HER TÜNELİN SONUNDA AMA HER TÜNELİN,BİR IŞIK OLUR MU? OLUR, DEĞİL Mİ?

“Ey kalbim” diyordum, “Ey kalbim, yorgun ve yoksun, benden habersiz niye ışıklı mışıklı kıldın gözlerimi, üstelik hiç yoktan; ben de o gibi, dünyanın sonu gelmiş sanırken aşkla…”
                                                                 
Konuşamıyorum şimdi,konuşula konuşula eskimiş,akmış,pelteleşip çürümüş k’lar çıkmıyor ağzımdan,ç’ler de,kendiliğinden sökün edip misinaya dizilen boncuklar gibi dudaklarıma yerleşen u’lar, ö’ler,sonra yan yana gelip anlamlanarak dudaklarımdan boşalan,eşsiz bir uyumla tınlayan t’ler,u’lar çıkmıyor artık;

O âna kadar hiç yoktum sanki ve birden o ışığın patlamasıyla var oldum,doğdum. O âna kadar hiçbir şey – tanrı da- yoktu ve patlayarak doğan ışık kamaşarak görülmez olmuş, sonra da tanrı kılığına girerek – önce kendini yaratarak –gürleyip yağmaya başlamış ve ben, renksiz,görünmez ışıktan yağan tanrının sarsıntılarıyla uyanmıştım.

söylemeye utanırım dediği sevgisini anlatıyor sanki bu keder, söylemeyip söylemeyip işte tam bugün, tam bu anda dile getirmeye çalıştığı sevgisi olamaz mı diyorum gözlerindeki bu yaşlar? Ben ne zaman sorsam ona ya da ne zaman istesem söylemesini, ince dudaklarını daha incelten alaylı gülümsemesi yerine görmek istediğim bu ciddiyeti, biraz tuhaf kaçacak, ama bu ciddiyeti beni hiç olmadığım kadar mutlu ediyor şimdi;sevgi ancak ciddiyetle dile getirilir,diyorum,

Hayır, demişti Ekrem’in karısı, biz söyleriz de erkekler söyleyemez, korunaksız,çıplak sayarlar kendilerini.

Hiç olur mu, sevgi zaten çıplak kalmaktır,demiştim ben. Hayır, demişti yine o, “Erkekler bir kez söyler,hani ilk kez…” kıkır kıkır gülmüştü; çok hoş kadındı Ekrem’in karısı, çok hoş doğrusu.

Ben de öteki kadınlar gibi miydim bilmiyordum; ama İhsan!ın hep söylemesini isterdim,hep söylesin bana sevgisini. İhsan ise şaşarak bakardı bana, yoksa kızar mıydı, “Yahu sevgi sürekli söylenen bir şey değildir ki” derdi. “Mutluluk da mutsuzluk gibi anlıktır.”

Ben hiç anlayamazdım, öyle olmasın isterdim.; o işe gider gitmez albümlerini saçar döker, fotoğraflarından fışkıran sevgi dolu çocuk bakışlarını inceler, gazetelerdeki burcunu okur, magazin sayfalarında yer alan kadın erkek tablolarından – neden magazin sayfalarında olurdu ki bu yazılar,İhsan ne kadar öğretmiş olsa da ‘uzlaşmaz çelişme’nin ne olduğunu, yine de en çok kadın ve erkeğin çelişmesi gibi gelirdi bana hayatın sırrı- anlamaya çalışırdım İhsan’ın duygularını. Neden hiç söylemezdi acaba?

o böyle pürtelaş,beni de unutmuş ve dünyanın sonu gelmiş sanırken hep, “Ey kalbim” diyordum, “Ey kalbim, yorgun ve yoksun, benden habersiz niye ışıklı mışıklı kıldın gözlerimi, üstelik hiç yoktan; ben de o gibi, dünyanın sonu gelmiş sanırken aşkla…”

