TEBDİL-İ MEKANDAKİ FERAHLIK

Gezi notlarımı buraya almamın asıl sebebi, yaşayarak keşfettiğim ve onayladığım şu cümledir: Anadolu’nun neresine giderseniz gidin,mutlaka karşınıza sizi şaşırtacak bir güzellik çıkacaktır. (Bu arada bir önceki gezi yazımda kendime söz verdiğim üzere fazla fotoğraf çekmediğim için gerçeğinin kötü bir yansıması bu yazı)

Efendim, 18 Nisan günü saat 14.00 civarı, İstanbul aktarmalı olarak Adıyaman Hava Limanına indik anne ve babayla. Burası da geliştirme inşaatı devam eden Adıyaman havaalanı. Merkeze 15-20 dakika mesafede.
Tanıştırayım,indiğimiz airbus'ın kanadı  :)
Adıyaman küçük ama merkezi yeni ve yüksek binalarla dolu. Girişten itibaren ferah bir görüntüsü var. Aşağıdaki resim ise daha sonra gittiğimiz Adıyaman merkezinin ara sokaklarından: Adıyaman’da ve Urfa’da her erkeğin sigarayı, böyle tütünü sararak içtiğini gördüm.


Adıyaman’ın bana en ilginç gelen coğrafî-fizikî özelliği dağlarının yapısı oldu. Genelde ağaçsız ve kıraç olan tepe ve dağlardaki kayalık görüntüler,tüm gezi sırasında her yerde karşıma çıktı. Kahta tarafından Nemrut’a giderken gördüğüm kayalıklar ise adeta heykeller gibiydi: Hiç zorlanmadan ağız,burun,yüz çizgisi… ekleyebiliyordunuz. Maalesef dağların ve kayaların fotoğraflarını istediğim gibi çekemedim. Hem arabayla yol alıyorduk hem de sınırlı vakit yüzünden her istediğimiz yerde duramıyorduk.
Yaban keçileriyle meşhur Hacı Muhammet Dağları

Çekirge Dağları

Nemrut'a giderken sık rastladığımız  kaya-dağlar (yeni bir coğrafi  yapı buldum: kaya-dağlar :))
Adıyaman insanı çalışkan: uygun bulduğu her araziyi ekip biçiyor. Arkadaki yamaçlardaki ağaçlar ise  önemli gelir kaynağı olan fıstıklar. Biraz da badem. Yer:Boyundere köyü.

Bir hafta sonu da Urfa Balıklı Göl’e uğradık efem. Yalnız orasını tamamen mesire yerine çevirmişler! İslam dininin büyük değer verdiği Hz.İbrahim’in mekânını daha sakin,manevi duygular içinde görmeyi ummuştum ama güpgüzel bir pazar günü olmasının da etkisiyle dolup taşan yeşil,geniş bir mesire yeri ile karşılaştım. Lokantalar,kafeler,turistler,hangi aklı evvelin döktürdüğü bilinmez gübrenin kokularına aldırmadan erguvan altlarına serilmiş aileler,yöresel kıyafetlerle fotoğraf çektirenler,balık yemi satanlar... Bir tabeladaki bilgiye göre burasının bu şekilde,Balıklı Göl’ü küçülterek hem de, düzenlenmesi ‘90’lı yıllarda bir vakıf aracılığıyla yapılmış. Yine de çok güzel bir mekândı.
Tarihî yapılar olarak ise  Halilürrahman Camiinden başka ileride bir başka tarihi cami,türbeler ve kale vardı, ki Hz.İbrahim’in atıldığı söylenen  mancınıkların sütunları da bu kale üzerindeydi. Şu uzakta kalan sütunlar işte:
Halilürrahman Camii



Ayn Zeliha Bahçesi de yine lokantası,göleti,yeşilliği ile çok güzeldi. İsim nedir,nereden gelir bilmiyorum ama bu kadar kalabalık olmasaydı, insana cennetten bir parça dedirtebilirdi sanırım.

Ayn Zeliha Bahçesinden

Kale’ye sağdan ve soldan olmak üzere iki koldan çıkıyorsunuz.Burada da kafeler,lokantalar var. Geniş taş basamaklardan yaylana yaylana tırmanıyorsunuz. Bu geniş basamakların köşelerine divan ve masalar atmışlar, oldu mu sana açık hava kahvesiJ Ama öğle güneşi değil de akşam serinliği olsaydı epey keyifli olurdu orada çay-kahve içmek.

Yeterince çıkınca Urfa’ya kuşbakışı göz atıyorsunuz. Canım istemediği için ve annecik de fazla yorulmasın diye Kale’yi fethetmeden aşağı indik :p
(Yalnız mancınıkların sütunlarını görmek istiyorsanız sağ koldaki yoldan gideceksiniz.)

