kaldırımdaydı.
van dayk kahverengisi sulandırılmıştı.
- n'oluyor sana, nen var? - Meraklandı.-
çelik kaşıklar, çatallar saplarından eğildiler. düşük
alaşım, düşük kalite. düşük fiyat, düşük cennet, düşük cehennem...
- hayal kurmakta zorlanıyorum.
- gel öpeyim geçsin.
- gel öp de geçsin.
- dudaklarının kenarından da mı? - Heyecanlandı.-
- kenarlarından, üstünden ve üzerinden…
- seni seviyorum.
ben de seni, desem mi diye düşündü.
sokak köpeği kasabın açık kapısından içeri doğru bakıyordu.
kaldırımdaydı. yağmur çiliyordu. bir kadın, osmaaaaan, diye sesleniyordu .
osman korkunç biriydi. tüm mahalle biliyordu.
sen beni sevmiyorsun, dedi heyecanlanan.
- Sesi sitemkârdı değil mi?
- Evet, sesi sitemkâr…
- Tabii ki seni seviyorum, dedi mi berikisi?
- Demedi. Sustu.
- Aptalmış o zaman, değil mi?
- Aptal ve korkak…
- Belki de gizli eşcinseldir.
- Belki de.
- Köpek hâlâ kasabın önünde mi?
- Evet. Açık tarçın renkli, kirli tüyleri var. Kocaman.
- Yağmur van dayk kahverengisi günü sulandırarak rengini
açmıştı, diye de yaz.
- Evet, suluboya bir gündü; su, her şeyi açar.
sanırım bir daha görüşmesek iyi olacak, dedi heyecanlanan.
Konuşamadı ve kalkıp gitti berikisi.
- Gerçekten aptalmış değil mi? Peki neden bu kadar aptalmış?
- Tipik bir hindi burcuymuş çünkü.
- Makul bir sebep. Düşünmekten yaşamaya vakti kalmıyormuş
demek.
berikisi otobüse bindiğinde "wonderful life"
çalıyordu. nasıl olabillir? otobüste radyo açık olacak ve radyoda black
çalacak? tam da ayrıldıkları saatte! tanrım, bu bir işarettir, dedi, şoför bile
duydu bu dediğini. şoförün bugün duyduğu her şeye inanası vardı.
- Ona aptal demeyelim de... O... bence incinmiş biri. Sence?
- Peh, dünyada incinmemiş kul var mı? Düpedüz bencil, korkak
ve aptalmış.
iri sokak köpeği çileyen yağmurun altında, kasabın açık
kapısından içeri doğru büyük bir sabırla bakıyordu. orta kapıdan indi gerisin
geri. cep telefonunu çıkardı ve onu aradı. seni sevmesem arar mıydım, dedi.
- Sesi nasıldı bunu söylerken?
- Heyecanlı ve kavgacı.
- Kavgacı bir tip olduğunu anlamıştım.
zarif yağmur, bir kavuniçinden toz pembeye, biraz limon
sarısına, oradan da bir griye can verdi. kasaba maydonoz getiren kamyonetin içi
de ıslaktı. İnsanların bazılarında
şemsiyeler vardı. Kasap, cadde üzerindeydi. Cadde işlekti. Kaldırımda büyük bir
köpek vardı. İnsanlar garip şekillerde hareket ediyorlardı. Galiba stop-motion
tekniği ile.
- Diğeri beni sevdiğini biliyordum zaten, dedi mi?
- Demedi.
- Ama neden? Onun kendisini sevdiğini bal gibi de biliyordu.
Sadece duymak istemişti değil mi?
- Öyle sanırım.
sokak köpeği o kadar sakindi ki stop- motion tekniği hızlı
kalıyordu. telefon açıktı.
-peki benden ne istiyorsun, diye sordu diğeri.
- hiçbir şey, dedi berikisi.
- seni seviyorum, dedi yine diğeri.
ellerinden çekiştirmek istiyordu, saçlarını karıştırmak,
boynundan tutup tutup dudaklarından öpmek.
- ben de seni seviyorum.
köpek açtı besbelli. sabrediyordu.
- Köpeğe ne oldu?
- Akşamüstü kasap ona bir sürü kemik verdi. Cılız akasyanın
dibinde.
- Belki onu sahiplenir.
- Kasap öyle biri değil.
- Yine mutlu son yazmadın ikisi için değil mi?
-Daha yolun başındalar. Diğer öyküye geç.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder
Ölümü görün yazın bir şeyler, üşenmeyin.
E, üşenmeyin dedik ya:)