ŞAŞKINIM!

Her şey, şehrin kıyısında,kenarında,dışında, onun hem parçası hem de çıkıntısı gibi duran…antika köşkle karşılaşmamla başlamış,…(s:1)
* Her şey o gün işe geç kalmamla başlamıştı.(s:1)
***
Şifalı bitki çayları ile köşk sahibesi(s:11 ve sonrası)
*Şifalı bitki çayı hazırlayan yaşlı kadın sekansı: …bizimki sana şifalı otlar kaynattı. Bir şeyin kalmaz (s:104)
***
Biz çok evvelce karşılaşmıştık.(s:14)
* S:13’de ilk ima: Biz aslında önceden…(son sayfalarda tekrarlanıyor)
***
…en yakın otobüs durağına gittim. Önümden plakalarının sonu çift biten bir çok otobüs geçti.Az sonra durağa plakasının sonu tek rakamla biten bir otobüs geldi, bindim,nereye gittiği beni ilgilendirmiyordu. Otobüsün içi çok sakindi,…..(s:18 ve 19)
….İkide bir aklımı iğneleyip duran “son durakta inmedim” uğultusunu yok saymalı…(s:26)
*Evler yoktu ama şimdi bir otobüs durağına gelmiştim işte! Ne oturak ne de gölgelik vardı. İki otobüs hiç durmadan geçip gittiler. Biletim var mıydı, cebimi yokladım. Bir tane vardı. İyi. Sonunda bir otobüs durdu. Bindim. Biletimi attım. Doluydu otobüs. Yahu bu belediye otobüsü değil ki! Sanki turistleri taşıyan bir gezi otobüsüydü. Farklı dillerde bir şeyler işitiliyordu durmadan. Herkes konuşuyordu! En arkada kalmış olan boş bir koltuğa yerleştim. Pencereden, az önce yürürken gördüğüm manzara aynen, aynı hoşluğuyla devam ediyordu. Güzel bir bahar akşamıydı bu. Otobüs gittikçe gürültülü ve sıcak olmaya başladı. Pencereler açılan tipte değildiler. Terlemeye başlamıştım bile. Lanet şey, inmeliyim. Otobüsü nasıl durdurmuştum bilemiyorum ama inmiştim. Oh, temiz ve serin hava...burası zaten ineceğim durak olmalı, yoksa otobüsten bu şekilde (ve bir şekilde) inmiş olmazdım??? Karşıya baktım.(s:25in sonu)
****
… senden nefret ediyorum…..uzun saçlı ve inadına güzel yüzlü…
*(s:20) …içlerinden uzun saçları omzuna dökülen…s:6 VE S:1O: Çok güzel bir yüzü vardı. Simsiyah saçları, önde, alnının iki yanına dökülürken, yüzü çok sevimli görünüyordu (s:24 ve sonralarında da geçiyor)
****
Etrafta in cin top oynuyor, içimde bastıramadığım güçlü bir ağlama isteği. Nerdeyim ve ne yapıyorum.(s:25)

*Neden burada, bu haldeydim? Ben, sadece ben olduğumu biliyordum. (S:6)
****
Ağlamayayım artık, olur mu, şiş yüzü hiç sevmem ben, kıpkırmızı olurum, inmez gözlerim hemen. (s:26)

 *S:1o9: Hay aksi, şimdi bir de uyursam kalktığımda şipşiş olurdu gözlerim… Onca şeyin içinde aklıma gelen şeye bak! Gözlerim şişermiş!

*****
…boş odada ilaç kokulu çarşaflarlaydım, hâlâ kendime gelebilmiş değildim. Dün akşam olanlara bir açıklama getirmek istemiyor …(s:28)
* İşte, keskin bir ‘ecza’ kokusu. Deminden beri beni ‘dürtüp’ duran şey buymuş demek ki. S:151 vd.
*****
…çıplak ayaklarla lavoboya koştum,…odadaki komodinin çekmecelerini hızlıca açıp kapadım, ne kağıt ne kalem bulamadım. (s:29)
* s:11o’da kılavuzun lavoboya gidişi ve çıplak ayaklarını farketmesi var.
*****
Bir müddet yol kenarında yavaş yavaş yürüdüm, güneş önümden ayrılmıyor, gölge yapıyor, beni sinir ediyordu.(s:29)
*Yavaşladım ve etrafıma bir göz attım (s:22)Galiba öğle olmuştu. Ama iki taraftaki ağaçlar yeterince gölgeliyorlardı yolu.(s:23)

