1962
, MEB basımı[1] Mektuplar'ı görünce tereddüt etmeden almıştım.
Yunan Klasikleri : 43
Bu serileri, çevirenlerinden,
kitap-yazar seçimine (klasikler daha ne olsun), sararmış sayfalarından sade
kapaklarına kadar her şeyiyle seviyorum. Bu serilerden elime ilk geçen,
ortaokul yıllarımda, bir komşumuzun gelip almamı istediği kitaplar olmuştu:
Şekspir'in Yanlışlıklar Komedyası (1959), P. Merimee'nin Fırsat'ı (1963) ve
Plautus'un Buğday Kurdu (1964). Üçü de tiyatro oyunu. Üçü de Eskişehir
Halkevinden aşırma. Belki de ilk oyun
okumalarımdı o kitaplar. Bu ilk olma hali, kitapların basım tarihinin bana o yaşımda
dinazorlar devrini anımsatması ve de kitapların bana geçiş sebebindeki hüzünle birlikte bu
kitapların hikâyeleri çoğalmıştır. Uzun mevzu, belki bir ara anlatırım.
Mektuplar, Eflatun'un tiran
Diyonisos'a, onun yakınlarına ve kendi yakınlarına gönderdiği mektuplar. Bunlar,
çoğunca, bir süre devlet işlerinde bulunmuş ya da bulunmak istemiş ama umduğunu
bulamamış filozof Eflatun'un kendisine, gerek Diyonisos'un gerek diğer devletle
ilgili kişilerin ya da dostlarının sorduğu
sorulara verdiği cevaplardan, haberleşmelerden müteşekkil.
Haliyle Eflatun'un devlet
idaresi ve genel yaşam düsturlarını, kısaca felsefesinin izlerini görüyoruz.
Mektupları okurken,
Eflatun'un kimi fikirlerinin tasavvufla, tasavvuftaki kimi pratiklerle
örtüştüğünü gördüm. (Henüz Eflatun'un herhangi bir eserini okumadığım için
bunlar yüzeysel tespitler. Gerçi tasavvufu da pek bildiğim söylenemez) Az
yemek, az cinsel faaliyet gibi. Yine felsefe adıyla bahsettiği şeyde tasavvuftaki "hikmet"e benzer bir
ayrımı getirdiğini. Felsefesini, isteyen herkese değil, sadece layık olanlara,
gerekli kapasiteye sahip olanlara anlatacağını bildiriyor Eflatun. Devlet
idaresi için temel ilkeler belirlerken, en başta, iyi bir yöneticinin aynı
zamanda gerçek bir filozof olması
gerektiğini de söylüyor.
Öğrencisi ve dostu Dion'un,
öğretilerine bağlı kalması ve öldürülmesi ( haksızlık
etmektense haksızlığa uğramayı tercih etmesi) ile Diyonisos'un, tersine
Eflatun'un öğretilerine bağlı kalmayıp sözlerini tutmaması ve Dion'u öldürtmesi
ise mektuplardaki merak uyandıran bir serencam…
Platon'un felsefesinde, fert için de, devlet idaresi
için de, iyi, adil olmak, aklı
kullanarak davranmak gerektiğini, bilgelik ve ölçülülük için yeme-içme ve
cinsellikten ibaret bir hayat sürmemek gerektiğini söyleyen, tanrılardan
bahsetmesinin yanı sıra tek bir büyük Tanrıdan ve öteki bir dünyada insanların
yaptıkları kötülüklerden sorumlu tutulacağından bahsetmesi; devletlerin
hükümdarlara değil kanunlara boyun eğmesi gerektiğini, iktidardakilerin
zenginleştikçe çevrelerinde "yalakaların" çoğalacağı ve bunların
devlete zararının dokunacağını söylemesi, hocası Sokrates'in, iktidara
gelenlerce -ki zamanında Sokrates'in kolladığı kişilermiş- "dinsiz"
suçlaması ise yargılanıp idam ettirilmesi (günümüzde de bir insanı halkın
gözünde karalamanın en kolay yolu değil mi bu; hemen inançlarını sorgular,
ortaya iftiralar, imalar atar, saldırırsınız… Ve beslediğiniz kargalar gözünüzü
oyar, para pul mevki söz konusu olunca…İnsanoğlu çok değişmiş değil mi?),
bozulmuş bir idarenin, kanunların, yamanarak değil, ancak en baştan yapılarak
(yeni anayasa yapıcaz mı demişti birileri?) düzeltilebileceğini söylemesi vb. ilginç geldi bana. Bana ilginç
gelmesi yine iyiymiş, zira kitabın son sayfasına kötü bir el yazısıyla şu yazılmış:
Çok modası geçmiş.
Öyle ya, eski diyerek doğruları bir kenara atıp, sırf yeni olduğu için
yanlışlara abanma âdetimiz var bizim… E, ahlak, iyilik, adalet, iyi devlet idaresi
dersen onlar da göreceli (herkesin kafasına göre-celi) kavramlar zaten, kim ne
kadar görüyorsa o yeter.Hem insanoğullarında
ortak olan sadece 23 çift kromozom kaldı, onu da yakında çözücez, gdo, klon,
mutant filan… Tekno-Mağara dairelerimize çekilip "sosyal hayvanlıktan"
da terfi edicez, hayvanlığa… üstte söylediğim gibi insanoğlu bin yıllarda çok
çok değişti. Dolayısıyla şu aşağıdakilerin de modası çoktan geçti.
Here is the quotations:
Her neyse, ben kendimi
kuvvetli buluyorum, çünkü hayatıma yön veren aklımdır.