Mideler guruldarken alanın şehre çıkışına yakın yerindeki tek lokanta olan Urfa Sofrası’na uğradık ama her masa dolu,boşalanlar da rezervasyonlu çıkınca hayal kırıklığı ile çıktığımız yokuşu indik. Kapıya bir görevli koyup “Boş yerimiz yok maalesef” dedirtmeyi akıl edemeyen ve içeri giren müşterilerle ilgilenmeyen  mekân sahiplerini buradan kınıyorum efem.



Gölbaşı da şöyle bir durup göl kenarındaki yürüyüş yolunda biraz ilerlediğimiz bir ilçe olarak kaldı.

Yine, Balıklı Göl'e giderken yol üzerinde uğradığımız Atatürk Barajı ve gölü de görülmeye değerdi. Buradaki anıtı da fotoğraflamadan edemedim:

O zamandan bu zamana iş kazalarını önlemede bir arpa boyu yol almış değiliz.



Nemrut’a çıkılmadan dönülmez dedik ve son hafta sonunu buna ayırdık. İtiraf ediyorum tırmanışın ilk yarısında epey zorlandım. Yolun zorluğundan çok, bütün kışı bilgisayar başında yazarak, pencere kenarında okuyarak geçirmiş olmamdan kaynaklandı bu. Yine de spor ayakkabı yerine babetle,sıradan bir kıyafetle bu tırmanışı kazasız belasız gerçekleştirdiğimi beyan ederek kendimi övecek bir nokta çıkarıyorum efemJ

Nemrut’a bulunduğumuz ilçeden 2 saatlik bir araba yolculuğu ile vardık. Ama öncesinde yol üzerinde bulunan Karakuş Tümülüsü ile Cendere Köprüsü’ne uğradık.

Karakuş Tümülüsünde dört sütunu takip ederek bir mezarın çevresini dolaşmış oluyorsunuz. Sütunlardan ve üzerlerindeki kuş,aslan vb figürlerinden başka bir özelliği yok.

Cendere (Cabinas) Köprüsü  ise asıl sürprizi yaptı. Çok güzel bir yapı, dünyada,hâlâ kullanılan en eski köprülerden biriymiş. Cendere çayı da ileride öyle yayvanlaşıyor ve kollara ayrılıyor ki adeta yok oluyor.
Cendere Köprüsü, Cendere deresi sol başta çok güzel bir kayalık  alanla başlıyor. Sağ taraftaki manzara ise aşağıdaki gibi
Derenin eski adı Cabinas'mış. Bu görülen de sonraki modern köprü:)

Ulaşım: Nemrut yol ayrımından önce Sincik’e sapıyorsunuz. Yılan gibi kıvrılan ve pek de iyi olmayan bir asfalttan 10-15 dakika gittikten sonra (inmek daha doğru) “araç trafiğine kapalı” levhasını görünce duruyorsunuz. İlerde köprü size göz kırpıyor. İlk anda bunca sıkıntıyı bunun için mi çektik desem de köprüye yaklaştıkça fikrim değişti. O çevredeyseniz, yahut Nemrut’a gidecekseniz uğramadan geçmeyin derim ben. Köprüdeki tanıtıcı levhada M.S 2.yy’da Romalılar tarafından yapıldığı filan yazıyor.Aynı bilgiyi Vikide de buldum. Sütunlardan birinin eksik olduğunu ilk fark eden kardeşim, ev yapmak için tarihi eser taşlarını aşıran güzide halkımıza, ben de çalıcı çırpıcı yabancı arkeologlara çamur attıysak da,levhayı okuyunca bir istisnayla karşılaştığımızı gördükJ

Nemrut Dağına çıkış ise; Orman Bakanlığının sit alanı olduğunu gösterir tabelasıyla karşılaşana kadar dar bir araç yolundan gidiyorsunuz. (Narince ve ismini şimdi hatırlyamadığım bir köyden geçerek)Köşedeki kulübeden; “tam 8 TL, öğrenci 4 TL” tabelasının olduğu kulübeden biletlerinizi alıyorsunuz. Bir süre daha bakımsız bu yoldan ilerliyorsunuz. Aracınızı  park edip çakıllı-kayalı-kenarı uçurumlu dar yoldan tırmanmaya başlıyorsunuz. Aman dikkat,taşlar kayganJKolay gelsin.


1 Mayıstı ama Nemrut'ta kar vardı :soldaki duvar tamamen karla kaplı.Aracımızı durdurduk ve yeğenimle kartopu oynadık :)
Nemrut'tan bakış. En arkada Atatürk Baraj gölü uzantıları görülüyor.