*****
…demir parmaklıklı kapı ön bahçeye bakıyordu…perde arkasından ve pencere arkasından beni izleyen bir ahali varmış gibi tedirginlik yaşıyor,sanki hareket eden tek canlı benmişim gibi hissediyordum.(s:34)
*Bahçenin duvarları neredeyse boyuma yakın yükseklikte idi ve herhangi bir deliği, aralığı yoktu.Dolayısıyla dışarısını sadece, ortada bulunan parmaklık şeklindeki demir kapıdan görebiliyordum. …(s:26 –27)
*****
…Sonra içimde egemenliği tekrar ele geçirmiş şüphe damarı bas bas bağırmaya ve bir tehlikenin içine düştüğümü anlatmaya çabalayıp dursa da…(s:34 sonu 35 başı)
*İçimde bir parlayıp bir sönen korku yine uyanmıştı. (s:4 ve diğer yerlerde)
*********


Burada rahat nefes alınabiliyordu, tavanları geniş ve tahta oymalıydı, gömme dolapları vardı…(s:37)…... ne hali varsa görsündü,hiç böyle bir yer beni bulmamıştı…(s:38)

*Anneannesinin evine benzettiği oda : Ama burası... anneannemin evi! Ona gittiğimde hep kaldığım, duvarları da ahşap olan o geniş oda. Pencereleri ve bir kapısı bahçeye bakar. O güzel, yeşil bahçeye. Divanım yine aynı yerinde. Oh, yorganım da üstünde. Aaa, divanımın üzerine ranzalarda olduğu gibi bir kat daha yatak yapılmış. Kim yatacak üstte? Anneannem yine komşularına uğramış olmalı. Ben uyuyayım, o nasılsa gelir. Tabii şu yaramaz komşu çocukları ve kuzenler izin verirlerse. İşte koşuşmaya başladılar bile. (S:15 sonu ve 16 başı) s:18 de ise : Keşke anneannemin evinden hiç çıkmasaydım, diye geçti aklımdan. (S:49:Kendimi bir an için yine anneannemin o ahşap evinde hissettim)
*************
Uyudum,rüyalar karmakarışıktı. …ince detayları ise gördüğüm gibi unuttum.(s:38)
*Yeldeğirmenleri ve tavandaki tahta kapaktan yılan sarkan rüyalar gibi rüyaları var kılavuzun
****
Sabah gözlerimi mis gibi nevresimlerin içinde açtığımda saat daha çok erkendi…köşkün kapısı kimdeydi ve nerede.Çember Hanım uyanmış olmalıydı ama ses seda yoktu.Gözlerim daha tam açılmamıştı ve mahmurluk hareketlerimi yavaşlatıyor,dikkatimi dağıtıyordu. Kapıyı buldum, yavaş yavaş ilerlerken…(s:39)
*Ama o da kilitli! Birkaç kez tıklattım. Yine zorladım. Hayır, kilitli işte. Bende bir anahtar var mıydı acaba? Hayır, yoktu. Tekrar denedim. Hemen açılıverdi. Sanki deminden beri kilitli olan bu kapı değilmiş gibi. S:17
*****
…elim ayağım buz kesti ama  işte tam karşımdaydı. Benimleydi. (s:40)
*Ani bir hisle ve yine aniden arkamı döndüm. İşte oradaydı. Arkamda, solumda durmuş bana bakıyordu. (S:4)
****
…Önce ne yapacağımı bilemedim, her tarafım kilitlendi,arkasından bakakaldım. Tam gözümün önünden gidiyordu ki, şimdi kaybedersem bir daha bulamaycağımı anladım. Ani hareketlerle,var gücümle koşup, arkasından bağırıp, ayaklarımın birbirine çelme takmasına aldırmadan, peşinden sürüklenmeye başladım. O kadar seslendim ve o kadar duymazdan geldi ki …(s:43 ve devamı )
*- Aptal, dedi, bırak çiçekleri. Ve elimden tutarak koşturmaya başladı. Hemen önümüzde bir bayır belirdi. Aşağı doğru inerken ben sürüklendiğimi sanıyordum.

- Yeter! (S:20)

Adımımı atar atmaz bayır aşağı yuvarlanır vaziyette koşmaya başladım. Bayır birdenbire çok dikleşmişti ve ben kendimi kontrol edemiyordum. Düşüp bir tarafımın kanayacağından emindim. Ama birkaç çizikle inişim son buldu. Ancak ayaklarımın ağrıdığını hissediyordum. Oturup dinlenmem gerekiyordu. (S:21)
*******
…yokuş yukarı çıkılan dar bir sokağın önüne geldik,nerden nereye geldik, sağa mı saptık, sola mı bilmiyordum…(s:44)

…şuracığa düşüvereceğim, yeter artık ” dedim, der demez pişman oldum ama…bir de baktım, yokuşa, geldiğimiz yola bakarken, başım önde, bağdaş kurmuş,...’nin hırıltılı sesinin yaydığı buharla çevrilmiş haldeydim, yorulmuştum,dizinin dibindeydim,nerdeydim? (s:46)

*S:2o ve s:21: - Burada biraz bekleyeceğiz, dedi beni kollayan kişi
***
…Düşündüklerimi hissetmiş olmalı,evet,evet, hissetmiş olmalıydı. “Kalk, gidiyoruz.” Dedi….o önde ben ona yetişmeye çalışan divane…(s:48)

*Sanki içimden dediklerimi duymuş gibi yüzüme baktı:

- Tam olarak ne için mücadele ettiğimizi bilmediğini söyleme sakın?

