Tekrar tekrar gidilip görülmesi gereken bir seçkiye ev sahipliği yapıyor bu kat.
Alt katlarda ise Bilge Göksel'in yağlıboya çalışmaları ile
Grup Eskiiz adı altında birleşen birkaç sanatçının gelenkeselden yola çıkarak
tasarladıkları işler vardı. Bu grupta
minyatürden çiniye, masklardan karışık teknik işlere hoş tasarımlar
vardı. Özellikle Serdar Yörük, Polat Canpolat ve Aslı Canpolat'ın eserleri hoşuma gitti.
Geleneksel temelin üzerine çıkılan modern katlar hoş olmuş, sırıtmamış.
Beğendiğim çalışmaların resmini çektim, sırf sizin için
katlandım bu eziyete, kıymetimi bilin ona göre :)
Bu arada arkadaşım Şebnem Önem'in, tezhip ve minyatür ağırlıklı ikinci kişisel sergisinden
seçtiklerim de en sonda.
Bilge Yörük'ün kedileri ve geniş lekelerle çalıştığı kimi manzara resimleri...
Grup Eskiiz'in çalışmalarından:
Arkadaşımın özgün tasarım çalışmalarından :
Bayıldım bazılarına. Yakın zamanda küçük bir İzmir gezimiz olabilir. İlla görmem gereken tek bir şey söyleseniz ne olurdu? Soru absürd ama elden ne gelir. Zaman az ve her şeye yetmiyor maalesef. Bu arada midye dolma hastasıyım. Belli bir adres var mı ünlü yoksa sokak satıcılarından mı almalı?
YanıtlaSilEserler yakından incelendiğinde kesinlikle daha güzeller :)
SilValla, İzmirli olamayan bir İzmirliye sordunuz ama kısıtlı bir sürede,ilk kez gelindiğine göre, İzmir merkezde, Kordon'daki kafelerden Ege'ye bakarak bir şeyler içmek ya da Konak Meydan'a uğrayıp Saat Kulesine selam verdikten sonra Kızlarağası Hanı'na uğramak da olabillir. Bu üçü aynı çevrede zaten:) Midye için her semtin bilinen ve güvenilen bir ya da iki satıcısı oluyor genelde. Ama benim bildiğim bir yer yok. Yardımcı olamadım maalesef:)
Çok teşekkürler :) İyi bir üçleme gibi duruyor.
SilZaten İzmir'in simgeleri bahsettiğim grup. Biraz ilerde tarihi Asansör de gidilebilecek yerlerden ama açıkçası İzmir içinin görülecek pek yeri yok bence :) Uzun zaman ayırıp kıyıda köşede kalmış güzellikler keşfedilebilir elbet ama mesela İstanbul'da bir Eminönü'ne çıkılınca bir anda ayağa serilen bir sürü tarihi güzellik yok :)
SilHarika bir post Nardacım, merak edip resimleri internette bulmaya çalıştım, çok güzel gerçekten, eline sağlık:)
YanıtlaSilÜst kattakilerden diyorsun; gerçekten özel parçalar vardı. Portreler, nü'ler, natürmortlar, kübikler, manzara resimleri...
Sil