FLÖRT ÜZERİNE


İnsanların sadece ciddi şeylerle (delilikle, afetlerle, başka insanlarla) flört etme eğilimi göstermesi ve flörtün bir zevk olması, onu üzerinde düşünmeye değer bir ilişki, bir eylem tarzı haline getirir. Ama ilerlemeci hikayelerden yana tercihimiz yüzünden flört,ancak öngörülebilir bir hedefe ulaşmanın aracı olduğunda kabul görür; flört etmek hoştur, ama birinin flörtü olmak oyle değildir (flörtle ilgili pek cok şaşırtıcı ve etkileyici durumdan bir tanesi de flört diye nitelenen kişilerin geleneksel olarak kadın olmasıdır). Flörtler tehlikelidir, çünkü kendilerine özgü bir şekilde Gercek İlişki’ye inanırlar. Burada inanmaktan kastım, var“mış gibi davranmak"tır.


Vaatlerin belirsizliğinden yararlanarak flört, taahhütler konusundaki zengin bir söz dağarcığını sabote etmiştir hep. Güvenilir ve nispeten öngörülebilir olana ne ölçüde değer veriyorsak, flörtün (yani hesaplı belirsizliğin) en iyi ihtimalle yüzeysel, en kötü ihtimalle zalimce bir deneyim olarak yaşanması o ölçüde kaçınılmazdır. Düşük dozlu bir sadomazohizmdir flört; boşuna ümitlendirmenin ayrılmaz bir parçası olan heyecanın; insanı diriltip canlandıran bir işkenceyi arzulama anlamında arzunun, mütevazı bicimde dışa vurulmasıdır.

Flört, arzuyu diri tutma yolundaki üstü örtülü gayretinde çok cömerttir; bunu da çoğu zaman, cinsellik ile cinselleştirme arasındaki sınırı bulandırarak, yahut tanışma konusu ederek gercekleştirir. Flörtün yarattığı belirsizlik, aynı zamanda denetim altında tutmaya çalıştığı belirsizliktir; böylece başka insanları nasıl tanırım ya da onların beni tanımasını nasıl sağlarım diye düşündürür insanı, başka insanlara yönelik ilgimizi, heyecanımızı canlı tutar.

Flörtün insanı yıldırabilen (veya daha da coşturabilen, bakış açısına göre değişir) yönü, insanların birbirlerine duyduğu ilginin niteliği hakkında açık edebileceği şeylerdir.

 Freud, her zaman ve ısrarla Amerika’nın aleyhinde tutumlar benimsemişti (“Amerika’dan nefret etmiyorum” demiştir o unlu yazısında,“onun icin uzuluyorum!”) - belki bir tek dinler konusundaki
onyargısı geride bırakabilir bu tutumunu. Anlaşılan onun icin Amerika, hem tutkulardan uzak bir konformizmi (“toplumca tanımlanan ve en aşın biçimini Amerika’da bulan cinsel ahlak, son derece küçültücü bir şey olarak görünüyor bana. Sonsuz ölçüde özgür bir cinsel hayattan yanayım ben”) 

Amerika’dan şöyle yazıyordu Ernest Jones’a: “Başarı demek para demek. Bir Amerikalı, bizim her an hazır olduğumuz gibi kamuoyunu karşısına alarak yaşayabilir mi?”). Avrupa’nın Derinliği (daha köklü tarih, daha yüksek kültür) ile Amerika’nın Yüzeyselliği (“mesleklerinden başka hicbir kişisel kaynakları yok” diye yazmıştı Jones’a, “hobi, oyun, aşk ya da kültürlü bir insanın ilgileneceği başka şeyler yok”) arasındaki geleneksel karşıtlığı sürekli tekrarlayarak. Freud', sığ ve boş bir hayatın örneğini Yeni Dunya’da bulmuştur hep.