- Sen içimden geçenleri mi okuyorsun? diye hayretle fısıldadım. Sesim daha fazla çıkmıyordu. (S:14)
*****
….yemyeşil eğik dalları el çabukluğu ile kaldırıp bana yol açıyordu. (s:49)
*s:99: Biraz sonra da ağaçlar üzerimize dallarıyla abanmaya başladılar. Başıma, yüzüme, sırtıma dallar, budaklar değiyordu
*****
…”, çok üşümüşsün” deyip kaftanını açtı, beni göğsüne bastırdı, geniş kanatlarıyla etrafımı sardı.Hâlâ titriyordum…(s:53)
* s:93 ve sonrasında: Bense gittikçe üşümeye başladım. Sırtım, bacaklarım, her tarafım üşümeye başlamıştı.

- Üşüyorum, dedim.

- Dur ben sana bir şeyler getireyim.
******
Bir vakit sonra alnımda ıslak tülbendin hissi ile yataktan doğrulmaya çalışmamla birlikte, Çember Hanımla ikinci kez göz göze geldim.(s:54)
*Uyandım, Zâde’nin elinde ıslak bir bez; yüzümü silmesine uyandım.s: 104
*************
Ah ben, annemi çok özledim. (s:65)
* Anneannem, onu çok özledim. (Değişik yerlerde)
********
Çok susadım,evet, çok susadım. Susamak azap verici bir durum…(s:68)
*Acayip bir susuzluk hissediyordum.
- Çok susadım.(s:35)

 s:53 ve sonrasında: Kendime geldiğimde susuzluktan dudaklarımın birbirine yapışmış olduğunu gördüm.
*****
Ve ..., bu köşkte nefes aldığı sürece şaşma melekesiyle iyi geçineceğinin kesinleşmesine gönülden inanır olmuş. (s:69)
*  Niye şaşırıyordum ki her seferinde?! Kendime kızıyordum, olan şeylere hâlâ şaşırdığım için. S:120 VE: Olanlara şaşırmayacağıma dair kendi kendime söz vermiştim, öyle değil mi? S:145 VD.

*******************
…rehberlik etsin önümde, kılavuzum olsun…(s:72)
*Kahramanımıza kılavuz olduğunun bildirilmesi s:5’in başında

****************
Esrarengizce açılan bir bahçe ve kahramanın bu bahçedeki tavırları(s:80-81)

Koşuyorum içeri…

Bakmıyorum üreyen bahçeye. (s:83)
*…. yaklaşıyordum ki bu yolun beni bir koruluğun girişindeki çiçekli ve maki kaplı bir alana götürüyor olduğunu gördüm. Ürperiyordum bu yalnızlıkta yol almaktan ama girdiğim bu alanda öyle güzel ve mis kokulu çiçekler vardı ki..... ….. Koruluktan korkuyor muydum, emin olamadım. …………….. Ve aniden durup bana doğru koştu, durdu ve “ Efendim, efendim kaçıyorlar. Hadi koşun” dedi ve elimden yakalayarak koşmaya başladı. Onunla birlikte koşmaya başladım. Ardıma bakmadan koştum. (S: 6’nın hemen tamamı)
*****
... kahramana “yıkan” demesi …..(s:87 başı)…
*Yaşlı kadının  banyo yapın demesi s: 11o ve devamı:…banyo da yaparsınız…
*******

Buradan hiç çıkmayayım ben…(s:88 sonu)
*Yaşlı kadın ve ailesiyle kalmak istemesi, görevi bırakmak istemesi: s1o6: tamamı
****************
…ağıt benzeri, içli ve bir kelimesini dahi anlamadığım uzun metinler söylüyor,…(s:131)
*- Duydun mu, bir ağıt sesi var.
- Ağıt sesi mi?
- Ağıt işte.
- Ben ...