Nemrut tümülüsünün arka tarafı böyle karlıydı. 

Karın üzerinden yeğenimle topladığımız uğur böcekleri. Dağın başında ve karın üstünde onlarca kırmızı uğur böceği!

19 yorum:

  1. güzel bir gezi olmuş.. paylaşımına teşekkürler..
    ben sanırım 96 da falan gitmiştim balıklı göle ve aynıydı.. hatta küçük çocuklar vardı ingilizce rehberlik eden bir güzel ezberlemişler söyleyeceklerini bayılmıştım..

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Ben böyle kalabalık ve eğlenceli bir yer ummamıştım doğrusu :) Yine de çok güzel bir yer.Ulaşım da kolaydı.

      Sil
  2. Güzel bir gezi ve tatil olmuş. Hoş geldin

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Hoş bulduk lakin Adıyaman hatırası olarak bir de kuru öksürük kaldı bende.Havası çarptı biraz:)

      Sil
  3. Yazılarınızı gityat.com ' da paylaşabilir, sitenizi tanıtabilir ve kendi kanalınızı kurabilirsiniz. Sizi de aramızda görmek bizi çok mutlu eder.

    YanıtlaSil
  4. oh ne güzel gezmişsin. hoş geldin :)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Sağolasın,hoş bulduk,yaz gelmiş biz yokken İzmir'e:)

      Yalnız senin ve Avram'ın blogunda kaydırma yapıp okuyamıyorum yazıları. Sağ klik engelleme filan mı yaptınız? Ben öyle bir kod eklemiştim bir ara,aynen böyle olmuştu. Explorer'da açılıyor ama Google Chrome'da ilerlemiyor sayfalarınız...

      Sil
    2. alla alla ben de chrome kullanıyorum ama bende sorun olmuyor. evet sağ tuşu engelledim.
      kontrol ettim şimdi, avram da yapmış. ama sorun yok, ben onun sayfasında istediğim gibi gezinebiliyorum chrome ile mesela... sorun senden kaynaklanıyor olabilir mi?

      Sil
    3. Hımm, bir bilene sormak lazım o zaman. Sizinkilerle 4 blog var böyle izleyemediğim. Sağ tık engelli başka bir blog var ama ona sorunsuz ulaşabiliyorum...

      Sil
  5. Adıyaman'a bizimde gitme niyetimiz vardı bu kış ama nasip olmadı.
    Merak ettiğim şehirlerden biridir.
    Postunuz gerçekten bilgilendirici olmuş, teşekkürler.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Rica ederim. Bizim zamanımız kısıtlıydı, başka yerleri de vardı görülebilecek.

      Sil
  6. Güzel gezmişsin. Ben de o sıralar Mardindeydim. Sen benden hızlı çıktın yazmakta.
    Gitmek istediğim, bir türlü denk getiremediğim yerlerden biri. Neyse, Mardin oldu ya, gerisi de gelir artık.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Haberim var,blogunda :) En kısa sürede okuyacağım yazını çünkü Mardin'e ve Antep'e geçmeyi çok istemiştim ama kardeşimin işi ve benim hastalanmam yüzünden geçemedim oralara.Hatta Malatya'da ebru hocamın da katıldığı bir etkinlik oldu, ona gitmeyi de istemiştim. İnşaallah bir gün ben de oraları görürüm.

      Sil
  7. Çok güzel bir gezi ve yazı ve tabi ki fotoğraflar olmuş.
    Adıyaman görmeyi çok istediğim ama etrafındaki her ili görüp de oraya gitmediğim bir yer.
    Gitmiş kadar oldum. Teşekkürler.

    YanıtlaSil
  8. Faydası olduysa ne iyi. Rica ederim:)

    YanıtlaSil
  9. Blogunuzu blog katolok aracılığı ile keşfettim.
    Bende öğrencilik yıllarımda Urfaya turla gitmiştim. Eski urfayı çok beğendim. Biz eyüp peygamberin makamına da gitmiştik. Balıklı göl kalabalıkdı ama oralarda kalabalık güzel olur.
    Günün sonunda da sıra geçesine katılmıştık. Tekrar gitme fırsatınız olursa rezervasyon yaptırmanızı tavsiye ederim.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. ne güzel.
      Bizimki planlı bir gidiş sayılmazdı.
      Ama yine de kapıda birinin bulunup ikaz etmesi gerekir, hizmet sektörü bunlara dikkat ederek kalitesini yükseltir zira :)

      yorumunuz için teşekkür ederim. Ben de tekrar gitmek isterim oralara...

      Sil

Ölümü görün yazın bir şeyler, üşenmeyin.
E, üşenmeyin dedik ya:)