*
Arkhedemos'un söylediğine
bakılırsa İLK'in özü hakkında iyi aydınlatılmamış olduğundan şikâyet
ediyormuşsun: anlatayım; ama bunu, mektubum "denizin veya karaların bir
köşesinde" kazaya uğrayıp kaybolursa, biri okuyup anlamasın diye pek açık
yazmayacağım.
Bütün şeyler, her şeyin
Hükümdar'ının çevresinde döner; her şeyin sonu, güzel olan her şeyin nedeni
O'dur. (…)
*Fakat dikkat et, öğretilerim
okumamışların eline geçmesin. Bu öğretileri ancak birçok kez dinleyerek, uzun
yıllar boyunca tekrar ederek (…) büyük gayretler sarfederek açıklamak
mümkündür.
* Kişilerin, hatta kralların,
zenginlikleri ne kadar geniş ve ölçüsüz olursa, zenginlerin zararlı ve insanı
alçaltan zevklerini paylaşmaya hazır, o kadar dalkavuk, o kadar korkunç
iftiracılar türer; zenginliğin ve iktidarın başka nimetlerinin doğurduğu en
büyük kötülük de işte budur.
* Her devletin, her yaşayan
varlık gibi, kendine öz bir dili vardır: demokrasi, oligarşi, monarşi, hep
başka dillerde konuşurlar. Birçok kişi bunları bildiklerini söylerler ama,
gerçekte - birkaç kişiyi bir yana bırakalım- bu dilleri anlamaktan bir hayli
uzaktır. Tanrı ve insanlarla olan münasebetlerinde, kendi dilini kullanan,
eylemlerini de buna uyduran her devlet gelişir, yerinde kalır; başka bir dil
taklit edecek olursa, ortadan kalkar.
* (bazı dostlarından
bahsediyor) o güzel idealar âlemine ermiş olmakla beraber kendilerini kötü ve
eğri kimselere karşı koruyacak bir kuvvete ihtiyaçları vardır, çünkü
hayatlarının büyük bir parçası, bizim gibi doğru
ve bozulmamış kimseler arasında geçtiği için pek görgüleri yoktur.
* O zamanki bütün devletlerin
kötü idare edildiğini anladım; çünkü uygun şartlar altında mükemmel olarak
yeniden düzenlenmezse, kanunlarının iyileşmesine hemen hemen imkân yoktur.
* Herkes karnını günde iki
kez tıka basa dolduruyor; gece kimse yalnız yatmıyor; herkes böyle bir
yaşayışın açmış olduğu yolda yürüyüp gidiyordu. Yaradılıştan ne kadar mükemmel
yetileri olursa olsun, yeryüzündeki hiç kimse, gençliğinden itibaren böyle
yetişmişse bilgeliğe erişemez, ölçülü de olamaz.
* Gençlik çağında istekler
çabuk değişir; sık sık birbirine zıt yollar tutar.
* Onlar kendilerinin
hoşlandığı, benim hoşlanmadığım bir hayat kurmuşlarsa, onları ne ayıplayarak rahatsız ederim, ne de okşayarak ve
hırslarını (ki ben bunlara kapılmaktansa ölümü göze alırım) tatmin edecek
yollar göstererek onlara hizmet ederim.
* Sicilya ya da herhangi bir
devlet, mutlak hükümdarlara değil kanunlara boyun eğmelidir.
*SİZ DE ŞİMDİ, HER GÜN
BİRTAKIM AYRILIKLARDAN DOĞAN SÜRÜ SÜRÜ KAVGALARLA UĞRAŞIYORSANIZ, tanrının
lutfu ile doğru kanaattan azıcık pay almış bir kimse şunu anlamalıdır ki, ihtilallerin
sebep olduğu belaları önlemek, ancak kazananların, cenklerle, sürgün ve
öldürmelerle kötüyü kötü ile karşılamamaları, düşmanlarından öc alma yoluna
gitmemeleri ile kabildir; bunlar kendilerine hakim olmalı, kendilerini de,
yenilenleri de tatmin edecek eş kanunlar koymalı (…)
* … Onun için akıllı bir
kimse düşüncelerini dile emniyet etmek tehlikesini göze almaz; hele dil, yazı
ile olacağı gibi, donmuş bir şekil alırsa.
[1] Tam da bu notları aldığım defterin arasında,
Selim İleri'nin 2008 tarihli bir yazısını buluyorum. Deniz Feneri'nin,
yazıldıktan henüz 18 yıl sonra MEB eliyle ilk tercümesinin yapıldığından
bahsederken, MEB'in yayınlarını, Attila İlhan gibi kimi yazarların eksik bulup
küçümsediğini hatırlatmış. Oysa enikonu haksızlık etmişler, diyerek karşı
çıkmış. Bence de haksızlık. MEB'in o serileri hâlâ çıtanın üstünde. Döneminde hak ettiği ilgiyi görememişse de.
Bakanlık hâlâ böyle yayınlar çıkarıyor mu acaba?
meb yayınları evet ya severim. ankarada kızılayda var yerleri. bulunuyo eskiler. çok topladım ben de.
YanıtlaSilaşırma olması çok hoş. kütüphaneden kitap aşırmak bir gelenektir ya.
yazın çok uzundu yaaaaa.
tamamlayamadım.
:)
ben hiç çalmadım ama içimde kalmışsa demek ki rüyamda epey bir iade etmediğim kitap gördüm geçenlerde:)
YanıtlaSilyazın uzun yazı hiç okunmuyo di mi ;)
di.
YanıtlaSil:)
hah haaa oluyo ya kitap çalmak çaldırmak.
günah diil.
:)
öyle bi fetva vardı galiba; kitap çalmak hakkında :p
YanıtlaSil(ben de bazen okuyamıyorum uzun uzun yazıları:))