Etrafı dinleyerek duraksadı.
- Ben bir şeyler duyuyorum gibi ama ağıt dediğin nedir?
- Gerçekten bilmiyor musun?
- Hayır.
- Böyle hüzünlü, ne bileyim, keder verici şeyler için, ölenlerin arkasından filan söylenen acılı sözler ve şarkılardır.(S:37-38)

******
…sıcak çorbamı, dilini bilsem yahut bilmesem de karşılıklı oturup içebileceğim bir meclis, bir fakir derviş mutfağına misafir olmak, kaşıklarımızı çanağa daldırıken …(s:133)
*Bir büyük mesele var ama. Bizden kimse onların dillerini bilmiyor(s:31 ve devamı):…. Burası, küçük, basit ama temiz bir mutfaktı. Ocağın üstünde duran toprak kaptaki yemeği ısıtmak için kibrit aradım (s:41 ve devamı)
************
S:136 da yol kesen haydutlar denmiş.
*Eli silahlı birtakım insanlar, yoksa askerler mi demeliydim, etrafımızı sarmışlardı….- Eşkıyalar, dedi, Allah’tan bizim düşmanımız onların da düşmanı.s:96
***************
….kaç asır geride kaldığımın hesabını yapmalıydım. (s: 141)
* - Peki. Yalnız anlayamadığım bir şey var: Eğer ben iki nesil sonraya geldiysem, Zâde’nin bir lafına göre diyorum bunu, tüm bunlar bu kadar kısa sürede nasıl gerçekleşmiş olabilir? Kütüphaneler, ordu…Bu kadar kayıp?

- Tam olarak iki nesil değil. Aslında zamanda ileriye gelmek de söz konusu değil ama kafanızı karıştırmayalım. Üstelik zaman neye göre ‘kısadır’ küçük hanım? Zaman nasıl bir şeydir? (S:155)
*****
...nin öleyazdığı bölüm: s:148-149
*Kılavuzun sarışın kadın tarafından boğulmaya çalışıldığı bölüm: s:135
**************
… devenin yularını tutan,……onun kimliğini,sırrını, adını ve hikayesini öğrenmek için iyileşmeye can atıyor…dum.(s:155)
* S:54 ve S:55 - Biz buraya kadar sizinleydik. Mabedin arkasında bir deve var, sizin için. Haydi yolunuz açık olsun. Selametle. Çabuk olun, vedayla vakit kaybetmeyin, haydi! … Azer bir deveyi tutmuş geliyordu bile…..

8 yorum:

  1. yazıları okurken bir duble çayı diktim başıma..

    YanıtlaSil
  2. intihali belgelemeye çalışıyorum. malum eserimi çalan yayınevi anlı şanlı olunca ad vermekten çekiniyorum. Bu ne utanmazlıktır ya, kitabın adını bile değiştirmemişler aynı adla yayınlamışlar.Yoksa ben nereden şüphelenecektim! Sormayın profösör!

    YanıtlaSil
  3. Maili yolladığınız makina ve mail duruyor mu? Belki yasal bir takibat yapma imkanı olur?

    YanıtlaSil
  4. mail kaydı duruyor, bilgisayar da yeğenimde. TYB İstanbul şubesine A.Ural Beye de bir mail attım, sağolsun inceleyip fikrini söyleyecek.Bekliyorum :)
    Sağolun.

    YanıtlaSil
  5. Bunu yapan hangi yayınevi acaba?

    YanıtlaSil
  6. Danıştığım bir başka yayınevi müdürü isim vermeyin filan dedi ama siz anlarsınız
    Ximaş, şu bildik yayınevi. Bilmiyorum, abarttığımı sanmıyorum ... Suzan Nur'a gönderdim karşılaştırmalarımı o da tesadüf olamaz dedi. Bekleyeceğim artık:)
    Şimdi yeniden ele alacağım yazdıklarımı...2006da bitirmiş sonra pek de ellememiştim. 4 yılda bayağı değişti kalemim, sanırım:)

    YanıtlaSil
  7. Çok korkunç bir suç bu, utanö verici. Bir şeyler yapmışsınızdır ve hallınızı aramışsınızdır umarım :(

    YanıtlaSil
  8. Vladimir;
    Maalesef, "esinlenmeyi" ustalıkla yapmışlar. Benim konumu almayıp sadece tasvirlerimi,olaylarımı,karakterlerimden bazılarını alıp biraz eğip bükerek kullanmış Hatice Kesgin ve kitabın editörü Ayşe Tuğba Ayman denen pislikler. İki kitabı okuttuğum biri birebir aynılık olmadığı için dava şansının zayıf olduğunu düşündüğünü söyledi.Bir arkadaştan daha haber bekliyorum ama sanırım değişen bir şey olmayacak. Tam da çalışmadığım sırada ortaya çıktığı için doğrudan bir bilir kişi tutup soruşturma başlatamadım. Ama hakkım saklı. Yaramı deştin Vladimir.Aptallığıma doymayayım işte:)

    YanıtlaSil

Ölümü görün yazın bir şeyler, üşenmeyin.
E, üşenmeyin dedik ya:)