Flörtte hiçbir riske girmez insan; sadece risk olasılığını besler. Freud’a gore Amerikalıların bu “boş” alternatifi, olayı sulandırıp basitleştirir; hayatın önümüze koyduklarına bağlanma ya da onları ciddiye alma konusunda bir yeteneksizliği gösterir. Ama psikanaliz kuramında (ve uygulamasında), psikanalizin durdurulduğu noktada onemli bir ilgi konusudur bu.
  
Fakat, doğru dürüst yapılan bazı işlerin daha “kolaycı" ve kötü huylu ikizi olarak flört, tamamen farklı bir ilişki türünü, bir işi yerine getirmenin başka bir yolunu tanımlıyor olabilir sadece.

Freud’un burada yaptığı gibi bir hiyerarşi varsaymak, eksilip azalan bir şeyden erken davranarak pay koparmak anlamına gelebilir. Erotik hayatımızda (ama tabii sadece orada değil) hiyerarşiler ve varsayımlara dayalı karşıtlıklar, farklılık olasılıklarını sınırlı tutmak için kullanılabilir; daha seçeneklerin neler olduğunu (ve doyurucu bir repertuar bulunup bulunmadığını) anlayamadan bazı ahlaki ve erotik secimler yapmaya zorlayabilir bizi. Flört, aslı daha iyi olan bir şeyin yetersiz bicimde yapılması değildir belki de; tamamen başka bir şekilde, bambaşka bir şey yapmaktır. Freud’un örneğinde belirttiği karşıtlık geçerlidir, çünkü bir ilişki -insanlar arası alışveriş- olarak flört, ancak kötü ya da fuzuli yönleriyle mevcuttur. Önemli olan, bir şeyin -bir insanın, düşüncenin, ilişkinin- ceşitli yönlerinin, birbirlerini geçersiz kılmak üzere kullanılmaması. Karşıt görünen şeyler birbirini bütünleyebilir; flört ile kıta aşkı, Freud’un bizim düşünmemizi istediğinden çok daha uyumlu olabilir birbiriyle. Aslında psikanaliz, kendimize ne dereceye kadar karmaşık ve anlaşılmaz olma izni verdiğimizi keşfetmenin iyi bir yolu olabilir (bu anlamda daha emekleme çağını sürmektedir).




Not: Başlık, yayıncının satış hilesi mi diye baktım. Değilmiş, kitabın orijinali de aynı adda: On Flirtation. Adam Philips, Aytıntı, 1997.

Kendisi de psikanalist olan Phillips'in, psikanaliz hakkında eleştirel-özeleştirel nitelikteki  makalelerinden oluşmuş... Düşüncelerle flört etmiş bir bakıma...




10 yorum:

  1. İlginç bir kitaba benziyor. Okunacaklar arasına alayım.
    Selamlar,

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Diğer makalelerden de alıntılarım var... bir sonraki yazıya ...
      Psikanalize "içeriden" bakış bu kitap. Psikanaliz hakkında yazılmış kitaplar hakkındaki görüşlerini yazmış. İlginçti, evet.

      Sil
  2. Aman Tanrım akış şeması mı dedi bir junior mühendis :D
    Öperiim :)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Mühendisin dilinden mühendis anlar junior'ım:)

      Şema da tam benlik:p

      Sil
  3. Yanıtlar
    1. ulaşabileceğim bir mail adresi verirsen pdf olarak yollayabilirim:)

      aminanarda at. yahoo.com bana ulaşabileceğin adres:)

      Sil
  4. Hmmm. İlk defa sizinki gibi bir blogu takibe aldım. Ya da sanirim boyle bir bloga rastlamadim. Yazilar enteresan. Hic calismadigim yerlerden yazmissiniz. Takipteyim.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Bu konularda en problemli taraf biz kadınlarız galiba :p

      Sil
  5. Flörtü tanımlarken Avrupa ve Amerika vatandaşlarına yaptığı vurgu beni gülümsetti! Tespitlerine katılıyorum. Enteresanmış merak ettim ;)

    YanıtlaSil

Ölümü görün yazın bir şeyler, üşenmeyin.
E, üşenmeyin dedik ya:)