1960 darbesini de içine alan bir anı kitabını bitirdim. Ankara'da 40 yıl gazetecilik yapmış Emin Karakuş'un 1977'de yayınladığı İşte Ankara adlı kitabı.
Kitapta Tokyo Canavarı başlığını okurken internette arattım ve yukarıdaki video ile karşılaştım.... Doğruymuş. Gerçekten inanasım gelmemişti okurken.
Ve bir bütün ve son söz olarak şunu söylemeliyim: Bu ülkede hiçbir şey değişmiyor, CHP ve onun içinden, aslen toprak kanununa muhalefet yüzünden çıkmış bir DP... Eskiler KAHT-I RİCAL derlermiş, yani adam yokluğu, işi layıkıyla yapacak insanların yokluğu. İki parti de bu konuda birbirleriyle yarışmış... Liyakatli olanlar ise bu çapulcular arasında ezilip gitmiş..
Tokyo Canavarı:
TBMM Başkanı Refik Koraltan, Japonya'yı ziyaret ediyor ve bu tam bir diplomatik bir skandala dönüşüp yazı konumuz oluyor! Çünkü tam iki cana mal olmuş. 1950'li yılların sonu... Koraltan Tokyo'da, Büyükelçi Süreyya Anderiman'ı çağırıyor ve 'Japon imparatoru Nikata'yı görmek istediğini, daha sonra da İmparatoru Büyükelçilikte kabul edeceğini' bildiriyor. Büyükelçi donup kalıyor. Ama eli mahkum, Japon dışişlerine isteği iletiyor. Yanıt şöyle; "Güneş'in oğlu İmparatorumuzun Meclis Başkanınızı ne kabul etmesine ne de davetinize icabet etmesine olanak yoktur. Çünkü İmparatorumuz, daha önce Japonya'yı teslim alan Mc. Arthur'u ziyaret ettiği için, 2000 Japon, Milli Park'ta toplu halde intihar etmiştir." Bunun üzerine Koraltan bütün öfkesini büyükelçi Süreyya Anderiman'a yöneltiyor ve ağır suçlamalarda bulunuyor. Bu hakaretlere dayanamayan Süleyman Bey'in eşi de uyku ilacı içerek intihar ediyor. Ve Süreyya bey için yapacak fazla bir şey kalmıyor, o da tabancasını çekiyor ve yaşamına son veriyor. Koraltan'ın ise Ankara'ya döndüğünde yeni bir lakabı vardır artık: "Tokyo Canavarı..."
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder
Ölümü görün yazın bir şeyler, üşenmeyin.
E, üşenmeyin dedik ya:)