Bildiğim için yanıtını, hemen kalbimin yerine geçip “Aklına sor bunları” diyordum…Sorsun,ben zaten kaç zamandır aklımdan bıkkın, akıl olursa aşk olmaz’ı çoktan bilerek gide gide yorgun kalbime yaslanıyordum,
 ***


Kitabın Adı: Tünel
Yazarı: Melih Ergen
Yayınevi: Can
Basım yılı :1997

Şimdi bu yazı iki kere önemli. İkinci keresi yazarı -bir hemşehri olarak en azından- geç tanımış olmam. (Ki sebeb-i vesilemiz Avram Usta’dır. Söylemezsek ayıp olurJ)

Açıkçası bu kitapta beni nelerin beklediği hakkında hiçbir fikrim yoktu. Üç ayrı kitabı okurken araya girdi. İyi ki de girmiş, diyeceğim.

Üslubu olan,ne dediğini bilen güzel öyküler çıktı karşıma. Hepsini de sevdim doğrusu, şu an en çok sevdiklerimi düşünürken farkına vardım bunun. Kitaptaki hikâyeler şunlar: O An İşte Şimdi!, İhsan Bey Ne Zaman Öldü,Tünel,Kırda, Ağla Sevgilim,Aşk, Uyku,Yazarın Ölümü.

Uzun, virgüllerle ayrılmış,cümle ögelerinin yerleriyle oynanarak elde edilmiş değişik cümle yapıları,şiirli orijinal tasvirler…duru anlatım…imgeler,mecazlar,son anda değişerek öyküyü yeniden yazan öykü sonları, başka hikâyelerde de geçerek kitabı zenginleştiren ufak detaylar…Tematik birliği ölüm de olsa yaşamı sorgulamak isteyen “eksiköyküler” demiş yazar da önsözünün sonunda.

Her zamanki gibi uzun uzun anlatamayacağım (burcum müsaade etmezJ) Ama diğer kitaplarını okumak isterim doğrusu.Uzun zamandır yazmadığını Avram Usta’dan öğrenmiştim.Üzüldüm doğrusu. Kedi Kitabevi’nde de söyleşilere moderatörlük yaptığını. (Gitmek şart oldu artık J)





8 yorum:

  1. Melih Ergen'in Facebook sayfasına yapıştırıldı yazınız.:)

    YanıtlaSil
  2. Narda'cım alıntı çok hoşuma gitti, bu kitabı gerçekten okumak isterim, merak ettim ve listeme ekledim, paylaşımın için teşekkürler:)

    YanıtlaSil
  3. Ustacığım :))) çok sağol. Mesajını da aldım,çok sevindim ya.

    Eren,ben de beklemiyordum,hani yeni basımları filan yok,hakkında eleştiri filan da yok, o bakımdan yani. Ama güzel öyküler. 1997'de yazıldığını düşünürsek şu an öyküde yeni saydığımız şeyler aslında pek de yeni değilmiş diyorum.

    YanıtlaSil
  4. Kardeşim, benim boşa kitap tavsiye ettiğim; okuyun, dediğim görülmüş mü!
    Görülmemiş..
    Aha size bi tavsiye daha Nurdan Beşergil'in son kitabı "İyi Geceler Öpücüğü" 2012'nin en iyi on kitabı arasına girer. Kitap üzerine yaptığım çözümlemeyi bitirebilsem yayınlayacağım ama bitmiyor namussuz.:))

    YanıtlaSil
  5. Akrep burcu felan mısın sen Usta? Tanıdığım bir akrep var zaten bi de sen olma sakın:))

    Nurdan Hanımı beğenmiştik zaten...

    YanıtlaSil
  6. Melih Ergen'in kitaplarını bulamıyorum ben. Bir an evvel yeniden yayınlanmalarını çok istiyorum.

    YanıtlaSil

Ölümü görün yazın bir şeyler, üşenmeyin.
E, üşenmeyin dedik ya:)